SİYASET, HATAY ve LÜTFÜ SAVAŞ!

Siyaset, netameli iştir!  Güç dengesi değişmeye görsün, zaman ve koşullar “kaybeden” siyasetçiye iyi davranmaz!… Lütfü Savaş, siyasetin tarihsel ve güncel gerçekliği içinde, bu “hazin” sonu şimdi yaşamakta. Deprem gibi büyük bir toplumsal yıkımda, yetki ve konumu ile “hatalı” değil “kusurlu” olan, “ihmal ve taksi” değil, yaşanan süreçlerden ve sonuçlardan “kasta varan” sorumluluğu bulunan Belediye Başkanı […]

Siyaset, netameli iştir!  Güç dengesi değişmeye görsün, zaman ve koşullar “kaybeden” siyasetçiye iyi davranmaz!…

Lütfü Savaş, siyasetin tarihsel ve güncel gerçekliği içinde, bu “hazin” sonu şimdi yaşamakta.

Deprem gibi büyük bir toplumsal yıkımda, yetki ve konumu ile “hatalı” değil “kusurlu” olan, “ihmal ve taksi” değil, yaşanan süreçlerden ve sonuçlardan “kasta varan” sorumluluğu bulunan Belediye Başkanı sıfatıyla, bu sorumluluğun idari, cezai ve hukuki yönleriyle hesabını vermiş değil. Bu gerçeklik ortada iken, şimdi siyasi kariyerini devam ettirmeye yönelik çıkışlar yapma peşinde.

Bu durum, siyaset felsefesi ve siyasal etik bakımından, görev ve sorumluluk ahlakı yönüyle de ayrıca çok sorunludur.

Bu sorunlu durum yalnızca kendisi için değil, ortak sorumluluk içinde olanlar içinde geçerlidir! Güç odağı olduğu konumda; yanında yöresinde olmak için can atanlar, ondan bir an ayrılmayanlar, her dediğini emir kabul edenler, milletvekili olmak için önünde sıra duranlar, iş, ihale, ayrıcalık bekleyenler, şimdi geçmişteki birlikteliklerinden “nedamet” getiriyorlar.  Bir anda onun karşısında konumlanıyorlar, eleştiri ve suçlama yöneltiyorlar. Yedikleri içtikleri, birlikte güldükleri, paylaşıp, üleştiklerini bir anda unutuyorlar, unutturmaya çalışıyorlar!

 

 UNUTMADIK! HATIRLATIYORUZ!

 

6/20 Şubat 2023’te gerçekleşen depremlerde en büyük yıkım ve acıyı yaşamış, yok oluş gerçekliğinde kalmış Hatay’da, halkın geniş kesimini oluşturan bizler; en yüksek sesle Lütfü Savaş’ın, yaşanan depremde, öncesi ve sonrasında kusurlu, sorumlu ve dolayısıyla cezai, hukuki ve idari olarak hesap vermesi gerektiğini ısrarla dillendirdik!

Yeniden Belediye Başkan Adayı olmaması konusunda, yazılı ve görsel basında, gerekçeleriyle birlikte, itirazlarımızı ortaya koyduk! Duymadılar. Ne Lütfü Savaş ne de onun adaylığında ısrar edenler duydu. Onu BB Başkan adayı yaptırmak için Genel Merkez nezdinde her türlü manipülasyonu yapanlar, vekil sıfatıyla ikna turuna çıkanlar, vaatlerde bulunanlar da duymazlıktan geldi.

Oysa halk olarak biz, kendi yaşadığımız, tanık olduğumuz gerçekliğimizde, oradaydık! Halen de buradayız!

SAYIN LÜTFÜ SAVAŞ…

Siz “anaları da”, “çocukları da” ağlattınız!…

Dünyanın en bilinen tehlikeli fay hattı üzerinde kurulu bir ilde, önce Antakya Belediye Başkanı sonra iki dönem BB Başkanı olmak üzere on dört yıldır, depreme karşı dirençli bir kent yaratmak için yapmanız gerekenleri yapmadınız.

Örneğin: Ulusal Deprem Konseyi’nin 2002 yılında yayımladığı, Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi’nde ve 2021 yılı Hatay İl Afet Risk Azaltma Planı’ında (İRAP), ayrıca (2014 tarihli) olup yenilenen 2022 tarihli Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) raporlarında sıralanan, Hatay’a ilişkin alınması gerekli önlemlerin alınmasını sağlamadınız. Antakya ve diğer yerleşim yerlerinde, deprem toplanma alanları bile bırakmayan, jeolojik, jeoteknik mikro bölgeleme etütleri ve sismik ölçümler yapılmaksızın hazırlanan imar planlarını hayata geçirdiniz. Tarım alanlarının, sıvılaşmış zeminlerin imara açılmasına, projeye aykırı binalara, fazla çıkılan katlara, yapı denetiminden geçmeyen yapılara ruhsat verilmesine, olanak tanıdınız. Afet ve depremlere karşı, öncesinde risk ve zarar azaltma ve sonrasında müdahale ve iyileştirme ekipleri oluşturmamakla, halkı bu konuda eğitmemekle, siz, iddia ettiğiniz gibi hatalı değil, SORUMLUSUNUZ!   Depremin felaket boyutuna varmasına yol açan” kasta varan ihmallerle” görev ve kusur sorumluluğu bulunan, “rant yaratma amaçlı” kararları alan siyasi ve idari bürokrasinin tüm unsurları gibi, baş sorumlularından birisiniz!

Kenti, sosyal, insan merkezli, kent halkının ortak çıkarını, yaşam hakkını ve güvenliğini gözeten şeffaf, katılımcı, eşit hizmet anlayışına dayalı, liyakat esaslı, demokratik bir belediyecilik anlayışla yönetmediniz! Yerleşim alanları arasında, köy, kasaba, mahalleler ve ilçeler arasında ayrım yaptınız! Akraba, eş, dostu kadrolara yerleştirdiniz!

Kendinize, il genel siyasetini belirleyen, parti içi ve parti üstü bir konum inşa ettiniz!    Görevinizin gerektirdiği özen ve sorumlulukları taşımada, Türkiye ve kent gerçeğinin uzağına, belli dar bir kesim dışında, halkın tamamen dışına düştünüz! Şahsınızın merkezinde olduğu, tekil bir anlayış temelinde oluşturduğunuz ekonomik, siyasal ilişkiler ağından ibaret, halkı ve ihtiyaçlarını göz ardı eden, ranta dayalı bir oluşum ve işleyişten ibaret bir yapı inşa ettiniz!

Merkezinde olduğunuz güç odağı ile, partinin il ve ilçe örgütlerini belirlemede, seçilecek milletvekilleri listesini hazırlamada en karar verici konuma geldiniz. Partinin üye ve seçmenlerinde, partiye, il ilçe örgütüne, vekillerine, belediyeye karşı bir bıkkınlık, hatta öfke oluşmasına, parti-üye ilişkisinde olması gereken güven, kendini ait hissetme, bağlılık duygusunun çok zayıflamasına neden oldunuz.

HATAY…

Hatay, herhangi bir kent değil! Artık, bozulan etnisite ve inanç yapısı, derinleşen sosyal ekonomik eşitsizlik durumu, çökmüş alt ve üst yapısı, yok olmuş yetişkin insan kaynağı vb. nedenlerle özel, öznel değerlendirilmesi gereken bir kent.

Ve bu kentin halkı olarak biz, sizi çok iyi tanıyoruz! Keşke, bu ülkeye, Hatay’a ve halkına, bizlere karşı ‘milliyetçi bilincinizle’ duyduğunuzu iddia ettiğiniz sevginizi, bu ülkenin bütünlüğünün korunması için duyduğunuz hassasiyeti; binlerce insan yaşamını yitirmeden binlerce kişi sakat kalmadan, insanlar evlerini, sermayelerini, işyerlerini, makine ve üretim araçlarını, donanımlarını, tüm ekonomik üretim değerlerini ve gücünü kaybetmeden, kentin yüzde sekseni yok olmadan, bunların yaşanmaması için alınacak önlemleri gerçekleştirerek, gösterseydiniz.

 

*Hukukçu/Akademisyen

Exit mobile version