Bireyler, aileler , toplumlar, devletler ve çeşitli kurum ve kuruluşların yönetiminde görev alan , söz sahibi olanlar için ,tüm dünyada geçerli olan ve akıldan çıkartılmaması gereken bir kural vardır. Bu; saygı verilmez, kazanılır kuralıdır.
İşte insanlar, tüm yaşamları boyu eğer bu kural doğrultusunda hareket ettikleri ve bunun gereklerini yerine getirdikleri takdirde, hem kendilerinin, hem de temsil ettikleri kurum ve kuruluşların etkin ve saygın bir yer edinmelerini sağlamış olurlar.
Şöyle bir çevremize bakalım?
Eğer biz karşımızdakinden bir saygı bekliyor isek, hangi davranış içerisinde olmamız, karşımızdakine karşı nasıl bir hareket tarzı izlememiz gerektiğini düşünelim.
Eğer karşımızdakini önemsemez, onu küçümser bir davranış içerisine girersek ve yine eğer karşımızdakinin de duyguları olduğunu, onunda incinebileceğini, üzülebileceğini, onurunun kırılabileceğini düşünmek suretiyle hareket edersek, bilinmelidir ki; karşımızdaki kişide buna göre hareket eder ve size olan davranışlarını bu doğrultuda düzenler.
Tüm canlılar için bu kuralın geçerli olduğunu bir an için hatırdan çıkarmamak gerekir.
İnsanların yaşamı boyu, konu ne olursa olsun, hangi durum için düşünülmüş olursa olsun, birbirlerine karşı sevgi, saygı ve ilgiyi eksik etmemeleri ve bu doğrultuda bir yol izlemeleri gerekir.
Karşımızdakine göstereceğimiz sevgi, saygı ve ilgi bilinmelidir ki; misli ile bize dönüş yapacaktır.
Yani seversen, sevileceksin.
İlgi gösterirsen, ilgilenileceksin.
Saygı gösterirsen, saygı göreceksin.
Şimdi şöyle bir düşünelim?
Yaşamımız boyu, koşullar ne olursa olsun, kendimiz bu kurallara acaba tam olarak uyduk mu diye beyin süzgecimizden yaptıklarımızı geçirelim.
Eğer beyin süzgecinden geçirilenler içerisinde, bu kurala uyulduğu yolunda bir sonuç çıkmış ise, bilinmelidir ki; o kişi, karşısındakilerden tartışmasız bir şekilde saygı görmüştür.
Çünkü hiç kimse karşısındakine hak etmediği bir şekilde saygı gösterme zorunda değildir.
Eğer kişinin bulunduğu konum itibariyle belli güçleri kullanması durumu söz konusu ise, zoraki olarak gösterilen saygı, hemen kendini gösterir ve sırıtır. Yani kişinin bu saygıyı hak etmediği, ancak konumu itibariyle kendisine bunun gösterilmesi zorunda kalındığı net bir şekilde anlaşılır.
İşte bu durumda, hem zoraki saygı gösterenin, hem de zoraki saygıya muhatap olanın toplum içerisindeki yeri çok aşağıya iner. Başka bir anlatımla her iki taraf içinde iyi not verilmemiş olur.
Bunun için insanların tüm yaşamları boyu, saygıyı hak edecek bir tutum ve davranış içerisinde olmaları gerekir.
Bu nedenledir ki; saygı verilmez, kazanılır.
Bu nedenledir ki; saygı verilmez, alınır.
Bu nedenledir ki; saygı verilmez, hak edilir.
İşte bunlar göz önünde bulundurulmak suretiyle herkesin saygıyı kazanacak, alınacak, hak edilecek bir tutum ve davranış içerisinde olması gerekir.
Bunların yapıldığı toplumlarda, huzur, mutluluk ve aydınlık dolu bir ortam oluşur ve herkes geleceğe umutla bakma imkânına sahip olur.
Bir kez daha hatırlatıyoruz: Saygı verilmez, kazanılır…
nabiinal@hotmail.com