Paul Auster

Amerikan yazını, tarihinin tersine güçlü yazarlara sahiptir. Walt Whitman, Mark Twain, Ambrose Bierce, John Steinbeck, William Falkner, James Baldwin, Paul Auster… Paul Auster belki de aralarında en ilginç olanlarından. Kuşkusuz tümünün zaman duyarlığı, teknik gelişimi doğallıkla ayrı olacaktır. Paul Auster’i kısa süre önce, 1 Mayıs 2024’te, 77 yaşında yitirdik. Yitirdik derken, yalnızca yazınsal olarak benimsemiyoruz, […]

Amerikan yazını, tarihinin tersine güçlü yazarlara sahiptir. Walt Whitman, Mark Twain, Ambrose Bierce, John Steinbeck, William Falkner, James Baldwin, Paul Auster… Paul Auster belki de aralarında en ilginç olanlarından. Kuşkusuz tümünün zaman duyarlığı, teknik gelişimi doğallıkla ayrı olacaktır.

Paul Auster’i kısa süre önce, 1 Mayıs 2024’te, 77 yaşında yitirdik. Yitirdik derken, yalnızca yazınsal olarak benimsemiyoruz, yanı sıra bize sıcaklık veren insanca ortaklığımızı her okuyuşumuzda duyumsamamak olanaksız.

Auster sizi özellikle New York’ta geziye çıkarır. Adım adım anlatır kenti. Adeta size selam yollar oralardan. New York Üçlemesi’nde (Can Yay., 2004, 2016- Çev. İlknur Özdemir) olduğu gibi kendini de roman kişilikleri arasına, çok zekice yaratılmış kurguyla katar.

New York Üçlemesi’nin açıklaması şöyledir:

“Çağdaş Amerikan edebiyatının en özgün yazarlarından biri olan Paul Auster’ın New York Üçlemesi, yazarın hayranlarının mutlaka okuması gereken üç kült kitabı birleştiriyor: Cam Kent, Hayaletler ve Kilitli Oda. Polisiye romanla postmodern kurmacanın bir harmanı olan ve kafkaesk bir üslupla örülen üçlemede yazar, okuru kilitli odalarda, geçmişte ve gelecekte, tuzaklı sokaklarda, çifte ve karanlık kişiliklerle donattığı kahramanlarının peşinde dolaştırırken, romanın her sayfasına dağıttığı ipuçlarını anlamlandırmayı okura bırakıyor. Kahramanlarını soyut ya da somut kilitli odalara sokarak, özgürlüklerini ancak oradan kaçmakla elde edebilecekleri dünyalar kuruyor. Koyuldukları kafesin sınırlarının nereye vardığını ancak kurtulunca anlayan kahramanlarına ve okuruna üzerlerindeki baskıdan kurtulma kapılarını açacak anahtarları da sunuyor.”

Postmodern, Kafkaesk, polisiye sınırlamalarını ve etiketlemelerini pek benimseyemiyorum. Bu tür adlarının etkisi, izi bulunsa da yapıt özgün ve sınıflandırmalara uymuyor.

  1. M. Coetze ile Auster dosttur ve mektuplaşmaları kitaplaşmıştır.

Auster’in yapıtları Türk okurunca çok sevildi. Birçok kitabı Türkçede yayımlandı.

Gönlümüz Amerikan halkında yazarların daha güçlü yer etmesini, kültürün, yazının egemen olmasını istiyor.

Diğer yandan Amerikalı yazar sömürüyle, devletinin yayılmacı (emperyalist) saldırganlığıyla, bu siyasaların sonuçlarıyla pek ilgileniyor gözükmüyor. Koca bir gediktir bu durum. Bizde olsa li-boş takımının yazarları böyle durumlar kaçırmaz, yerden yere vururlardı.

Paul Auster 77 yaş gibi erken yaşta göçtü buralardan; toprağı bol olsun.

 

Exit mobile version