Geçtiğimiz hafta oldukça sıcak bir gündem ile dolu olarak geçti. Olanlar ve yaşananlar dünyanın özgürlükçü demokrasi ile yönetilen başka herhangi bir ülkesinden olsa idi, iktidar tepetaklak gider, iktidar partisi de kendi içinde önemli bir değişiklik yapma mecburiyetinde kalır idi. Ama yaşananlar ülkemizde olduğu için bu doğrultuda şuana kadar hiçbir gelişme ne yazık ki olmadı. Oysaki olaylar çok önemli, söylenenler yabana atılacak şeyler değil.
Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta bir yandan Man adasına gönderilen veya bu adadan gelen paralarla ilgili gelişmeler, öte yandan Rıza Zarrab tarafından ABD’deki mahkemede söylenen sözler. Bunların her biri ayrı ayrı deprem yaratacak boyutta, nitelikte ve önemde olan olaylardır.
CHP tarafından geçtiğimiz hafta sonu, örnekleri basına dağıtılan banka dekont ve diğer belgelerin muhteviyatı üzerinde daha uzun süre tartışmalar yapılacağı, karşılıklı söz düellolarına başvurulacağı gelişmelerden anlaşılıyor.
CHP’nin Man adasındaki şirkete gönderilen veya oradan Türkiye’ye gelen paralarla ilgili olarak öne sürülen iddialar ve bu iddiaları kanıtlayacağı açıklanan belgelerle ilgili gelişmeler, önümüzdeki günlerde elbette ki netleşecektir.
Ancak böyle bir belge öne sürüldüğüne ve örnekleri de basına dağıtıldığına göre, ilgililerin derhal olaya el koyması ve sağlıklı, tartışma götürmez, şüpheye yer vermeyecek bir şekilde inceleme yaptırtılması suretiyle, kısa sürede gerçek durumu kamuoyunun bilgisine sunması gerekir. Bu yola gidilmediği takdirde, karşılıklı söz düelloları devam edecek ve zihinlerde hep soru işaretleri kalacaktır.
Öte yandan Rıza Zarrab’ın Amerika’da yapılan yargılama sırasında tanık olarak verdiği ifadeler yenilir yutulur cinsinden değildir.
Daha düne kadar Rıza Bey denilen, kendisi için ABD’ye iki nota verilen kişi, şimdi ifadelerine itibar edilmeyen, rehin alınmış bir insanın kendini kurtarmak için sarf ettiği sözler olarak anlatımları tanımlanmakta, öte yandan kendisinin ve tüm yakınlarının mal varlıklarına el konulmak suretiyle beyanlarının ülkemizde de değerlendirileceği izlenimini ortaya koymaktadır. Eğer 17-25 Aralık olayları ve izleyen günlerde, Zarrab’ın anlattığı konularla ilgili olarak ülkemizde yargılama yapılsa ve gerçekler ortaya çıksa idi, bugün Zarrab’ın Amerika’da sanık yada tanık olarak yargılanması söz konusu olmaz, ülkemiz açısından zor günler yaşanmaz idi.
Ama bu yola gidilmedi. Siyasi hesaplar ön plana çıkartıldı, yargılama yollarının kapatılması yoluna gidildi.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner misali bu kez konu ABD yargısı tarafından gündeme getirildi. Bunun sonucu olarakta Zarrab olayı ve anlattıkları yeniden gündemin birinci maddesi olarak sadece Türkiye’de değil dünya kamuoyunda da yerini aldı.
Şimdi kamuoyunun büyük beklentileri bulunmaktadır.
Gerek Man adasına gönderilen, yada oradan gelen paralarla ilgili olaylar, gerekse Rıza Zarrab’ın ABD mahkemesinde tanık olarak yaptığı açıklamalardaki söyledikleri hafife alınmayacak, üzeri hiçbir şekilde kapatılamayacak önemde ve boyuttadır.
Bunların enine boyuna incelenmesi, gerektiğinde yargının hassas terazisinden geçirilmek suretiyle, varsa sorumluların tespit edilip ortaya çıkartılması, suçlu olanların cezalandırılması, suçsuz olarak itham edilenlerin ise aklanması suretiyle, kamu vicdanının tatmin edilmesi ve huzura kavuşturulması gerekir.
Yazımızın başında da belirttik. Olanlar demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile uygulandığı herhangi bir ülkede olsa idi, yer yerinden oynamış, her şey allak-bullak bir duruma gelmiş olur ve bunun sonucu olarak ta oynayan taşların yerine oturtulabilmesi içinde yoğun bir çaba içine girmek gerekir idi.
Biz şimdilik gelişmeleri izliyor ve bakalım oynayan taşlar ne zaman, nasıl ve ne şekilde yerine konulacak, içlerinde işe yaramaz olan taşların ayıklanması yoluna gidilecek mi demekle yetiniyoruz. ?….
nabiinal@hotmail.com