RTÜK 2021 faaliyet raporuna göre, bir yılda 1661 ceza kesilmiştir. Toplam para cezası ise 55 milyon TL civarında.
Böylesi yüksek ve sayıca fazla cezanın kesildiği bir ortamda “basın ve ifade özgürlüğünün var olduğu” beyanı, iddiadan öteye geçemez. Basın ve ifade özgürlüğünün ciddi tehdit altında olduğu, sadece bu rakamlara dahi bakılarak net biçimde görülebilir.
İfade özgürlüğü ve şeffaflık olmadan demokrasi olamaz. İfade özgürlüğü ve şeffaflık olmayan demokraside, demokrasi, sadece metinlerde yer alan bir sıfattan öteye geçemez. Özde değil, sözde demokrasi yaşanır.
Ekonomik kalkınmamız ve toplumsal huzur için ifade özgürlüğünün ve basının önündeki engeller kalkmalı. RTÜK, bu derece yoğunlukta cezalar kesmemeli.
SAMİMİYETSİZLİK
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ulaşım fiyatlarına zam yapılmasını talep etmiş. Bu da son derece haklı bir nedene dayanarak, “elektrik, akaryakıt, girdi ve personel masraflarında olağanüstü bir artış mevcut ve bu sebepten dolayı toplu taşıma şirketlerimiz büyük zararda ve zam yapmamız kaçınılmaz” demektedir.
Bu, son derece mantıklı ve haklı bir çıkış noktasıdır. Bu talebi, sırf İBB’yi zor durumda bırakmak için veto edenler de gerekçe olarak, “vatandaşın taşımacılık biletine zam yapmayın, zararı İBB karşılasın” diye teklif etmektedir.
Peki bu teklifi yapanlara birkaç sorumu iletmek isterim. İBB’ye “zararı siz karşılayın, vatandaşa yansıtmayın” diye teklif yaparken, iktidara neden;
-“Bunca uçak, makam otosu, koruma ve büyük binalar kullanmayın ve inşa etmeyin. Tasarruf yapıp, bu tasarruf fonu ile de elektrik ve akaryakıt fiyatlarındaki zammı karşılayın” diye teklifte bulunulmadı?
Bu ve benzeri tekliflerin yapılmayıp, dönüp İBB’ye “zamları siz finanse edin” demek, tek kelime ile “samimiyetsizliktir”.
DÜNYADAKİ KRİZ
Türkiye’de TL’nin yaşadığı değer kaybı ve enflasyon sorunu, malumdur. Bağımsız araştırma kuruluşu ENAG’a göre, son 1 yıldaki enflasyon oranı %142. Resmi rakam ise yıllık %62 civarı.
Bu konu tartışıldığında, kimi çevreler, “ama durum dünyada da çok kötü” diye cevaplar veriliyor. Almanya ve Amerika’da da enflasyon, son 40 yılın zirvesinde. Amerika’da bu oran %8.5, Almanya’da ise %7,3.
Ülkemizdeki büyük ekonomik kriz basitleştirilip, “ama dünyada da benzer sorunlar var” diye kılıf arayışına girişmemeli. OECD ülkelerine baktığımızda, bizdeki gibi çok yüksek orandaki enflasyon yaşanan tek ülke Arjantin. Eğer hedef Arjantin ise, o zaman ses çıkartmamıza gerek yok!
İŞLEMLEMEYEN MAHKEMELER
Yargıdaki bağımlılık ve taraflılık, bugün en büyük sorunlarımızdan biri. Bu durum, malumun ilanıdır. Bugün yargıda haklılık, maalesef tanıdığınız “dostlarınız” kadardır.
Bu sorun bir yana, maalesef yargı artık dosya da eritemez, karar veremez noktaya gelmiştir. Hemen her hafta birkaç mahkeme hakimi izin kullanıyor. Hakimler izin kullandıklarında da duruşmalarda hiçbir işlem yapılmıyor ve duruşmalar 3-4 ay ileri tarihlere atılıyor.
Cumhuriyet Savcılarının önünde bekleyen savcılık dosyalarında, aylarca, hatta yıllarca iddianameler yazılmıyor. Mesela bir dosyamızda 3.5 yıldır iddianame yazılmadı. Cumhuriyet Savcısına, “neden bu gecikme yaşanıyor” diye sorduğumuzda, “çok yoğunuz” cevabı ile karşılaşıyoruz.
İstanbul’da mahkemeler, duruşmadan 6-7 ay sonraya diğer duruşma gününü veriyorlar. Yerel mahkemede karara çıkan dosyalar İstinaf mahkemelerinde 2-3 yıl, Yargıtay’da da yine 2-3 yıl bekliyor. Bu süreler, tahammül edilebilir süreler değildir. Adalet Bakanlığı’nın, “reform” adını verdiği paketleri bir yana bırakıp, ivedilikle yargının hızlanması için aktif adımlar atması gerekiyor.
Bir iş insanının 2008’de başlayan ticari uyuşmazlık dosyası 2022’de 14 yılda hala sonuçlanmamışsa, o ülkenin adalet sisteminde çok ciddi sorunlar var demektir.
Sözde değil, özde reform adımların atılması şarttır.