Sivil Toplum Örgütleri mi?..

Bir zamanlar “Seksen öncesine mi dönmek istiyorsun” tehdidi savrulurdu; seksen öncesinde Demokratik Kitle Örgütleri (DKÖ) vardı ve etkindi, anlamlıydı. Seksen faşist darbesi boşuna mı yapıldı sanırsınız. Günümüzde, daha doğrusu seksenden sonra nedense Sivil Toplum Örgütleri (STK) yayıldı, Demokratik Kitle Örgütleri üyeleriyse hukuksuzca cezaevlerini boyladılar. DKÖ’nün kapısına kilit vuruldu. Bunlar kültür kurumlarıydı, sendikalardı, derneklerdi, meslek örgütleriydi, […]

Bir zamanlar “Seksen öncesine mi dönmek istiyorsun” tehdidi savrulurdu; seksen öncesinde Demokratik Kitle Örgütleri (DKÖ) vardı ve etkindi, anlamlıydı. Seksen faşist darbesi boşuna mı yapıldı sanırsınız. Günümüzde, daha doğrusu seksenden sonra nedense Sivil Toplum Örgütleri (STK) yayıldı, Demokratik Kitle Örgütleri üyeleriyse hukuksuzca cezaevlerini boyladılar. DKÖ’nün kapısına kilit vuruldu. Bunlar kültür kurumlarıydı, sendikalardı, derneklerdi, meslek örgütleriydi, vakıflardı… Demokrasinin vazgeçilmeziydi, milyonlardan oluşan kitlelerin sesiydi, gerçek anlamda örgüttü. STK’den ne anlıyoruz? Sivil nedir, kimdir? Nasıl bir toplum? Toplum dönüştürülüyor, toplum mühendisliği mi yapılıyor? Bu sözcüklerden bir anlamlı toplama ulaşmak neredeyse olanaksız.

Antakya’da bir STK kurulduğu haberini okuyorum. Büyük olasılıkla depremle ilgili bir dayanışma örgütüdür, diye öngörmeye çalışıyorum. Ama o da ne?.. Bambaşka bir STK. Oysa beni o düşünceye iten bölgede en yakıcı sorunun deprem olduğu gerçeğiydi. İnsanlar her anlamda deprem desteği almaya gereksinim duymaktalar. Yapılaşma, özellikle çocuklara yönelik psikiyatrik uygulamalar, kimsesizlerin her tür gereksinimini gözetmek, güçsüz duruma düşmüş halkın hukuk gereksinimini ücretsiz karşılamak, bu amaçla örgütlenmek…

Halkımız şaşkına döndürülmüş, hakkını hukukunu bilemez durumda. Bu arada kendine din adamı denen birtakım soysuzlar alay edercesine yok kokuydu, yok Suriyeli dini bütündü, lafları edebilmektedirler. Halkı çatışmaya kışkırtma suçunun bundan açığı olabilir mi…

Şunu da belirtelim: Açıkladığımız çöküş, umarsızlık koşullarında, kurt bulanık havayı sever örneği, faşist, halk karşıtı tuzakçı güçler her zamankinden pervasız olabilirler. Kendini korumasız duyumsayan topluma karışarak, barınak, yurt sağlamak; tarikat-cemaat propagandası gibi çalışmaları yayabilirler. Çok dikkatli, uyanık olmak gerekir.

Bölgede ne yapılıyor, ne yapılmıyor, yerel basın dışında hiç bilgi veren yok. İyi ki yerel basında Antakya gazetesi vb. gerçek gazeteler de çalışıyor. Sözgelimi şirketin gömütleri (mezarları) tahrip etmesi ne demek?.. Bu nasıl iş görmek? Demek Gazetemiz haberleştirmese bilgimiz olmayacak.

Başlığa dönersek, geçmişte DKÖ ilerici örgütler demekti. Baskıcı, dayatmacı örgütleri bu ortamda yeri olmazdı. Şimdi ise daha iki gün önce insanları domuz bağıyla, işkenceyle öldürmüş, üzerinde lahmacun yemiş güruh, önce vakıf, dernek, srdından parti olabiliyor. Ve buyruk verircesine sözler edebiliyor. Karma eğitime, laikliğe, ilk dört maddeye… karşı diş bileyebiliyor.

Bu Troya Atı işlevli STK kırk yıldır ulusumuzun altını boşalttı. Değerlerini çökertti. Bir zaman önce FETÖ için bile STK diyen, bol akıllı liboş prof’lar, gasteciler bulunmaktaydı. Giderek uzgör (TV) kanallarını dolaşmaktan kitap okuyamaz durumda bu incileri döktürürlerdi. Sanılmasın ki bunlar buharlaştı ya da değişti. Bu gidiş sürerse yeniden halkın bilincini iğdiş etmeleri yakındır.

 

Exit mobile version