Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerinin var olduğu ülkelerde, kimse başka kimsenin yaşam tarzına müdahale etmez, onun geleceği ile ilgili kararlar veremez.
Bu ilkelerin var olduğu ülkelerde bireyler kendi yaşam tarzlarını kendileri seçerler ve bu doğrultuda adımlar atılması için gereken kararları alırlar.
Böylesi ülkelerde, kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın herkes dilediği şekilde bir yaşantı yolunu seçer ve seçtiği yolda da adımlar atar.
Bunun aksine kuralların geçerli olduğu ülkelerde ise, kararı bireylerin kendisi değil başkaları verir.
Böyle olunca da yaşam tarzına müdahale söz konusu olur.
Özellikle küçük yaştaki bireylerin geleceğini belirleyecek olan kararlar başkaları tarafından alınır ve bu doğrultudaki adımlarda başkalarının arzularına göre şekillenir.
Bu kararı verenler, bu adımları atanlar, bireyin en yakınları olabileceği gibi, şu veya bu nedenle bireye veya bireyin yakınlarına etki eden kişiler veya kuruluşlarda olabilir.
Son günlerde gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve duyduklarımız bize bu hususların hatırlatılmasına vesile olmuştur.
Medyaya yansıyan birçok haber cinsel istismar, saldırı veya küçük yaşta evlilik gibi olayların varlığını göstermektedir.
Kişinin reşit olmadan önce verilmiş olan kararlar, istendiği kadar kişinin rızası ile verildi denilsin gerçek olamaz.
Zira reşit olmamış birey kendi geleceğini sağlıklı bir şekilde düşünemez ve bu doğrultuda kararlar alamaz.
Bu nedenledir ki; laiklik ilkesinin tüm kurum ve kuralları ile uygulandığı ülkelerde, bireylerin reşit olmaları beklenir ve reşit olana kadar da kendi geleceklerinin şekillenmesi yolunda kararlar alınmasına izin verilmez.
Küçük yaştaki evliliklerin, son zamanlarda daha çok medya haberleri arasında yer aldığını görmenin üzüntüsü içerisindeyiz.
Bu tür haberlerin giderek çoğalması aynı zamanda düşündürmektedir.
Bütün haberlerin artmasının nedenlerini araştırmak, bulmak ve önüne set çekmek için, gerekenlerin tez elden yapılması zorunluluğunun ayırdına varmak gerekir.
Nedenler arasında laiklik ilkesinin göz ardı edilmesi ilk sıralarda elbette ki yerini alır.
Buna birde ekonomik nedenleri eklemek gerektiği hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Birçok kez yazdığımız bir hususu bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz:
Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile uygulandığı ülkelerde, çağdaş bir eğitiminde var olması zorunludur.
Bu ülkelerde, çağdaş bir eğitim tüm kuralları ile uygulandığı için de bu tür haberlere rastlamak oldukça imkânsızdır.
Bu nedenledir ki; çağdaş bir eğitimin gereklerini yerine getirebilmek için her şey yapılmalı ve hiçbir ödünün verilmesi yoluna gidilmemelidir.
Eğer bunlara uyulmak suretiyle hareket edilirse, tecavüz, istismar, sapıklık ve buna benzer olaylara ve haberlere rastlamak elbette ki çok zor olur.
İşte bu gerçekleri göz önünde tutmak suretiyle de, çağdaş bir eğitimin var olabilmesi için gerekenler yapılmalı ve bu doğrultuda adımlar atılmalıdır.
Çağdaş bir dünyada bu tür olayların gerçekleşmesinin zor ve hatta imkânsız olacağı hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Bunun içinde, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerine sımsıkı sarılmak ve bu ilkelerden herhangi bir ödün verilmemesi için gerekenleri yapma zorunluluğunun ayırdına varma gereğini bir kez daha anımsatmak istiyoruz.
Eğer bunlar yapılır ve bu ilkelerin korunması için gereken kararlar alınır, gereken adımlar atılır, gereken yol izlenirse, bireylerinde, toplumunda, ülkenin de, dünyanın da mutlu ve huzurlu olacağı gerçeği akıldan çıkarılmamalı ve unutulmamalıdır diyoruz…
nabiinal@hotmail.com