İçteki olaylarla ilgilenirken dışımızda da önemli gelişmeler oluyor.
İsrail ile Hamas arasındaki savaş karşılıklı suçlamalara neden oluyor.
Bu arada İsrail’in, hareketlerinin gittikçe büyüdüğü ve bir savaş suçuna dönüştüğü görülüyor.
İsrail’in Cibaliye’yi yeniden bombalaması sırasında Bureij kampının da bu bombardımandan nasibini alması savaş suçu vurgusunun yapılmasına neden olmuştur.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun aldığı ateşkes kararına uyulması yolunda yapılan çağrının bir kez daha yinelenmesine rağmen, tarafların karara uymaması sonucu kayıpların giderek arttığı görülüyor.
Karşılıklı bombardıman sonucu can kayıplarının giderek artmakta olduğu anlaşılıyor.
İşte böylesi bir ortam içinde mülteci kampının yeniden bombalanması, savaş suçu iddialarının ortaya atılmasına neden olmuştur.
Gelişmeler gösteriyor ki; bu saldırılar daha uzun bir süre devam edecektir.
İsrail, Hamas’ın elinde bulundurduğu yerleri bombalamaya devam edecek.
Hamas ise, yeraltı tünellerinden İsrail’e karşı saldırı yapmak suretiyle mukabelede bulunacak.
Bu karşılıklı bombardımanın devam ettiği günlerde ABD dışişleri bakanının bölgeye yapacağı ziyaretler de dikkatle izlenmeye başlamıştır.
İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılar giderek dozunu arttırıyor.
Gazze’de neredeyse taş taş üstünde kalmadı.
Gazze’de her türlü insani yardım malzemeleri mevcut değil.
İnsani yardımların yapılabilmesi için bombardımanın durdurulması gerek.
Bombardıman durmayınca da yardımlar yerine ulaşamıyor.
Mülteci kampının bombalanması ise savaş suçu olarak nitelendiriliyor.
Elbet bir gün; bombalamalar duracak.
Elbet bir gün; ateş kesilecek.
Elbet bir gün; geçici de olsa sulh sağlanacak.
Ama olan can kayıplarına, savaşta yaşamını şu veya bu şekilde kaybedenler ile yakınlarına olacak.
Bu nedenle mülteci kamplarının bombalanmasından vazgeçilmeli, savaş suçu iddialarının yapılmasına meydan verilmemelidir.
Savaş suçu, insanlık suçudur. Bunu unutmamak gerekir.