Ramazan ayının en hafif ve zarif tatlılarından biri olan güllaç, Osmanlı mutfağından günümüze uzanan köklü bir geçmişe sahiptir. Sütlü ve hafif yapısıyla iftar sofralarının yıldızı olan bu tatlı, hem lezzetiyle hem de kolay sindirimiyle öne çıkıyor.
Güllaç, ilk olarak 15. yüzyılda Osmanlı saray mutfağında yapılan özel tatlılardan biri olarak ortaya çıktı. İncecik açılan nişastalı güllaç yapraklarının, şekerli süt ile ıslatılması ve üzerine ceviz veya fındık serpilmesiyle hazırlanan bu tatlı, zaman içinde halk arasında da yaygınlaştı. Osmanlı’da özellikle Ramazan ayında padişah sofralarının vazgeçilmezi olan güllaç, günümüzde de aynı geleneği sürdürüyor.
Güllaç Nasıl Yapılır?
Bu hafif ve leziz tatlıyı hazırlamak için gereken malzemeler oldukça basit:
10 adet güllaç yaprağı
1,5 litre süt
1,5 su bardağı toz şeker
1 su bardağı dövülmüş ceviz veya fındık
Gül suyu (isteğe bağlı)
Üzeri için nar taneleri ve Antep fıstığı
Öncelikle süt ve şeker kaynatılmadan ısıtılır ve karıştırılarak eritilir. Ardından güllaç yaprakları teker teker sütle ıslatılarak tepsiye dizilir. Her katmana ceviz serpilir ve tüm yapraklar bittikten sonra kalan süt üzerine dökülerek tatlının sütü çekmesi beklenir. Son olarak nar taneleri ve Antep fıstığı ile süslenen güllaç, soğuduktan sonra servise hazır hale gelir.
Sağlık Açısından da Faydaları Büyük
Güllaç, içerdiği süt sayesinde yüksek kalsiyum ve protein oranına sahiptir. Aynı zamanda düşük yağ içeriğiyle hafif bir tatlı olup, mideyi yormadan enerji sağlar. Özellikle Ramazan ayında iftardan sonra tatlı ihtiyacını karşılamak için en sağlıklı seçeneklerden biri olarak öne çıkar.
Saray mutfağının bu eşsiz lezzeti, bugün hala iftar sofralarında baş köşede yerini koruyor. Hafifliği ve geleneksel tadıyla Ramazan’a ayrı bir anlam katan güllaç, geçmişten günümüze uzanan tatlı bir miras olarak sofralarımızı süslemeye devam ediyor.