Emekçinin hakkını vermek gerek. Eğer o hak verilemez ise dünya ahirette borç ödenemez.
Bu nedenle emekçinin hakkını vermek gerekir.
Bunun için gayret sarfetmek ve bu gayreti sarfederken de hiç bir şeyden yüksünmemek gerektiğini
de akıldan uzak tutmamalıyız.
Bu bir zorunluluktur. Bu zorunluluktan da çekinmemek gerekir.
Emekli ne diyor?
Geçinemiyoruz diyor.
Haksız mı?
Haklı.
O vakit onun hakkını vermeli ve bu yolda adımlar atılmasına gayret göstermeliyiz.
Bu gayreti gösterirken de bir şeyi akıldan çıkarmamalıyız.
Nedir o şey?
Laiklik ve demokrasi.
Laik ve demokrasi sayesinde kazandıklarımızı korumalı ve kaybetmemek için de çaba
sarfetmeliyiz.
Fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapmak yerine, emeklinin hakkını vererek dengeyi sağlama
yoluna gitmeliyiz.
İşte bunun için miting yapılıyor.
Bunun için hak aranıyor.
Bunun için ses çıkartılıyor.
Ve bunun için çaba sarfediliyor.
Bunu iyice anlamak gerektiğini de akıldan çıkartmadan çalışmak gerekir.
Bu bozuk düzenden kurtulmak, bozuk düzen yerine eşit pay, eşit hak, eşit adalet arayışında olmak
için, birlik içinde çalışmak gerektiğini bilmemiz lazım.
Bunun için titretecek bir ses ile istekleri duyurmak gerek.
Bütçeden hak olanı alabilmek için yapılması gerek bunlardır.
Emekçi hakkını isterken buna karşılık küçük bir azınlık ise gününü gün etmek suretiyle yaşamını
sürdürüyor.
Çarşıda pazarda fiyatlar yukarı doğru hızla çıkarken, kiralar da aynı yönde yukarı doğru bir artış
gösteriyor.
Ve emekli bu ortam içerisinde yaşamaya çalışıyor.
Eğer susarsak yoksulluk bitmeyecek aksine artacak.
Çalış, çalış, nereye kadar çalış?
Ölünceye kadar mı çalışılacak?
Yaşam sonuna kadar mı çalışılarak gün kurtarılacak?
Çarşıya pazara çıkıp bakalım fiyatları görelim ve ona göre de karar verelim.
Emeği verenle kazanan bir mi?
Emeği veren emekçi, kazanan ise bir avuç zengin.
Bu ortam içinde günü kurtarmaya ve ölmeden yaşamaya çalışıyoruz.
İşte emekli bunun için meydanlara çıkıyor ve yüksek sesle hakkını istiyor.
Gençler yurtdışına çıkabilmek için yol ve yöntem arıyor.
Yolunu bulan yurtdışına gidiyor ve bunu da bir kurtuluş olarak görüyor ve seviniyor.
Gidemeyen ise günü kurtarmak için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Nereye kadar?
Bunun da bir sonu olmalıdır.
Sonun sonu nedir acaba?
Sonun sonu bir yerde bitecektir.
Ya sonra?
İşte emekçi bunun için sesini yükseltiyor.
Fakir daha fakir olmasın, zengin daha fazla zengin olmadan ortası bulunsun diye didiniyor.
Bu didinme nereye kadar?
Her şeyin bir sonu vardır.
Bakalım nereye kadar.
Diliyoruz ki hayır olsun, şer olmasın.