“Şiir Bir Karşı Çıkma Sanatıdır”

Geçmişten günümüze kadar binlerce şiir tanımı yapılmıştır: Her yazarın veya her şairin kendisine göre bir şiir tanımı vardır: TDK Sözlüğü şiiri: “Zengin sembollerle, ritimli sözlerle ve seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebî anlatım biçimidir” şeklinde tarif eder. Osmanlı döneminde genel olarak “mevzun ve mukaffa söz” yani “vezinli ve kafiyeli söz” tanımı kabul görmüştür. Yahya Kemâl’e […]

Geçmişten günümüze kadar binlerce şiir tanımı yapılmıştır: Her yazarın veya her şairin kendisine göre bir şiir tanımı vardır:

TDK Sözlüğü şiiri: “Zengin sembollerle, ritimli sözlerle ve seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebî anlatım biçimidir” şeklinde tarif eder. Osmanlı döneminde genel olarak “mevzun ve mukaffa söz” yani “vezinli ve kafiyeli söz” tanımı kabul görmüştür.

Yahya Kemâl’e göre “şiir musikidir, fakat bildiğimiz musikiden farklı bir musikidir.”

Cahit Sıtkı’ya göre, “Kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır.”

Ahmet Haşim şiiri, “Söz ile musiki arasında olan fakat sözden ziyade musikiye yakın olan bir lisan” olarak tanımlar.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya göre “şiirler, nereden geldiği belli olmayan, tanımı yapılamayan, bütün yaşamımızı etkileyen boyutları evrence süren ateşböcekleridir.”

Cemal Süreya şiir üzerine birçok değerlendirmelerde bulunmasına rağmen genel bir şiir tarifi yapmamıştır. Başka şairler tarafından yapılan tanımlamaları değerlendirir. Süreya’ya göre “her şiir tanımının, bakış açısına bağlı bir doğruluğu vardır. Şiire bakışlar farklı farklı olsa da Süreya her anını şiirle yaşayan, ince eleyip sık dokuyan ve az üreten bir şair. Düşüncesinde öne çıkardığı özellik, şiir eyleminin odağında insanın olmasıdır:”

“Pasternak’a göre şiir, kişinin ayağının altındaki otlar, çiçekçiklerdir, onu koparmak, eline almak için biraz eğilmek yeter. Brodski öyle düşünmüyor. Ona göre şiir “göklerle bir iletişim olanağıdır. Meleklerle iletişim kurarsınız. Bu iki tanımın ardındaki somut gerçeği düşündüm.

Arif Damar’a göre, “Şiir depremdir, şiir ayaklanmadır, şiir başkaldırıdır. Şiir şimşektir, yıldırımdır, gök gürültüsüdür şiir. Şiiri, yani yıldırımı hiçbir siper-i saika durduramaz. Şiir korkunçtur, güzeldir. Hiçbir kapı, hiçbir duvar önünde duramaz. Kapı tunçtan, demirden, çelikten de olsa önünde duramaz.”

Şiir yürür, ezer geçer. Şiir her şeyden, herkesten daha güçlü, daha yıldırıcıdır. Şiir sınır tanımaz, ne kral tanır, ne imparator. Şiir Cengiz Han ‘dan da, Sezar ‘dan da, Hitler ‘den de, Büyük İskender ‘den de büyüktür. Şiirin yürüdüğü yolun bitimi yoktur.”
gerçekleştirilmişti.

Günümüzde çok sayıda şiir kitabı basılıyor ama satışlarının miktarı hiç de umut verici değil. Yazanı çok ama okuyanı azdır bizim ülkemizde şiirin.

Yerel yönetimlerin sanata, kültüre, edebiyata biraz daha destek vermesini diliyorum.

“Şiirin çökmesi, ruhun, imgenin de yok olması demektir. Hepimiz şiirin yücelmesi için çabalamalıyız.” diyor Doğan Hızlan.

“Terk edilmiş bir sevdalı gibi yapayalnız, ama mağrur durdu tarihin akışına inat…” diyor şiir için Can Dündar, “Yarim Haziran” adlı yapıtında.

“Şiirin mutlaka ciddi bir izleyicisi, okuru vardır. Ancak şiir bunun daha fazlasını hak ediyor. Acımasız hayat karşısında şiir, dimdik ayakta durmayı becerebildi.” Diyor başka bir yazarımız.

Evet şiirin yücelmesi için çaba sarf etmeye devam edeceğiz.

Diyorum ki, kitapçılar raflarında şiir kitaplarını bulundurmazsa da sizlerin devamlı olarak başucunuzda şiir kitapları olsun.

Exit mobile version