İyi günler sevgili okuyucu.
Medya toplumu bir saatli bomba haline getirebilir. Aynı medya içinde bulunduğu ortama huzur ve güven duygusunu da aşılayabilir. Ülkemizde ana akım medya AKP iktidarından bu yana koyu muhafazakar kadroların yönetiminde. Bu sözüm ona gazeteciler ya da yöneticilerin dünyaya bakışı ve dünyayı algılayış biçimi de yayınları etkiliyor, belirliyor. Uzun…Çok uzun zamandır Türkiye’de korku toplumu yayını yapılıyor. Bunun farkında mısınız?
Belli, bir merkezden koordine edilen haber ve yorumlar tek bir ses tek bir duruş olarak saatler boyu tüm kanallarda işleniyor. Önce konu belirleniyor. Örneğin terör başat konu ise terör belasının ne denli büyük bir bela olduğu tek bir ağızdan işleniyor. Tam buraya toplumun geniş kesimlerinin inanmasını istedikleri iç ve dış düşmanlar ekleniyor ve derin, koyu bir nefret duygusu yayılıyor.
Örneğin kadın, çocuk ve hayvana uygulanan şiddet ve istismar… Nedense medya bu konuyu çok seviyor. Sanırım bu alanda da yaptığı yayınlarla herkesin herkesten kuşkulanmasına, korkmasına, endişe duymasına kol kanat geriyor.
Siz muhafazakar bir toplum yaratma hedefiyle yol alabilirsiniz. Bu anlaşılır. Çünkü bu bakışla seçmenin büyük bir çoğunluğundan yönetim kredisi aldınız. Ancak, sahip olduğunuz dünya görüşüne paralel bir korku ve nefret toplumu yaratmak işi ise çok tehlikeli. Çünkü biliyoruz ki siz profesyonel iletişimcilerin hazırladığı paketler ile topluma ileti bombardumanında bulunuyorken, aynı toplum fertlerini eğitmiyorsunuz. Eğitimsiz ve kimse kusura bakmasın cahil bir toplum ferdi de gün boyu maruz kaldığı linç kültüründen beslenip cesaret alıyor.
Analar babalar çocuklarını sokağa gönderemez, komşusundan, bakkalından ve manavından kuşku duyarak yaşamaya başladı. Hiçbir vasfı olmayan adamlar tatil beldelerinde rahatsız olduklarını iddia ettikleri sokak hayvanlarına pompalı tüfeklerle saldırmaya başladı.
Ve ne acı ki,” bacıma baktın, çocuğa mı bakıyorsun?” ayağından ona buna, gençlere ve mahallenin yabancısı gördüklerine atılan dayaklar, saldırılar, linç girişimleri…Bunları yapanlar kendini kahraman gibi gören, hisseden, akşam haber bültenlerinde haber olduklarında pişkin pişkin gururlanan cahil cuhela bir kitle. Onu bunu yapmak konusunda eğiten ise bizim allı şanlı medyamız.
Üstelik altı çizilmesi gereken bir diğer önemli husus da vatandaşın infaz görevine soyunmuş olması. Kimse tanık olduğu olayda hakim ya da savcının ya da güvenlik güçlerinin başat rol ve sorumluluk sahibi olduğunu düşünmüyor bunu önemsemiyor. Böyle disiplinsiz, kuralsız ve keyfi bir toplum içinde kimler ne kadar huzur içinde yaşayabilir? Bunu bir düşünelim.
Ah… Bizler sokakta büyüyen, bize kol kanat geren komşularımız, bakkalımız ve manavımızla güven içinde yaşayan bir kuşaktık. Şimdiki çocukların yerinde bile olmak istemiyorum. Kimden nasıl korkacağının, korkması gerektiğinin haddi hesabı yok. Bu çocuklar yarın tanık oldukları en küçük bir haksızlık karşısında bile duyarsız kayıtsız kalırlar. Oysa biz “yardım ve vicdan eli”nin ne olduğunu öğrenerek büyüdük.
46 yaşındayım
Doğup büyüdüğüm bu kentte bir cahil tarafından saçma sapan bir neden ile linç edilmeyeceğimin garantisi yok.
Allah yardımcımız olsun.
İyi çalışmalar.