Hatay’dalar. Kilis’teler. İstanbul ve İzmir’deler. Birçoğu artık Türkiye doğumlu. Anavatanlarından çok uzakta büyüyorlar. Mevcut tabloya dair konuşan Prof. Dr. Murat Erdoğan: “Mayıs 2011-Ocak 2019 arasında 410 bin Suriyeli bebek Türkiye’de dünyaya geldi. Sadece 2018’de, 140-150 bin çocuk doğdu. Ben, 2015’ten bu yana ‘yüzde 80’den fazlası kalacak’ diyordum, şimdi yüzde 90 diyebilirim.”
Eldeki son verilere göre; Türkiye’de yaşayan Suriyeli çocuk sayısı, 1.646.053. Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısı, 410.000. Okula gidebilen Suriyeli çocuk sayısı, 650.000. Eğitim alamayıp ‘kayıp kuşak’ olarak kaydedilen Suriyeli çocuk sayısı ise 1.000.000. Hürriyet Gazetesi Muhabiri Gizem Coşkunarda’nın son haberi, ‘dünkü Suriyeli, bugünkü Türkiyeli’ çocukların ‘sığınmacı kalabalığında’ biriken sorulara cevap ararken, konuşan isimlerden biri, Hatay’ı da içine alan ‘mülteci araştırmaları ve tespitleri’ ile bilinen, Prof. Dr. Murat Erdoğan (Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi kurucusu) oldu. “Biriken öfke, çok ciddi sorunlara yol açabilir” diyen Prof. Dr. Murat Erdoğan, konuya ilişkin merak edilenleri cevapladı.
Görüştüğümüz Suriyeli çocuklar, bize, Türkiye’de kalmak istediklerini söyledi. Siz de daha önce büyük bir kısmının Türkiye’de kalacağını açıklamıştınız. Nedir son durum?
2015’e kadar geri dönme isteği de imkânı da vardı, ama sonrasında çok şey değişti. Suriye, büyük güçlerin savaş sahnesi oldu, 500 bin insan öldü, ülke harabeye döndü. Dahası, 2011’den itibaren gelenler, yeni yaşamlarını kurmaya başladılar, Türkiye’nin her tarafına kendi istekleriyle dağıldılar. Geri dönüş artık imkânsız hale geldi. Bunu çocuklar da biliyor. Mayıs 2011-Ocak 2019 arasında 410 bin Suriyeli bebek Türkiye’de dünyaya geldi. Sadece 2018’de, 140-150 bin çocuk doğdu. Ben, 2015’ten bu yana ‘yüzde 80’den fazlası kalacak’ diyordum, şimdi yüzde 90 diyebilirim.
Okul çağındaki çocukların çoğu Türkçe konuşabiliyor ama ne kadarı eğitim alabiliyor? Eğitimsizlik hangi sorunlara yol açar?
Okul çağında (5-17 yaş) Suriyeli çocuk sayısı, resmi verilere göre 1 milyon 45 bin. Ama Afgan ve Iraklı başta olmak üzere, diğer çocuklarla birlikte toplam okul çağı mülteci çocuk sayısı 1 milyon 235 bini aştı. Yaklaşık 600 bin çocuk okullaştırıldı. Kapasite ve dil/alfabe farkından kaynaklanan ciddi sorunlar var. 2019’da en az 450 bin, 2011’den bu yana en az 1 milyon çocuk okullaşamayıp ‘kayıp kuşak’ olarak kayıtlara girdi. Eğitim, bütün süreçlerin ilk adımı. Bu, artık bizim geleceğimizi ilgilendiren hassas bir konu.
Konuştuğumuz çocuklardan, Türkiyeli ve Suriyeli çocuklar arasında ciddi gruplaşmalar yaşandığını öğrendik. Bu durum çözülmezse, ileride nasıl problemler doğar?
Eğitimde temel sorun stratejik kararsızlık ve kapasite. Suriyeli çocuklar için ilaveten 1300, diğer mülteci çocuklar da dikkate alınırsa 1700 okula, en az 50-60 bin öğretmene ihtiyaç var. Bunlar için paranız olsa bile, zaman gerekiyor. Onun için sıkıntıların olması kaçınılmaz. Yine de 600 bin çocuğun okullaşması büyük başarı. Bu sayı, Avrupa’da pek çok ülkedeki toplam ortaöğretim öğrenci sayısından bile fazla. Burada, Türk velilerin, çocukların eğitimde geri kaldıklarına ilişkin ciddi kaygıları ve eleştirileri var. Bunu da mutlaka ciddiye almak lazım. Aksi halde gettolaşma ve… Hem Türk hem de mülteci çocuklarda biriken öfke çok ciddi sorunlara yol açabilir.
Hiç kuşku yok ki, uyum süreci artık sadece Suriyelileri değil, bizi de ilgilendiriyor. Bu çocuklar, savaşın parçası değiller ve şu an Türkiye’de olmak hiçbirinin kararı değil. Hem kayıp kuşakları daha da büyütmemek ve onlara onurlu bir yaşam sunmak, hem de kendi huzurumuz ve geleceğimiz için çocuklara özel önem vermemiz gerekiyor.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün resmi verilerine göre, Türkiye’de 18 yaş altında 1 milyon 646 bin 53 Suriyeli çocuk yaşıyor. Mayıs 2011-Ocak 2019 arasında ülkemizde 410 bin Suriyeli bebek doğdu. Geri kalanların çoğu da çok küçük yaşta buraya göç ettiği için kendi ülkelerine dair hiçbir hatıraları yok.
-ÇOCUKLAR ANLATSIN-
Peki, artık Türkçe konuşan, Türk kültürüyle yetişen ve kendilerini Türk hissettiklerini söyleyen Suriyeli çocuklarla ne mi dedi? Biraz da onlar söylesin ve kendilerini ‘çocuk halleri’ ile tanıtsın…
Sadece ateş seslerini hatırlıyorum (Meryem Safa-8) > Abim ve iki kız kardeşim var. Beş yıl önce geldik. Neresinden geldiğimizi hatırlamıyorum, ama ateş seslerini hatırlıyorum. Okula gidiyorum. En yakın arkadaşımın adı Yağmur. Onu çok seviyorum. Diğer arkadaşlarım hep Suriyeli. Annem, Suriye’deki eski evimizin çok büyük ve güzel olduğunu anlatıyor. Buradaki evimiz çok küçük. Çay içmeye bize gelir misin?
Öğretmen hep bana kızıyor (Muhammed Soub-11) > Ben üç yaşındayken gelmişiz. Suriye’yi hiç hatırlamıyorum. Annem, “Artık dönmeyeceğiz” dedi, ama orası neresi, ben bilmiyorum. Bir tek bu sokağı biliyorum. Geçen sene okula gidiyordum, ama öğretmenim vuruyor diye bıraktım. Başka çocuklar benimle kavga ediyor, öğretmen hep bana kızıyor. Türk çocuklara daha iyi davranıyor, ama ben de burada yaşıyorum. Ben de Türkçe konuşuyorum. Burada çok mutluyuz, geri dönmeyeceğiz.
Bana ‘Dandik Suriyeli’ deyip gülüyorlar (Ahmed Safa-10) > Üç kız kardeşim var. Beş yıl önce Halep’ten geldik. Burada küçük bir evde oturuyoruz. Komşularımız bizi hiç sevmiyor. Bana “Dandik Suriyeli” deyip gülüyorlar. Bize hiç yardım etmiyorlar. Ses yapıyoruz diye kızıyorlar.
Annem bir Türk’le evlendi, ben de artık Türküm (Nesrin El-Ali-13) > Beş yıl önce Halep’ten geldik. Beşinci sınıfa gidiyorum. Halep’te güzel bir hatıram yok, ama en kötü günümü hatırlıyorum. Ablamla, yengemlere gidiyorduk. Bir uçak, okulu vurmaya çalıştı. Yengeme, kapıyı açsın diye bağırmaya başladık, ama duymadı bizi. Sonra açtı kapıyı, içeri girdik. O sırada bomba atıldı. Çok korkmuştuk. Dayımın çocuğu da dışarıdaydı. Bizle onun kolu kanamıştı. Sonra hepimiz Türkiye’ye geldik. İlk olarak Gaziantep’e gittik. İki yıl kaldık. Sonra bir yıl Osmaniye’de. İki yıldır da İstanbul’dayız. En çok Osmaniye’yi sevdim. Her yerde Atatürk’ün fotoğrafları ve bayraklar vardı. Çok seviyordum. Annem burada bir Türk’le evlendi. Babam Türk olduğu için ben de Türküm.
Benim anne-baba Suriyeli, ben Türkiyeliyim (Sabriye Soub-7) > Birinci sınıfa gidiyorum. Çok iyi Türkçe konuşamıyorum. Ablam, abilerim var. Bizim sokakta dizi çekiliyor. Ben de okul sonrası buraya gelenleri gezdiriyorum. ‘Vartolu’nun evine götürüyorum. 2 lira, 3 lira veriyorlar. Bazen burası çok kalabalık oluyor, o zaman okula gitmiyorum. Suriye’yi hiç görmedim. Benim anne-baba Suriyeli, ben Türkiyeliyim.
Söylemezsem kimse anlamıyor (Muhammed Abbas-16) > Sekiz sene önce Halep’ten geldik. Halep güzeldi, bizim kapının önüne üç bomba atılana kadar. Bacağımdan yaralandım, ameliyat oldum, şimdi iyiyim. Babam felç geçirdi. Balat’ta büyüdüm ben. Halep’teki evimin çatısı ve penceresi kalmadı. Artık oraya dönemeyiz. Geç başladığım için altıncı sınıfa gidiyorum, Türk arkadaşlarım da var. Zaten artık kendimi Türk gibi hissediyorum. Söylemezsem, kimse Suriyeli olduğumu anlamıyor.
Annem dönmek istiyor, ben burada mutluyum (Emir El-Bakim-7) > Türkiye’de doğdum. Suriye’ye hiç gitmedim. Annemle babam, “Belki bir gün döneriz” diyor. Annem çok dönmek istiyor, burada mutlu olmadığını söylüyor. Ben burada mutluyum, arkadaşlarım var. Büyük çocuklar benimle ‘Suriyeli’ diye dalga geçiyorlar, ama ben Suriye’yi hiç bilmiyorum.
Ailem dönüyoruz dese gitmek istemem (Zehra Soub-13) > Beş erkek, bir de kız kardeşim var. Ben beş yaşındayken Türkiye’ye geldik, ama çok hatırlamıyorum. Annemin anlattıklarından biliyorum. Annem hep anlatıyor Suriye’yi. Ailem de geri dönmeyi düşünmüyor, ama bir gün ‘hadi dönüyoruz’ deseler, ben gitmek istemem. Burada büyüdüm ve çok alıştım Türkiye’ye. Bir sürü arkadaşım oldu. Kendimi buraya ait hissediyorum. Burayı çok seviyorum, sorana da Türk olduğumu söylüyorum.
-FİNALİMİZ-
Anlatılanlar ışığında ifade edileni ‘son nokta’ olarak ekleyelim o zaman… “Beğensek de beğenmesek de, Türkiye artık bir göç ülkesi ve bunu da iyi yönetmemiz lazım. Bunun için onlara eğitim ve insana yakışır iş fırsatları vermeli, istihdam edilebilirliklerini ve kendilerine yeten bireyler olmalarını sağlamalıyız.” -Tamer Yazar-