Oruç sordu, Öğünç uyardı…

Bu Defa Nasıl Gömdük? Samandağ ilçesi Tekebaşı Mahallesi’nde yer alan Asi Nehri boğazında, tatlı suyun denize döküldüğü alanda her yıl yaşanan balık ölümlerinin sayısı bu yıl on binleri bularak daha da dikkat çekici bir hal alırken, yaşanan tabloya soru ve yorum katan iki isim, durumun ciddiyetini bir kez daha ortaya koydu ve nehirdeki olası ‘kirlenme’ […]

Bu Defa Nasıl Gömdük?

Samandağ ilçesi Tekebaşı Mahallesi’nde yer alan Asi Nehri boğazında, tatlı suyun denize döküldüğü alanda her yıl yaşanan balık ölümlerinin sayısı bu yıl on binleri bularak daha da dikkat çekici bir hal alırken, yaşanan tabloya soru ve yorum katan iki isim, durumun ciddiyetini bir kez daha ortaya koydu ve nehirdeki olası ‘kirlenme’ noktasında kurumsal sorumluluğu gündeme taşıdı.

Asi Nehri’ne; taşıdığı tüm kir, kanalizasyon atığı ve çöp ile karışmaya devam eden Favar Deresi haberi noktasında duranlar, her sene belli dönemlerde yaşanan ‘toplu balık ölümleri’ için tedbir alınmasını istiyor. Buna dair son örnek Samandağ ilçesi Tekebaşı Mahallesi’nden geldi. Asi Nehri boğazında, tatlı suyun denize döküldüğü alanda yaşanan son kitlesel balık ölümleri TBMM gündemine taşınırken, bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’dan Hatay kamuoyuna yansıyacak cevap merak ediliyor.
-RAPOR VE İDDİA-
Geçtiğimiz senelerde de yaşanan benzer balık ölümleri konusunda Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından bölgedeki su kaynağından örnekler alındığı ve sonucun da, söz konusu numunenin incelenmesi sonrası ortaya çıkacağı belirtilirken, Çevre ve Şehircilik Hatay İl Müdürlüğü yetkililerinin ilk günden ‘açıklama’ yapması şaşırttı.
Henüz hiçbir laboratuvar incelemesi olmadığı halde, “ilk belirlemelere göre, balık ölümlerine fabrika atığı ya da herhangi bir zehirli atığın neden olmadığı, kesin sonucun ise Tarım ve Orman İl Müdürlüğü’nce sudan alınan numunenin incelenmesi sonrası ortaya çıkacağını” ifade eden yetkililerin bunun için nasıl bir dayanak kullandığını soran bir vatandaşın söyledikleri mi?
“Bu bölgede her sene sıkıntılı bir dönem yaşanıyor. Belli aylar ya da farklı farklı aylar… Ama ortada istenmeyen bir tablo ve sonuç var. Herkes de o sonuca eklenecek ‘nedeni’ öğrenmek istiyor. Bu hassas bir süreç. Sorun varsa da, kaynağında düzeltilmesi, önlem alınması gerekiyor. Ama bakıyorsunuz, bu konuda inceleme yapması gereken kurum henüz daha raporunu bile hazırlamamış, konunun ne olduğu anlaşılamamış, zehir var mı yok mu ortaya çıkmamış, ama ‘sorun yok’ deyivermiş! Neye göre demiş? Bunun için eldeki kanıt ne olmuş? Neye göre bu sonuca ulaşılmış? Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden biri çıksın da, yaşananlara, fabrika atığı ya da herhangi bir zehirli atığın neden olmadığı sonucuna nasıl ulaştıklarını bir açıklasın! Yoksa temenni mi? Tamam da, ben vatandaş olarak temenni paylaşırım, ama sen devleti temsil ediyorsun! Elinde bunu söyleyecek yeterli argüman yok, ama sen kalkıp ‘sorun’ yok diyorsun. O zaman Tarım ve Orman İl Müdürlüğü niye numune aldı? Madem sorun yok, onlara niye gerek var? Rapora ne gerek var?”
-RAPORU ETKİLER Mİ?-
Vatandaşın eleştirisi noktasında durup da sorarsak eğer… Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından alınan numunelerin sonucuna eklenecek olası bir ‘rapor’ açıklaması, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkililerinin daha ilk günden yaptığı “fabrika atığı ya da herhangi bir zehirli atık söz konusu değil” açıklamasından ne kadar etkilenir?
Soru da, soruya verilecek cevap da önemli. Ama asıl önemli olan… Bu konuda ne yapıldığı, nasıl yapıldığı ve sürecin nasıl kontrol edildiği! Zira olayın yaşandığı gün sosyal paylaşım hesabı üzerinden yaptığı kısa açıklamasında, “Ölümlerin nedenini su sümbüllerine bağlayan da var, oksijen azlığına bağlayan da… Bana göre, kesinlikle toksit (zehirli) madde salımına bağlı ölümler… Bunca kitlesel ölümün başka bir nedeni olabilir mi?” diyen Hatay Tabiatı Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Ögünç de vatandaşların kafasındaki ‘acaba’ kısmında duran isimlerden biri ve kamuoyu da o ‘acaba’ kısmına daha ilk günden eklenen ‘sorun yok’ başlığına odaklanmış durumda!
-ÖLÜ BALIKLAR-
Geçmişte yaşanan ‘balık ölümleri’ sırasında, ölü balıkların ortadan kaldırılması ve hatta gömülmesi sürecinde oldukça tartışmalı ve sıkıntılı görüntüler yaşayan Hatay adına konuyu gündeme taşıyan isim, HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları Oruç oldu. Hatay siyasetinin önde gelen aktivist isimlerinden biri olan Oruç, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu Önergesi ile sorunun bu kısmını sorgularken, şu ifadelere yer verdi:
“Kıyıya vuran ölü balıklar, konu öğrenildikten hemen sonra ilgili ekiplerce neden bölgeden kaldırılmamıştır? İnsan sağlığının ve doğanın olası olumsuz etkilenme ihtimali neden ihmal edilmektedir?”
-TEKRAR MI?-
Haber başlığımızın altında yan yana kullandığımız kareler, benzer bir olayın Samandağ sahilinde nasıl final yaptığına dair! O günü, o günün kelimeleri ile okuyalım mı? Neler yaşanmış, bir kez daha hatırlayalım…
“Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ekipler, Asi Nehri’nin denize döküldüğü nokta olan Samandağ Meydan Mahallesi’nde kıyıya vuran ve insan sağlığı açısından ne kadar tehlike arz ettiği henüz çok belli olmayan, bu yüzden de yüksek risk içeren ölü balıkları ‘bildik’ yöntemlerle temizleyerek, sahile vuran tüm ÖLÜ BALIKLARI, yine sahilde açtığı ve derinliği yarım metreyi bile bulmayan çukurlara gömdü. Bu temizleme (!) ve gömme (!) işini ise Hatay Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı yaptı.
Hatay Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı’na bağlı ekipler tarafından gerçekleştirilen bu gayet tartışmalı temizlik (!) çalışmasının tamamlanmasının ardından yapılan resmi açıklama ise, sorgulanan uygulamaya yeni sorular ekledi… Yapılan açıklamada, ‘İnsan sağlığına zarar verecek olumsuzlukların önüne geçildi’ denilirken, böylesi bir durumda yapılması gerekenlerin tamamının yapıldığına dair bir tutum da izlendi. Peki, gerçekten de öyle mi oldu?”
O gün yaşanan bu tabloyu sert bir şekilde eleştiren isim, Deniz Kaplumbağaları Dostluk Grubu Başkanı Veteriner Hekim İrfan O. Hatipoğlu olmuş, Samandağ sahiline vuran ölü balıkların ortadan kaldırılması noktasında ortaya konan uygulamayı -sorumsuzluk- örneği olarak değerlendirmiş ve şunları söylemişti:
“Samandağ sahiline vuran ölü balıkların ölüm nedenleri ‘araştırılmadan’ ve gömülme sürecinde ilgili prosedür uygulanmadan ‘deniz kenarına’ gömülmesi bir sorumsuzluk örneğidir. Yapılması gereken ne miydi? Sahilden toplanan balıkların öncelikle neden öldükleri araştırılmalıydı. Deniz kirliğinden kaynaklanan ağır metal zehirlenmesinden mi? Deniz sahilinde oluşan biyolojik kirlikten mi? Kent merkezinden giden evsel atıklardan mı? Ya da bölgede süren savaş nedeniyle denize düşen patlayıcı bir maddeden kaynaklanan olası bir kimyasaldan mı? Yoksa bu nedenle oluşan bir basınçtan mı kaynaklandığı saptanarak, ölü balıkların bertaraf edilmesi yöntemi ‘uzmanlar’ eşliğinde geliştirilmeli/uygulanmalıydı. Bunun yerine ilkel ve kolaycı bir anlayışla ‘toplanan ölü balıklar’ neredeyse denizin içine gömülmüştür. Bu uygulamayla, gömülen ölü balıklar, hayvanlar tarafından ya da deniz dalgaları tarafından ortaya kolaylıkla çıkartılabilir. Çürüme sonucu ortaya çıkan atıklar ise çevreyi kirletir, hatta salgın hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir.”
-SORUMSUZLUK-
Yaşanan son olay için bir kez daha konuştuğumuz ve bu konuda düşüncelerini aldığımız İrfan O. Hatipoğlu şunları söyledi:
“Sorun ne, henüz bilinmiyor. Ancak elde bu kadar soru varken, ama hiç cevap da yokken, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkililerinin daha ilk günden “fabrika atığı ya da herhangi bir zehirli atık söz konusu değil” açıklaması yapması bana göre tam anlamıyla bir sorumsuzluk örneği. Niye? Çünkü daha ortada bir rapor yok! Bilimsel bir veri yok! Numuneler noktasında elde edilmiş bir sonuç yok! O zaman sormak lazım bu yetkililere, ‘bu sonuca nasıl vardınız’ diye… Sahi, bu sonuca nasıl vardılar? Tamam, kamuoyunu sakinleştirmen lazım, bunu anladık ama… Demen gereken nedir? ‘Araştırılıyor’ ya da ‘en kısa zamanda bir bilgilendirme yapılacak’! Ama biz, bir kurumun ‘bilimsel veri çabasını’ beklerken, diğerinin ‘sorun yok’ deyişini dinliyoruz. Burada yaşanan kurumsal koordinasyonsuzluk ciddi bir karmaşa da yaratıyor aslında. Hele ki böylesi hassas bir konuda. Ama her şeye rağmen diliyoruz ki, dedikleri gibi olsun, fabrika atığı ya da herhangi bir zehirli atık söz konusu olmasın. Çünkü son Favar Deresi ile ilgili haberinizin de ortaya koyduğu gibi, Asi başlığında atılması gereken çok fazla adım var.” -Tamer Yazar-

Exit mobile version