Türkiye’de mevcut Suriyeli sığınmacı kalabalığın kentlerdeki toplumsal yapıya adaptasyonu noktasında yapılması gerekenlerin konuşulduğu bir süreçte, TBMM’de söz alan İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan’ın gündeme düşen son ifadeleri,’sığınmacılar tehdit olarak gösteriliyor’ başlığında eleştirildi
Haberimize ekli fotoğraf, Hatay’ın Suriye sınırını ayıran güvenlik duvarının hemen yanı başında kurulan, ülkedeki çatışmaların uzağına kaçmak isteyen on binlerce Suriyeliye ev sahipliği yapan bir kamp. Reyhanlı ilçesinin karşısında bulunan Suriye’nin Atme kabasındaki kamp ve çevresinde yer alan çadırlarda, bugün sayıları çok net bilinmese de, yaklaşık 700 bin Suriyeli barınıyor.
Alınan bilgiye göre, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçleri tarafından güvenliği sağlanan kamptaki Suriyelilere, Türkiye’den de gıda yardımı yapılıyor. Reyhanlı’nın sınır mahallelerinden rahatlıkla görülebilen kamptaki gıda, ısınma ve temizlik sorunu, yaşamı zorlaştırıyor. Kamptaki her yaştan binlerce Suriyeli, yıllardır elektriğe hasret yaşarken, durumu daha iyi olan aileler ise jeneratör kullanarak, günün belli saatlerinde enerjiden yararlanabiliyor.
Sınırın hemen yanı başında bekleyen ve zor şartlarda kalan on binlerin uzağında, çok daha güvenli şartlarda kalan “sayı” ise yüzbinler boyutunda. Hatay, bugün Kilis kenti ile beraber, Türkiye’de en fazla Suriyeli sığınmacıyı barındıran kentlerin başında geliyor. Sayıları 500 bine yaklaşan kalabalığın ilk dönem yarattığı tartışmalar bugün azalsa da, sorunlar belli başlıklarda devam ediyor. Bu başlıklardan biri, sığınmacıların, içinde yaşadıkları toplumla olan adaptasyon çatışmaları! Yerel idarecilerin bu süreci başarısız bir şekilde götürdükleri ise su götürmez bir gerçek. Beklenen ve istenen, şehir hayatında giderek daha fazla ‘gettolaşan’ hayatların şehre katılmasını sağlayacak ‘ortak etkinlik’ ve yaşam alanlarının yaratılması! En çok da… Suriye’den gelen ve birçok ön yargı ile boğuşan bu insanların, kendilerini ‘şehir insanına’ anlatabilmesini sağlayacak etkinliklerin hayata geçirilmesi!
Sürecin iyi yönetilmesi ve olası toplumsal çatışmaların minimize edilmesi adına çözüm önerilerinin paylaşıldığı bir zamanda TBMM’den kamuoyuna yansıyan son açıklama ise tepkileri de beraberinde getirdi.
TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yapan, İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, “Bugün, ülkede her 20 kişiden biri Suriyeli. 2023 yılında bunun 13 kişiden biri olacağı şeklinde bir hesaplama var. Böyle giderse, kendi insanımız kendi topraklarında azınlık konumuna düşecek” dedi. Türkkan, konuşmasında, Türkiye’nin, Suriyeli sığınmacıların oluşturduğu büyük bir tehdit altında bulunduğunu iddia etti.
Türkiye’de, resmi kayıtlara göre 3.6 milyon, gayri resmi rakamlara göre 4 milyon Suriyelinin yaşadığını ifade eden Türkkan, “Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılar konusunda izlediği yanlış politika devam ederse bu rakamın 2040 yılında
“Böyle giderse; Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay ve Kilis’te Türk nüfus azınlıkta kalacak. Mersin ve Adana’da ise nüfus dengesi tamamen değişecek, kendi insanımız kendi topraklarında azınlık konumuna düşecek. Durum aslında bu kadar içler acısı. Böyle bir nüfus yapısıyla, bu demografik yapıyla Türkiye’nin birliğini ve milli devlet yapısını sürdürmemiz mümkün değil.”
-AÇIKLAMAYA TEPKİ-
Bu konuda görüşlerine başvurduğumuz isim, geçmiş dönemde İnsan Hakları Dernek Başkanlığı yapmış, mülteciler başlığında ise birçok çalışmaya katılmış ve hatta davalar üstlenmiş, Avukat Hatice Can oldu. Siyasi aktörlerin, Türkiye’deki sığınmacılar konusunda ‘ayrımcı bir dil’ kullanmaması ve bu konuda konuşurken de dikkatle kelime seçmesi gerektiğini söyleyen Can, “Biliyorsunuz… Bu konuda zaten ciddi anlamda ‘ırkçı’ ve ‘ayrımcı’ açıklamalar mevcut. Hatta bu durum bazı noktalarda toplumsal tepkileri de beraberinde getiriyor” dedi. Buna neden olmama adına politikacıların söylemlerine dikkat etmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizen Avukat Hatice Can, herkesi ‘yapıcı’ olmaya çağırdı. -Tamer Yazar-