Seçim kaybetme ihtimalini

Beka sorununa çevirdiler Medyanın susturulduğunu ve tekelleştiğini söyleyen Dr. Necmettin Çalışkan, “Dün söylediklerinin bugün tam tersini söylediler. (Ergenekon, Suriye Barış Süreci, FETÖ) Bütün bunlara rağmen kendilerini desteklemeyenleri hain ilan ettiler. İnsanları kutuplaştırdılar, böldüler, parçaladılar, kardeşliği zedelediler” derken, ekledi de… Ak Parti ve MHP tarafından sık sık siyasetin konuşma başlıkları içerisine alınan “Türkiye’nin Beka Sorunu”, kimi […]

Beka sorununa çevirdiler

Medyanın susturulduğunu ve tekelleştiğini söyleyen Dr. Necmettin Çalışkan, “Dün söylediklerinin bugün tam tersini söylediler. (Ergenekon, Suriye Barış Süreci, FETÖ) Bütün bunlara rağmen kendilerini desteklemeyenleri hain ilan ettiler. İnsanları kutuplaştırdılar, böldüler, parçaladılar, kardeşliği zedelediler” derken, ekledi de…

Ak Parti ve MHP tarafından sık sık siyasetin konuşma başlıkları içerisine alınan “Türkiye’nin Beka Sorunu”, kimi kesimlerce ‘algı operasyonu’ şeklinde değer bulurken, buna dair son eleştiri ve yorum, Saadet Partisi’nin Hatay’daki en önemli ismi, Dr. Necmettin Çalışkan’dan geldi. 31 Mart’ı bekleyen Türkiye siyasetinin bu alana sıkıştırdığı ‘beka’ tartışmasını oldukça farklı bir açıdan ele alan Çalışkan, “Seçim kaybetme ihtimalini beka sorununa çevirdiler” dedi.

-SON TABLO-
İktidarın, dünden bugüne taşınan hikâyesinde ‘kelime aralarına sıkışanları’ paylaşan Çalışkan, şunları söyledi:
“İslam adına yola çıkanlar, geçmişte hayal ettikleri ne varsa hepsini elde ettiler. Tek başına iktidar olma, Meclis’te istediği yasayı çıkarma gücü, yargının kontrolü, KHK yetkisi, bürokratik güç, devlet bütçesi, uzun yıllar iktidarda kalma, medya desteği… Ne istiyorlarsa, 17 yıldır hepsini elde ettiler. Hatta ‘Devlet Bahçeli de gelsin bizi desteklesin’ dediler. Devlet Bahçeli bile ‘Reis ne derse o olur’ dedi. Büyük Birlik geldi, teslim oldu. Soylu ve Kurtulmuş geldi, teslim oldu. Peki, bütün bunları elde ettiler de ne oldu? Her yaptıklarında bir hikmet aranarak, yaptıkları her hata alkışlandı.
Elbette güzel gelişmelerden örnek verebileceğimiz, mesela başörtüsü sorunu çözüldü. Okul müdürleri ‘bizden/yandaş’ kişiler oldu. Banka müdürleri, Cuma’ya gidenlerden seçildi. Yol, köprü, tüneller, stadyumlar, müzeler, hastaneler, adalet sarayları yapıldı. Konuşmaya gelince; güzel hamaset nutukları, One Minute’ler, ‘Eyy!’ diye başlayan çıkışlar, okunan Kur’an-ı Kerimler hoşumuza gitti.”

-YANDAŞLAR!-
Olumlu gibi algılanabilecek gelişmelere rağmen, bugünkü tablonun ciddi sıkıntılar içerdiğini de ifade eden Çalışkan, şöyle devam etti:
“Elde edilen bütün yetkilere rağmen, milli ve manevi değerlerimizi tahrip edecek ne varsa hayatımıza girdi. Aile kurum perişan oldu. Evlilikler bitmeye, boşanma oranları önüne geçilmez bir hale geldi. Dindarlar, faize alıştırıldı. Faiz, dünya gerçeği oldu. Borç kat kat arttı. Kredi kartı kullanımı arttı. Milyonlarca insan hacizle karşı karşıya kaldı. Yandaşlar, ihaleleri paylaşarak zenginleşti. Mücahitler müteahhit oldu.
Eğitimde kadrolaşma ile her şeyi çözeceklerini zannettiler, ama iş çığırından çıktı ve eğitim yap-boza döndü. Ahlaksızlıklar kitaplarda yer almaya devam etti. Okullar, filim sahnelerine döndü.
Dış politikada sorun yaşamadığımız ülke kalmadı. Avrupa Birliği uğruna ne taviz varsa verildi. İslam birliği gündeme dahi alınmadı. Birlik yapacak İslam ülkesi kalmadı, hepsiyle bozuşuldu. ABD ile iş tutuldu. İslam ülkeleri, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde parçalandı. Projeye destek olarak, Eş Başkanı oldular. İncirlikle ve daha birçok üsten, limandan destek verdiler.
İsrail ile her türlü anlaşmalar yapıldı. Kudüs bölündü, Şimon Perez TBMM’de alkışlandı. Papa, Saray’a davet edilip, karşısında el pençe divan duruldu. ‘Her konuda aynı düşünüyoruz’ denildi. Mavi Marmara Davası 20 milyon dolara anlaşıldı.
Ülkede ne kadar fabrika varsa satıldı. Varlık Fonu kurulup, ‘IMF’ye borcumuz yok’ lafı herkese yutturuldu. Ama uçan kuşa olan borç söylenmedi. Üretimden çok tüketim politikaları esas alındı. Ülke, açık pazar haline getirildi. Kapitülasyonlardan beter olundu. İğneden ipliğe her şey ithal edilir duruma geldi.
Elektrik, doğalgaz faturaları kabardı. Domatesten zeytine, bilumum ürünlerde enflasyon yüzde 60’a dayandı. Ama memura zam vermemek için enflasyon rakamıyla oynandı. Cari açık, rekor seviyede arttı. Doğru rakamları açıklayan İstatistik Kurumu Başkanı görevden alındı. Yem, yakıt gibi girdiler ithal edildiği için fiyatlar fahiş oranda arttı. Çiftçi ürününü ekemez duruma geldi. Üretimi teşvik etmek yerine canlı hayvan ve karkas et ithal edildi.”

-ADALET DİBE!-
Adalet endeksinde Türkiye’nin dibe vurduğu gerçeğinin de altını çizen Çalışkan, “Ülkede, ne adalet kaldı ne kalkınma” derken, sözlerini şöyle tamamladı:
“Korku imparatorluğu hâkim oldu, kimse eleştiremez oldu. Eleştirenler susturuldu. İşsizlik her geçen gün arttı. Yolsuzluklar, adam kayırmacılığı, ihaleye fesat karıştırma gündemden düşmedi. Haklı haksız bir birine karıştı. Cinnetler, cinayetler, fuhuşlar, madde bağımlılıkları rekor kırdı. Milli Piyango başta olmak üzere; iddia, kumar teşvik edildi, çeşitlendirildi. Kısa yoldan zengin olma hayalleri insanları tembelleştirdi. İsraf olabildiğine arttı. Makam araçları şatafatlar aldı başını gitti. Milyonlarca ton gıda çöplere atılır oldu. Ülkede eş cinselliğin önü açıldı. Konu, uzmanlar tarafından tartışılacağına siyasi malzeme haline getirildi. TV dizileri, tahrip eden yayınlar ile genç nesli bozdu. Sabah kuşakları, bilmem ne adası yarışmaları reyting rekorları kırdı. Gizli ve yasak cinsellik, aşk diye pazarlandı. Tek doğru bizim doğrumuz deyip, medya susturuldu ve tekelleşti. Kişinin kaderi, ülkenin kaderiyle aynileştirildi.
Dün söylediklerinin bugün tam tersini söylediler. (Ergenekon, Suriye Barış Süreci, FETÖ) Bütün bunlara rağmen kendilerini desteklemeyenleri hain ilan ettiler. İnsan-ları kutuplaştırdılar, böldüler, parçaladılar, kardeşliği zedelediler. Şimdi de seçim kaybetme ihtimalini beka sorununa çevirdiler. Yerseniz!”
-Tamer Yazar-

Exit mobile version