STK’lara fazla ilgi yok
Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, ABD’nin New Jersey eyaletine bağlı Chatham bölgesi Belediye Başkanı Tayfun Selen’in Türkiye’deki işadamlarına yatırım çağrısı ile bir kez daha gündeme taşınan “Amerika’daki Türkler” başlığını ele aldı.
“Amerika’ya vardığım o ilk günkü gördüğüm görkem, o ihtişam değilmiş Amerika’nın büyüklüğü… Amerika’nın büyüklüğü, meğerse insanlarına verdiği fırsat özgürlüğü ve eşitlikmiş. Onu öğrendim. Çünkü bana Amerika sahip çıktı, Chatham sahip çıktı. Bu politika olsun, profesyonel kariyerim olsun hiçbir zaman Türk kimliğimi gizlemedim. Aksine Türk kimliğimi promote ettim, öne çıkardım. İşte Amerika’da bu mümkün. Dünyanın neresinden gelirsen gel, Uganda’dan gel, Almanya’dan gelmiş olun. Ten rengi, dini, mezhebi hiç önemli değil. Başarabiliyorsun. İşte bu fırsat özgürlüğü, başarmaya imkan sağlayan ortam, Amerika’yı büyük yapan… ‘Fırsatlar ülkesi’ diye onun için diyorlar.”
Bu sözler, aslen Malatya Arapgir’li olan Tayfun Selen’e ait. Selen’in, çalışmak için gittiği Amerika’da kazandığı ‘vatandaşlık’ hakkının ardından gelişen süreçte ulaştığı ABD’nin New Jersey eyaletine bağlı Chatham bölgesi Belediye Başkanlığı makamı, Amerika’daki Türkler konusunu bir kez daha gündeme taşıdı. Son Amerika ziyareti ile bu ülkeye dair izlenimlerini paylaşmayı sürdüren Saadet Partisi’nin Hatay’daki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan’ın
Bu ülkede yaşayan Türkleri farklı açılardan değerlendiren Çalışkan’ın tespitleri ara başlıklarla şöyle:
-CAMİ VE DİN-
“Amerika’daki vatandaşlarımızın durumunu aktarmadan önce, tartışmaya mahal vermeden cami konusunu aktaralım.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın 2016 yılında Amerika’da açılışını yaptığı Diyanet Center, ‘Diyanet Center of America’, büyük bir ihtiyaca cevap veriyor. 150 milyon dolar gibi yüksek bütçeli bir rakamla yapılmış olması eleştirisini bir yana bırakarak söyleyelim… İçinde; sosyal tesisler, misafirhane/otel, lokanta gibi işletmelerle, fonksiyonel bir yapıya sahip. Kongre merkezi şeklinde oluşan bir kompleks içerisinde, Osmanlı ve Selçuklu tarihi tarzında evler yapılmış. Bu evler de, Türkiye’de bazı ünlü akredite (!) derneklere, ayrıca İbn-i Haldun ve Anadolu Üniversitesi gibi üniversitelere tahsis edilmiş. Türklerin pek camiye gelme alışkanlığı olmadığından, Türklerden daha çok Somalili, Bangladeşli, Pakistanlı gibi Müslümanlara hizmet ediyor.”
-REFAH SEVİYESİ-
“Amerika’daki Türkler, refah seviyesi yüksek insanlar. Avrupa’daki vatandaşlarımız, çoğunlukla fabrikalarda işçi olarak çalışırken, Amerika’dakiler daha çok finans sektörü ve benzeri bürokratik alanlarda çalışıyor veya serbest meslek sahibi olarak; taşeron, müteahhit, taksici, lokantacı, market gibi esnaftan oluşuyor.”
“STK’lara fazla ilgi yok. Herkes işinde-gücünde. Bunda, yoğun iş temposu ve mesafelerin uzaklığının da büyük etkisi var. Bununla beraber, mesela Partililerimiz, her hafta dijital platformda yönetim kurulu toplantısı yapıyor. Toplantılar, yönetim kurulu bizzat aynı ortamda bulunup yan yana gelmese de, Skype üzerinden online toplantı olarak gerçekleştiriliyor. Aynı anda herkes evinde, iş yerinde bilgisayarın karşısına geçip toplantıya katılıyor. Hayatın her alanına giren teknoloji, aktif olarak kullanılıyor.”
-BEYİN GÖÇÜ-
“Dünyanın her tarafından ve tabi ülkemizden insanlar, çalışmaya geliyor. Resmi bursla eğitim için ABD’ye gidenler, eğitimlerini tamamlayıp Türkiye’ye dönünce, belli bir süre ‘mecburi hizmet’ yapmak zorundalar. Bu durumdaki bazı vatandaşlarımız, yüksek rakamlardaki tazminatı ödemek pahasına da olsa, dönmüyor. Bu noktada, bu tür insanlara yönelik, istihdam politikası ve çalışma ortam/şartları gözden geçirilmelidir. Zira bir ülkenin gelişmişliği, ülkesinde bulunan yetişmiş insan potansiyeli ile yakından alakalıdır. Yetiştirmek zor, ama kaybetmek çok kolay.
Yıllarca emek edip yetiştirdiğiniz, maddi-manevi harcamalarda bulunduğunuz kişi, ülkesine geri dönmek istemiyor. Eminim yetkili makamdakiler, çözüm olarak, tazminatların yükseltilmesini gündeme alacaklar. Önemli olan, bunların dönmesini engelleyecek formüller geliştirmek. Sosyal adalet ve ekonomi anlamında ülkeyi daha güvenli ve huzurlu bir ülke haline getirebilmekle mesele çözülür.
Örneğin, dünya çapında bir uzman, ABD’deki fakülteyi birincilikle bitirmiş. Türkiye’ye gelip görev yapığı üniversitede lisanstan sınıf arkadaşının dekan olduğu fakültede, dekanın kendisine evrak işlerini takip etme ile görevlendirmesine sinirlenip, istifa etmiş ve tazminatını ödeyip Amerika’ya dönmüş. Bunun birçok örneği maalesef mevcut. Yani yetiştirmek de yetmiyor insanı. İlgi ve yeteneğine uygun bir şekilde, ülkeye hizmet edebilir bir ortamda çalıştırmak şart.”
-HUKUKSUZLUK!-
“Son olarak, dinle-diyanetle işi olan, cemaatlerle-cemiyetlerle yolu bir şekilde kesişen bazı vatandaşlarımız, ülkemizde hukuksuz tutuklamaların olduğu gerekçesiyle, sebepsiz yere Türkiye’ye girip, ama bir daha geri çıkamama korkusundan ülkeye gelemiyor. Terör yapılanmalarıyla hiçbir ilgisi olmayan nice insanların tutuklandığını bildiklerini gerekçe gösteriyorlar.
Bütün zorlukları göğüsleyerek fedakarlık yapan, neslin tahribatını önlemek için çalışan, köşesine çekilmeyip elini taşın altına koyan tüm meşreplerden insanlar, terör örgütü damgası yeme korku içerisinde. Bunu da müsebbiplerine iletmiş olalım.” -Tamer Yazar-