“Herkes diğer insanlara yakın olmaya çalıştığı halde yalnız kalır ve yalnızlığının üstesinden gelmeyi başaramayınca ortaya çıkan güvensizlik, korku ve suçluluk duygularını derinden Yaşar…” ErichFromm
Dünyanın hemen her yerinde, yeni bir algı ve yeni bir kafa karışıklığı yaşanıyor…
Ekranları kaplayan boy boy grafikler, küresel çatışkılar, sözde uzmanlar, ittifaklar, borsa ve ekonomi haberleri…
‘Her savaşın kaybedeni yoksul halktır…’ tezi ne kadar doğruysa, her karışıklığın kaybedeni de aynı…
Sırf bu yüzden belki, cebindeki yangını unutan yoksullara değinmeli öncelikle. Her dönemde olduğu gibi kredi kartlarıyla, yahut kredilerle borçlanıp zenginleştiğini düşünen yoksullar ordusuna…
ErichFromm, Sevme Sanatı adlı eserinde, “Çağımızda anamalcılık, bir arada kolayca çalışabilecek çok sayıda insan ister; bunlardan gittikçe daha tüketici olmalarını bekler; beğenileri kalıplaşmış, kolayca etkilenebilen, sayıları artırılabilen kişiler olmalıdır bunlar…” diye söz eder
Açlık sınırında olanların bile bu devasa ekranlara, bu yapay uzmanlara tav olup, yaşananları birkaç dizinin kaderiyle okumasıdır asıl mesele…
Yaratılan savaşları kendi savaşı, üretilen silahların kendi silahı olduğunu zanneden topluluklar… Nükleer silahlanmayı bile gelişmişlik diye algılayan, dünyanın hemen her bölgesinde bununla mutlu olan, bununla övünen, bununla geliştiğini sanan toplumlar…
Belki sırf bu yüzden, medyanın ve gücü elinde bulunduranların en sevdiği heyecan; yoksulların yarattığı heyecandır…
Bir tutam hayalle dürtülüp, gündelik çilesine terk edilen o kitle…
Bireyleşmeden toplumsallaşan yoksulluğun garip ruh hali… Her türden söylemin etkisiyle, evinde bir türlü göremediği temiz suyu, gıdayı umursamayan, çevre tahribatını önemsemeyen, kendi öz şaşkınlığına anlam veremeyen o kalabalık…
“Dünyanın hemen her yanı savaş, göç ve yok olan tarihe tanıklık ediyor.
Irkçılık ve ötekileştirme
Bireysel silahlanma ve kadın cinayetleri
Çocuk işçiliği, çocuk gelinler,
Barınma ve hayatta kalma mücadelesi…”
Birey, gündemi kasıp kavuran bu kasvetten kurtulmaya çalıştıkça; medyanın sunduğu renkli atmosferin avuçlarında sinip, bu kafa karışıklığının da kendi seçimi olduğunu düşünebilir ama dünyanın hemen her yerinde yaşayan bireyler gibi, anlaşılmaz bir süreçten geçiyoruz ya da anlaşılır olup aklımızla oynayan bir süreçten söz ediyoruz…
Aynı yoksulluk üzerinden, yoksulların diğer yoksullara hükmettiği; yoksulları savaştıran bezirgânların devşirildiği yeni bir gelecekle yüzleşiyoruz…
“Biliyor musun, yaşamın gerçekten ne olduğunu, yaşamımızın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorum…” Erich Fromm
Murad DEMİRKOL