Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Garip Turunç

 SİSYPH0S/SİSYPHUS’UN HİKÂYESİ

Yılın ilk yazısına başlarken, geride bıraktığımız yılların paradigmalarının tekrarlandığını fark edip, ülkede insanca yaşama değerlerini önemseyen her insanın özlem duyduğu, bu gün ve yarınından kaygı duymadan hayalini kurduğu ve özgürce yaşayabileceği barışçıl demokratik toplumsal düzene bir türlü kavuşamamasının, Yunan mitolojisinde yaşandığı söylenen Sisyphos hikâyesini anımsatıyor bizlere.

 

Sisyphos Yunan Mitolojisinde, Yeraltı dünyasında sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlamaya mahkûm edilmiş bir kraldır. Bundan 2 bin 700 yıl önce Antik Yunan şairi Homeros, ‘Odysseia Destanı’nda Sisyphus’u böyle tasvir eder:

 

‘’Sisyphos’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, durmadan itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu, o da yeniden itiyordu kayayı, kan ter içinde…’’

 

Yunan mitolojisinde tanrılar Sisyphos’u bir kayayı hiç durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkûm etmişlerdi. Cezanın en kötü yanı, kayanın dağın tepesine dek geldikten sonra tam zirveye oturacakken aşağıya yuvarlanmasıydı; kaya asla dağın tepesinde durmayacak ve bu ceza sonsuza dek devam edecekti.

 

***

Ülkemiz siyaseti açısından durum pek farklı değil. Pek çok hayati önemde konu, efsanedeki cezası bir türlü bitmeyen Sisifos’un başına geldiği gibi, sürekli sürüncemede kaldığı için sıkça tekrarlanıyor. ‘Kürt sorununa çözüm arayışı’ o konulardan biri. Ne zaman çözüm ufukta görünse bir süre sonra yeniden en başa dönülüyor. Çözümsüzlük sanki bu sorunun kaderi. Etraf ve şartlar değişiyor, fakat durum değişmiyor. Bugünlerde yaşananlar 2013-2015 arasında yaşananların bir tekrarı gibi görünüyorsa, bundandır.

 

MHP lideri, partisinin grup toplantılarında Öcalan’dan beklentilerini en yükseğe koyan ifadeler sarf etti. Meclis’e gelip DEM Parti grup toplantısında Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısında bulunmasını isteyerek… Ülkede, 12 Eylül (1980) askeri müdahalesi ardından varlığını Öcalan’ın başında bulunduğu örgütün terör eylemleriyle hatırlatan ‘Kürt sorunu’, bir kez daha, böylece ülke gündemine olası bir barışın ‘çözüm arayışı’ olarak girmiş oldu.

 

Turgut Özal’ın, cumhurbaşkanlığının son iki yılında benzer bir arayış içerisine girdiğini ve vefatı öncesindeki Orta Asya ziyaretinde, dar bir çevrede gerçekleşen sohbette, sorunun çözümü için ‘risk almaya’ hazır olduğunu duyurduğunu hatırlıyoruz. Arayış Özal’ın vefatıyla sekteye uğramıştı. Taşı yeniden zirveye taşıma görevi 2013-2015 döneminde bir kez daha üstlenildi. Ha oldu ha olacak umudu siyasi mülahazalarla o zaman da yarıda kesildi.

Sisifos’ta, tepeden baktığında, terler akıtarak taşıdığı devasa kayanın büyük gürültüler kopararak aşağılara yuvarlandığını görüyordu mitolojiye göre…

 

Tanrılar, yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi. Oysa Homeros’a göre Sisyphus ölümlülerin en bilgesi, -ilk bakışta görünenin aksine- en uyanığıdır. Tanrılar Sisifos kayayı tepeye çıkarınca, kaya tekrar aşağıya yuvarlamaya başladığında, yukarıdan kayaya bakar ve sonsuza kadar cezalandırılmış olsa da yüzünde hafif bir gülümseme olur. İşte insan bunun için yaşamalıdır der.  Son 50 yılın yaşanmışlıklarına bakarak, ben de, Sisifos ile aynı hisse kapılıyorum. Bir yandan da, “Acaba bu kez kaya taşındığı yerde duracak mı?” diye hayal kurmaktan kendimi alamıyorum.

 

***

Fransız yazar ve düşünürü Albert Camus İkinci Dünya Savaşı yıllarında, (Le Mythe de Sisyphe) ‘Sisifos Söyleni’ ile bir ‘direniş’ hikayesi olarak yorumladığı kitabında (Can Yayınları, Çeviren: Tahsin Yücel); “Böylesine taşlarla didinen bir yüz, taşın kendisidir şimdiden! O kayasından daha güçlüdür.” diyor ve şöyle devam ediyor:

 

“Sisyphus, tanrıların paryası, güçsüz ve ayaklanmış Sisyphus, düşkün durumunun tüm enginliğini bilir; inişi sırasında bunu düşünür. Kimi günlerde dönüş böyle acı içinde geçiyorsa, sevinç içinde de geçebilir. Yeryüzünün görüntüleri usa fazla takıldığı zaman, insanın yüreğinde keder yükselir; kayanın yengisidir bu, kayanın kendisidir.”

 

Sisyphus kesinlikle bilinçlidir. “Karşı çıkmayalım!” mantığı ile hareket eder. Bu deneyim yaşanacaksa bilinçli olarak, o mücadele ile yaşanmalıdır. Bir cezaya çarptırılıp umutsuzca sonsuza denk bir yükü taşıma mantığı ile değil. Camus saçma kavramını işte bu noktada tanımlar: boşuna olduğunu bildiği halde direnen insan. Yaşamın anlamı ancak, dünyanın saçmalığını ve yenilginin daima tekrarlanacağını bile bile kötülüğe direnmek olabilir, insanlığa gerçek boyutlarını ancak bu başkaldırı kazandırabilir. Bu Camus’un başkaldırısıdır. Ve başkaldırı yaşama, değerini verir.

 

Sisyphos bir yakınımız, akrabamız, uzaktan tanıdığımız bir isim değil, doğrudan doğruya biziz. Onun serüvenini yaşamayan tek bir insan yoktur. Yalnız bireyler değil, toplumlar da aynı kayayı Olimpos’a itekleyerek ilerlerler. Önemli olan, kayanın tekrar ve tekrar aşağıya yuvarlanacak olmasını bilerek tırmanmaktır. Çünkü kaya yuvarlansa da, yol boyu edindiklerimiz bizi, toplumları bir başka ve daha ileri düzeye taşır. Bir başka deyişle, kayayı değil, kendimizi itekleriz zirveye.

 

Toplumsal mücadelelerimizin yuvarlanan kayanın her defasında sırtlanılarak yeniden yukarı taşınması çabası ile çoğunlukla yakın özdeş tarihimiz, Sisyphos’u da bu alanın başat metaforlarından biri haline getiriyor. Başarmak istiyoruz ve her seferinde yeniden deniyoruz. Ama efsanedeki adamcağızın aksine, biz ilerliyoruz. “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” demişti eski Yunan filozof Herakleitos. Taşıdığımız kaya da, tırmandığımız dağ da değişiyor, biz de değişiyoruz ve her seferinde biraz daha umudumuz artmış oluyor. Kayanın daha ağır, yokuşun daha dik olduğu durumlarda bile yılmamayı, geri çekilmemeyi öğreniyoruz.

 

Nitekim “Çözüm için şartlar bu kez daha elverişli” deniliyor.

 

MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi canı gönülden kutluyorum. Başlattığı süreç ülkemizin hayrına olacaktır.

 

Yarının Demokratik bir Türkiyesi için Sisyphos, kendini aşacak!

 

Bu da benim yeni yıl dileğim olsun.

 

Pof. Dr. Garip Turunç – Bordeaux (Fransa) Üniversitesi ve İstanbul Galatasaray Üniversitesi Em. Öğt. Üy.

 

Bordeaux, Cuma 3 0cak 2025

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER