Sezar’ın Hakkı Sezar’a, Gazetecinin Hakkı Gazeteciye

Yanılmıyorsam, yaklaşık 5 yıl önce Antakya Gazetesi’ne birkaç yazı gönderme durumum olmuştu. Fakat o süreçte süreklilik sağlamayı çeşitli sebeplerden ötürü başaramamıştım. Pandemi sonrası, Antakya Gazetesi’nin ve aynı zamanda yerel basının mihenk taşlarından değerli büyüğüm Sinan Seyfittinoğlu ile bir sohbetimle, tekrar yazı yazma sürecim başlamıştı. Sinan abi, “haftada 1-2 yazı göndersen yeterlidir” dedi. Ben de “haftada […]

Yanılmıyorsam, yaklaşık 5 yıl önce Antakya Gazetesi’ne birkaç yazı gönderme durumum olmuştu. Fakat o süreçte süreklilik sağlamayı çeşitli sebeplerden ötürü başaramamıştım. Pandemi sonrası, Antakya Gazetesi’nin ve aynı zamanda yerel basının mihenk taşlarından değerli büyüğüm Sinan Seyfittinoğlu ile bir sohbetimle, tekrar yazı yazma sürecim başlamıştı. Sinan abi, “haftada 1-2 yazı göndersen yeterlidir” dedi. Ben de “haftada 1-2 yazıyı rahatlıkla yazabilirim” diye düşündüm ve olur cevabını ilettim.

Böylece tekrar yazı yazma sürecine başlamış oldum. Fakat gelin görün ki, haftada 2 yazıyı dahi çıkartmakta zorlanır hale geldim. Bundan ötürü gazeteden ve okurlardan özür dilerim, ki zaman yönetiminde hala almam gereken çok yol olduğunu da görebilmiş oldum. Tabii bunda avukatlık ofisimin iş yükünün yoğun olması önemli ve haklı kabul edilebilecek gerekçelerden biri. Fakat gerçekten bir şeyler araştırıp, yorumlayıp onu köşe yazısına ve habere evirivermek, dışarıdan görüldüğünden çok daha fazla emek isteyen bir iş imiş.

Burada bir parantez de, Antakya Gazetesi’nin değerli yazarlarından Tamer Yazar’a açmam gerekir. Tamer Bey, bu süreçte, gazetedeki şahsi işlerinin ve görevlerinin yanında, yazılarımda, bunların tashihlerinde ve bilhassa röportajlarımda bana muazzam destekler vermektedir. Kendilerine hem bu desteklerinden ötürü şahsen, özgün ve sorgulayan gazeteciliğinden ötürü de bir okur olarak çok teşekkür ederim.

Bu kısa teşekkürlerin sebebi nedir diye sorulabilir. Hemen cevaplayayım… Bu zor ve önemli işin iç yüzünü, bu kişiler (ve tabi isimlerini sayamadığım başkaca değerli insanlar), benim daha iyi anlamamı sağladılar. Hele ki şu günlerde, gazetecilik çok zor bir meslek. Hem maddi ve hem de manevi yönden. Sektördeki maliyet artışları, gazetecilik sektörünün gittiği nokta, mesleği onurla ve dik durarak icra edebilmek, müthiş emek ve fedakarlık isteyen bir süreç.

Bundan ötürü, gazetecilik mesleğini onurla ve gururla icra gazetecilerin kıymetini bilmemiz gerekir. Bu yüzden “Sezar’ın hakkı Sezar’a, Gazetecinin hakkı Gazeteciye” diyorum.

CHP’DEKİ İSTİFALAR HAKKINDA

2011’den beri CHP üyesi bir genç olarak, “partili şapkamı takarak” söz konusu istifaları yorumlamak isterim.

CHP’de 3 vekil, geçtiğimiz haftalarda, adeta yangından mal kaçırır gibi istifa ettiler. 2-3 sene önce yaşananlar, sorunlar, istifa mektubunda gerekçe gösterilmiş. Kanaatimce, bu istifaların Muharrem İnce talimatı ile yapıldığı çok açık ve net. Zaten Muharrem İnce’nin bu haftaki açıklaması de bu durumu teyit etmekte.

Bu kişi ve gruplar, sürekli olarak “Partiyi, Atatürk düşmanları işgal etmiş” gibi bir hava yaratmaktalar. CHP’de hiçbir yöneticinin Atatürk ile bir problemi ve Atatürk’e beslediği düşmanlık yok. Olamaz da. Fakat bir grup, bu konuyu adeta ağzına sakız edinmiş, durmadan bozuk plak gibi bunu ileri sürmekte. Gerçek Atatürkçülük, arabaya yahut kola Atatürk yazmak, her dakika Atatürk söylemleri dile getirmek değildir.

İstifa mektubunda ittifak siyaseti eleştirilmiş. İttifak siyaseti ile Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Hatay, Antalya Büyükşehir Belediyeleri kazanıldı. Kötü mü oldu, ittifak siyaseti yapılması? Keşke CHP tek başına seçime girseydi ve “onurlu” bir yenilgi alarak bu bölgeleri kayıp mı etseydi, diyor mektubu imzalayanlar! ‘Neden ittifak yapıldı’ diye soranlara, o ittifaklar sayesinde binlerce kişiye ekmek kapısı açıldığı hatırlatılmalıdır.

İstifa mektubunda, PM eleştirisi de yapılmış. Seçime gidildi ve sayın Kılıçdaroğlu’na geminin dümeni verildi. Gemi, kaptanın çizeceği rotada belirlediği isimler ile yolunda ilerler. “Benim dediğim isimler neden kaptanın ekibinde bulunmadı” serzenişleri son derece manasızdır, tabiata aykırıdır.

İstifa eden milletvekilleri, kendilerine kahraman edası atfediyorlar. Nazım Hikmet’ten dizeler okunuyor. Muharrem İnce, kendine “Mustafa Kemal” benzetmesi yapıyor. Şunu ifade etmek gerekir ki, istifa ile oluşan bir kahramanlık ortada yok. Şahsen, 2011’den beri CHP üyesiyim. Muharrem İnce’ye bu zamana kadar önemli destekler vermiştim. Fakat İnce’nin geldiği şu noktada, “verdiğim emeklere yazıklar olsun” demeye dilim varmıyor ama…

Sormak lazım… İstifa eden milletvekilleri, bağımsız aday olarak seçime girseler, acaba hangi biri milletvekili seçilebilirdi? Teğmen Çelebi’ye sormak lazım… Yerden yere vurduğu CHP dışında, Silivri despotluğu döneminde hangi partiler o despotluğun karşısında durmuştur. O zor zamanlar unutulmasın. Onurlu mücadele devam etsin diye, Sayın Kılıçdaroğlu, Teğmen Çelebi’yi inisiyatif kullanarak vekil yaptı. Millet de bu kişilere, CHP çatısı altında oldukları için oy verdi.

CHP’de nice yapraklar döküldü, o dökülen yapraklar savrulup yok oldu. Ama koca çınar dimdik ayakta. Kökü, millete dayanmakta. Sarıgül ayrıldı, partinin bağırsakları temizlendi. Yolu açık olsun, seçim günü geldiğinde herkes görecek ne oranda oy alacağını. Fakat aynı ibareyi Çelebi ve İnce için söyleyemeyiz. Bu isimlere, CHP tabanı, “hatanızdan dönün, bir yaprak gibi savrulmayın” diyor. Aksi halde zaman, bunun da sonuçlarını zaman gösterecektir.

Son olarak, bir bakanın istifasının 22 saat altyazıda dahi vermeyen kanalların, milletvekillerin istifasının canlı yayında yayınlıyor olması son derece manidardır. Unutulmaması gerekir, medyadaki korku imparatorluğunun.

CHP’de mükemmel bir parti içi demokrasi mi var? Tabii ki hayır. Fakat mevcut siyasi partiler için milletvekillerinin bir kısmını ön seçim ile tespit eden, il kongrelerini tüm mahallere sandık kurarak yapan, PM listesini yine delegeleri ile seçen tek parti, CHP. Bir telefon ile genel başkanına ulaşılabilen ve tüm eleştirileri rahatlıkla iletilebilen tek parti yine CHP.

Parti içerisinde İlhan Cihaner de ciddi bir muhalefet yürütmekte, mevcut parti yönetimini eleştirmekte. Son derece saygı duyulacak ve en doğal haktır da. İlhan Cihaner, geçtiğimiz günler retweet ettiği bir tweette, “partideyiz” paylaşımını yapmış.
‘Doğru ve takdir edilecek, Sayın Cihaner’in tutumudur’ diye düşünmekteyim.

Exit mobile version