Sandığa gitmeli, oylara sahip çıkmalı…

Bugünü sayarsak iki gün sonra sandık başına gidilecek ve yerel yönetim için seçmenler oylarını kullanacaklar. 31 Mart seçimleri çok değişik bir atmosfer içerisinde tamamlanmak üzere. Korkunun dağları beklettiği ve korkunun ecele faydası yok özdeyişinin geçerliliği bir kez daha bu kampanya sırasında kanıtlanmıştır. Koltuk sevdası, koltuğu bırakmamak için her yola başvurma çabaları bu seçim kampanyasında fazlasıyla […]

Bugünü sayarsak iki gün sonra sandık başına gidilecek ve yerel yönetim için seçmenler oylarını kullanacaklar.

31 Mart seçimleri çok değişik bir atmosfer içerisinde tamamlanmak üzere.

Korkunun dağları beklettiği ve korkunun ecele faydası yok özdeyişinin geçerliliği bir kez daha bu kampanya sırasında kanıtlanmıştır.

Koltuk sevdası, koltuğu bırakmamak için her yola başvurma çabaları bu seçim kampanyasında fazlasıyla ön plana çıkmıştır. Öyle ki; kin, nefret, tehdit, aşağılayıcı söylemler havalarda uçuşmaya başlamıştır. Ama bu seçim kampanyasında bir hususta kendini çok net bir şekilde belli etmiştir: Kem söz sahibine aittir.

İşte bu atmosfer içerisinde iktidarın tüm olanaklarının kullanıldığı ve böylece eşitsizler arasında cereyan eden bir seçim kampanyası sonunda bu pazar günü seçmenler tercihlerini belli edeceklerdir.

Bilindiği gibi 31 Martta yerel yöneticiler seçilecektir. Yani sandık başına giden seçmenler kendilerini yerel yönetimlerde yönetecek olan kişilere oylarına verecek ve böylece de beş yıl için onları yetkilendirecektir.

Durumun böyle olmasına rağmen iktidar kanadı bu seçimin bir yerel yönetim seçimleri değil de, sanki iktidara güvenoyu verilip verilmemesini sağlayacak olan bir seçimmiş havasına sokmak istemiştir.

Oysaki vatandaş içinde bulunduğu ekonomik krizin etkisi altında inim inim inlerken, bu krizin en az zararla atlatabilmesi için gerekenin yapılması beklentisindedir.

Bunları görmezden gelerek, seçmenin dikkatini başka konulara çekmek suretiyle ekonomik krizin hafife alınması yolunun seçilmesi elbette ki seçmenin gözünden kaçmamaktadır.

1 Nisan’da yurttaşlara ağır bir acı reçetenin sunulacağı, bindirilecek ağır yükün altında kalmasına yol açacak kararların alınarak yaşama geçirileceği, ekonomistler tarafından sık sık dile getirilmekte ve uyarılar da bulunulmaktadır.

Seçimi kazanabilmek, sahip olunan koltukları koruyabilmek yada başka koltuklar elde edebilmek için ötelenen acı reçetenin içirilmesi 1 Nisan sonrasına bırakılmıştır.

Bu gerçekler ortada iken, 17 yıldır yapılmayanları yapacağını söylemek,17 yıldır üstesinden gelinmeyen sorunların üstesinden gelineceğini açıklamak, 17 yıldır görülemeyen yerel yönetimlerdeki ihtiyaçların sanki bugün ortaya çıkmışçasına görülmesi ve bunların üstesinden gelineceğinin vaadinin verilmesi suretiyle sürdürülen kampanyanın ne derece tutarlı olacağı ve seçmen nezdinde ne denli itibar göreceği 31 Mart akşamı belli olacaktır.

Yerel yönetimlerdeki çoğunluğu kaybedeceğini anlayan ittifak giderek sertleşirken, muhalefet kanadı ise bu sertleşme ve kamplaştırma tuzağına düşmemiş, aksine birleştirici, kaynaştırıcı, ayrıştırmayı önleyici bir yol ve yöntem izleme suretiyle gerginliğe gerginlikle karşılık verme yolunu seçmemiştir.

Muhalefetin bu tutumu ise, iktidar kanadının daha çok sertleşmesine neden olmuştur.

Bilinmelidir ki; tehditle, ağır söylemlerle, korkutma ile bir yere varılamaz. Bu tür söylemler ters teper ve olumsuz sonuçlar oluşmasına neden olur.

Şimdi herkesin başlarını ellerinin arasına almak suretiyle sakin bir kafayla düşünmesi ve şu karara varması gerekir: Küskünlükler, kırgınlıklar, dargınlıklar, kişisel hesaplar, hırslar ve beklentiler ötelenmelidir. Sadece ve sadece ülke yararı düşünülmek suretiyle hareket edilmeli, herkes bu anlayış doğrultusunda sandığa giderek oyunu kullanmak suretiyle yurttaşlık görevini yerine getirmelidir.

Küserek, sandığa gitmemekle, oy kullanmamakla, sadece ve sadece kendine ve ülkesine zarar vereceğinin bilincinde olunmalıdır.

31 Mart bütün köprüler için son çıkış noktasıdır. Eğer bu son çıkış noktası da kaçırılır ve tehlikenin farkına varılmayarak hareket edilirse, 1 Nisan’da saç baş yolmakla, yanıldım, aldatıldım, neden böyle bir tutum ve davranış içine girdik demekle hiçbir yere varılamayacak, hiçbir sorun düzetilemeyecek ve beklenen aydınlık günlerin gelişi daha uzun zaman dilimine ertelenecektir.

Bunun vebali altında kalmamak için, ülkenin geleceği için Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığında ve onun gösterdiği yolda, çağdaşlığa doğru emin adımlarla ilerleyebilmemiz, sorunların çoğulcu demokrasinin kuralları içinde çözülebilmesi için, yarın çok geç oldu demeden atı alan Üsküdarı geçmeden herkes sandık başına gitmeli, oyunu kullanmak suretiyle yerel yöneticilerini seçerek vatandaşlık görevini yerine getirmelidir.Zira bir oyun bile çok ama çok büyük bir önemi vardır. Bu da hatırdan çıkartılmamalıdır.

1 Nisan’da ülkenin aydınlık günlere kavuşması dilek ve beklentisi ile….

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version