Siyaset dünyasında büyük bir hareketlilik görülmektedir.
Bir taraftan iktidar partisi, kamuoyu yoklamalarında belirlenen tabloyu lehlerine çevirebilmek için arayış içerisinde.
Bu doğrultuda çeşitli adımlar atılıyor.
Öte yandan ana muhalefet partisi kurultay hazırlığında.
Covit- 19 salgın nedeniyle oluşan sıkışık bir ortam içerisinde bu kurultayı gerçekleştirme yolunda kararlar alıyor. Alınan bu kararlara karşı çeşitli eleştiriler gündeme geliyor.
İşte gerek iktidar, gerekse muhalefet kanadındaki bu hareketlilik, alınan kararlar nedeniyle daha da belirgin bir duruma dönüşüyor.
Öncelikle bir hususu bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz: Yanlış hiçbir zaman yanlışla düzeltilmez. Eğer yanlış yanlışla düzeltilmeye kalkışılır ise, bilinmelidir ki sonun da daha büyük yanlışların, hataların, zararların oluşmasına neden olunur.
Ne yazık ki bu gerçek bir türlü anlaşılamıyor.
Yanlışı yanlış ile düzeltme yolunda ısrarlı adımlar atılıyor.
Oysaki hatadan dönmek bir erdemliliktir.
Alınan yanlış kararların, atılan hatalı adımların oluşturacağı zararlar görüldüğü, yâda bu doğrultuda eleştirilerin yapılması üzerine farkına varıldıktan sonra doğruya yönelme yolunda adımlar atıldığı takdirde, bundan hem yanlıştan dönenler, hemde toplum ve dolayısı ile ülke büyük yararlar görür.
Ama ne yazık ki bu yapılmıyor; Yanlışta ısrar edilerek bir türlü doğruya dönülmüyor.
Kamuoyu yoklamalarında ibrenin aleyhlerine döndüğünü görenler bu durumu bir türlü içine sindiremiyor.
Ya kamuoyu yoklamalarının açıklanan anket sonuçlarının doğru olmadığı, yanlı olduğu kabullenilmek suretiyle hareket ediliyor. Yada yanlışı yanlışla düzeltme yolunda adımlar atılmaya devam ediliyor.
Hâlbuki meşhur bir söz vardır: Yanlış yanlış ile düzeltilmez. Bataklığa düşenler ise çırpınmaz. Zira çırpındıkça daha çok batarlar. Battıkça da zorunlu olarak çırpınmaya devam ederler.
Bu gerçek bir türlü görülüp anlaşılamadığı için de tıpkı bataklığa düşenler misali, bataklıktan kurtulabilmek için çırpınılıyor. Böylece istenen sonuç bir türlü alınamıyor.
Yapılan kamuoyu araştırmalarında, vatandaşların ezici bir çoğunluğunun yapılan gündem değişiklikleri ile ilgilenmediği anlaşılıyor.
Buna rağmen gündem değiştirilmesinde ısrarcı olunmasını anlamak ve izah etmek mümkün olamıyor.
İstenildiği kadar gündem başka noktalara çekilsin, vatandaşın gündeminde herhangi bir sapma görülmüyor.
Yine değiştirilmek istenen gündem doğrultusunda yapılmak istenenlerde, özelikle yeni kuşak tarafından benimsenmiyor ve aynı zamanda da önemsenmiyor.
Genç Türkiye Cumhuriyetinin kazanımlarının adım adım elden çıkarıldığı bir dönemde, laiklik karşıtlarının da seslerini yükseltme yolunda bazı adımlar atılması yolunda hareketlerde bulundukları gözlemleniyor.
Oysaki anayasamızda Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olduğu ilkesi net bir şekilde yer almaktadır.
Bu ilkenin değiştirilmesi mümkün olamayacağı gibi bunun değiştirilmesi yolunda adımlar atılmasını istemekte mümkün değildir.
Böylesi bir ortamda, bir taraftan iktidar kanadı, yapılacak yeni seçimlerde sandıktan başarılı çıkabilmenin yol ve yöntemlerini ararken, öbür taraftan ana muhalefet partisi de yapacağı kurultay ile seçmenlerin önüne iktidar alternatifi olduğunu gösteren bir tablo ile çıkmak istemektedir.
İşte bu sıcak yaz gününde siyaset dünyası bu nedenle çok hareketli olmaktadır.
Diliyoruz ki; ülkenin geleceği açısından sonuç olumlu olur. Umutsuzluk bulutları dağılır ve umut ışıkları ülkeyi aydınlatmaya başlar…
nabiinal@hotmail.com