Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!

19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan yolculuk, 9 Eylül 1922’de İzmir’de sona erdi. Bu son, Türkiye’nin çağdaş bir ülke olma yolunda yeni bir mücadelenin başlangıcıydı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, sadece bir savaş kazanmadı. 1683’te başlayan Osmanlı çekilmesini ve toprak kaybını 238 yıl sonra Sakarya’da 13 Eylül 1921’de durduran, böylece dünya savaş tarihine altın harflerle geçmeyi başaran […]

19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan yolculuk, 9 Eylül 1922’de İzmir’de sona erdi. Bu son, Türkiye’nin çağdaş bir ülke olma yolunda yeni bir mücadelenin başlangıcıydı.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, sadece bir savaş kazanmadı.

1683’te başlayan Osmanlı çekilmesini ve toprak kaybını 238 yıl sonra Sakarya’da 13 Eylül 1921’de durduran, böylece dünya savaş tarihine altın harflerle geçmeyi başaran bir komutan oldu.

***

26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz başarıyla sürüyordu. 30 Ağustos “Başkomutan Meydan Muharebesi” zaferle sonuçlanmıştı.

31 Ağustos 1922 sabahı, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa savaş alanını gezerler. Düşmanın terk ettiği binlerce silah, araç, çok sayıda yaralı ve ölü vardır.

İsmet Paşa, ele geçirilen top sayısının 300’ü, esir sayısının 15 bini geçtiğini, bu sayının sürekli arttığını bildirir. Yunan ordusunun can kaybı 130-150 bin.

Mustafa Kemal Paşa:

“Savaşmak istemedik, davamızı görüşme yoluyla çözmek için her yola başvurduk. Barış istememizi zaafımıza yordular. Sonuç alamadık. Vatanımızı kurtarmak için silaha sarıldık. Bu dehşeti atlattıktan sonra, bir gün Yunanlıların da gerçekleri anlayacaklarını ve dost olacağımızı düşünüyorum. Çünkü bizim insanımız kinci değildir, barışın değerini bilir. Barıştan güzel ne var?” dedi.

Başkomutan, savaş meydanında yerde bir Yunan sancağını görür:

“Yerden alınız” der.

Yaver Muzaffer, sancağı yerden alıp bir topun üzerine bırakır

Mustafa Kemal, bu yüzden Atatürk… Mustafa Kemal ve kurduğu Cumhuriyet hiçbir zaman kindar olmadı.

***

Başkomutan, 1 Eylül 1922’de Dumlupınar’dan, “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!” emrini verir.

Bu emirle, üç koldan ilerleyen Kahraman Türk Ordusu 9 Eylül’de İzmir’e girdi.

***

30 Ağustos 1922’de, emperyalistlerin donattığı, yönlendirdiği Yunan ordusu sadece yenilmemiş, Başkomutan Mustafa Kemal’in önünde ezilmiştir. Türkiye için artık yeni bir dönem başlıyordu.

Falih Rıfkı Atay, 30 Ağustos zaferi için şöyle yazacaktı:

“Nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batının pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.”

***

10 Eylül 1922…

Mustafa Kemal, işgalcilerden kurtarılan İzmir’dedir. 

Başkomutan, dinlenmesi için hazırlanan Karşıyaka’da İplikçizade Köşkü’ne gelir.

Karşıyakalıların hazırladıkları köşkün önünde Paşa’yı görenler ağlamaya başlarlar. Birkaç basamakla çıkılan mermer girişin üzerine bir Yunan Bayrağı serilmişti. Mustafa Kemal Paşa sordu:

“Bu niçin?”

Kalabalık heyecan içinde:

“Kral kalacağı eve, bizim bayrağımızı çiğneyerek girmişti, ne olur paşam siz de onun gibi yapın, öcümüzü alın.” dediler.

Gözü yaşlı bir kadın, “Lütfen” diye yalvardı.

Mustafa Kemal Paşa: “Sizi anlıyorum” dedi.

Ama bir milletin timsalini çiğnemekle hata etmiş. Bir milletin istiklalinin timsali olan bayrak çiğnenmez. Ben onun hatasını tekrar edemem.”

Yavere döndü: “Kaldır çocuk.”

Muzaffer bayrağı topladı. Karşıyakalı hanımlar gözyaşlarını tutamadı…

İşte! Mustafa Kemal, bu yüzden Atatürk…

***

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın, Çanakkale ve Dumlupınar zaferlerinden sonra yanındaki silah arkadaşlarına, “Hektor’un intikamını aldık”, yani Truva’nın intikamını aldık dediği söylenir. Evet, Başkomutan gerçekten 3.100 yıl sonra, Truva’nın intikamını almıştı. Truva olayı, M.Ö. 1184 yılında, Yunanlıların Anadolu’daki Truva kentine saldırmasını konu alan ve Yunan mitolojisinde yer alan ünlü bir savaştır.  

İstiklal Savaşı, dünyadaki en meşru, en haklı, en kutsal savaşlardan biridir. Emperyalizmi ve işbirlikçilerini dize getiren, Osmanlı’nın enkazından yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, İzmir’e ayak bastığında 41 yaşındadır.

Muzaffer Başkomutan, 10 Eylül 1922 günü, İzmir kıyılarından denizin ufuklarına bakar, büyük bir huzurla:

“Bir rüya görmüş gibiyim!” der…

Evet, gerçekten bir düş gibidir…

***

Mustafa Kemal Paşa’nın komutasındaki Türk Ordusu karşısındaki bu yenilgi, Anadolu’yu “Küçük Asya” olarak adlandırdıklarından, Yunan tarihinde, “Küçük Asya Felaketi” olarak yer alır… Bu yenilgi, Yunanistan’da her yönden büyük bir bunalıma yol açmıştır.

Hükümet istifa eder, Kral Konstantin 27 Eylül 1922’de tahtından ayrılır.

Kurulan Askerî Mahkeme’de, 13-28 Kasım 1922 tarihlerinde yapılan yargılamada, altı kişiye idam cezası verilir. “Altılar” olarak tarihe geçen, Eski Başbakan ve Adalet Bakanı Dimitrios Gounaris, Eski Maliye Bakanı ve Başbakan Petros Protopapadakis, Dışişleri Bakanı Georgios Baltazzis, İçişleri Bakanı Nikolaos Stratos, Savunma Bakanı Nikolaos Theotokis ve Eski Küçük Asya Ordusu Başkomutanı General Georgios Hacıanesti, 28 Kasım 1922’de idam edilirler…

Yunan tarihine yazdırdıkları “felaket” nedeniyle, onları aşağılamak için sırtlarından kurşuna dizilirler…

Tarihi çarpıtan tarih nankörleri de, bu zaferi küçümsemeye devam ederler…

Savaşın ustası, barışın efendisi, Mustafa Kemal Paşa…

Tarihin kıskandığı lider…

Kaynakça:

Babüroğlu, Naim, Tarihin Kıskandığı Lider, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2021.

Exit mobile version