Sokağın bir talebi vardı…

Duyarsız Kalmadık! Anadolu Ajansı tarafından düzenlenen “Dijitalleşme Sürecinde Basında Telif Haklarının Korunması Sempozyumu”nda konuşan Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı / AKP Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, siyasetin reel bir iş olduğunu, kendisine yöneltilen talepleri yok sayamayacağını ve bu taleplere cevap vermekle yükümlü olduğunu belirtti. Anadolu Ajansı’nın, medyanın hukukla buluştuğu başlıca alan olan “telif hakları” korumasına mercek tutmak […]

Duyarsız Kalmadık!

Anadolu Ajansı tarafından düzenlenen “Dijitalleşme Sürecinde Basında Telif Haklarının Korunması Sempozyumu”nda konuşan Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı / AKP Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, siyasetin reel bir iş olduğunu, kendisine yöneltilen talepleri yok sayamayacağını ve bu taleplere cevap vermekle yükümlü olduğunu belirtti.

Anadolu Ajansı’nın, medyanın hukukla buluştuğu başlıca alan olan “telif hakları” korumasına mercek tutmak amacıyla düzenlediği “Dijitalleşme Sürecinde Basında Telif Haklarının Korunması Sempozyumu” AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz’ün ev sahipliğinde yapıldı. Sempozyumda konuşan isimlerden biri, TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı / AKP Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman oldu. Yayman, Dezenformasyonla Mücadele Kanunu’nun TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildiğini hatırlatarak, “Bu yasanın kabulünün ardından ilk iş olarak dijital telifle ilgili tarafları dinlemek ve bu konuyla ilgili karar alma sürecinde bize düşen rolü yerine getirmek istiyoruz” dedi.

-DİLE GETİRİLENLER!-

Kovid-19 sürecinin, dijital çağı 10 yıl erkene aldığını ifade eden Yayman, teknoloji şirketleri ve dijital ağların etkinliğinin daha fazla hissedilmeye başlandığını vurguladı. Yayman, siyasetin reel bir iş olduğunu, kendisine yöneltilen talepleri yok sayamayacağını ve bu taleplere cevap vermekle yükümlü olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“Biz de Cumhur ittifakı ve AK Parti olarak, bize yöneltilen taleplere karşı duyarsız kalamayız. Hem telif hem de dezenformasyon meselesinde sokağın bir talebi vardı. Ben, Hatay Milletvekiliyim. Oraya gittiğimde, sokakta yürürken, bir hanımefendinin-beyefendinin gelip, sosyal ağlardaki başıboşluk, kişilik istismarı, nefret dili, ırkçılık, kadına şiddet, İslamofobi, uyuşturucu kullanımının teşvik edilmesi gibi konuları, şikayetleri dile getirmesi ve bu konuda birçok sorunun ifade edilmesi, TBMM’yi harekete geçirdi ve düzenleme yapıldı.”

-NEFRET DİLİ!-

Sosyal ağlar üzerinde yaşanan olumsuzluklara da işaret eden yayman, şöyle devam etti:

“Hepimiz, bu ülkenin vatandaşlarıyız. Ülkemizin herhangi bir yerinde orman yangını olduğunda, tabii olarak hepimiz üzülüyoruz. Fakat yaşadığımız, bize şunu gösterdi; orman yangınının oluşturduğu daha büyük bir yangını, maalesef biz dijital ağlarda görmeye başladık. Yangın veya deprem üzerinden oluşturulmaya çalışılan nefret dili, dezenformasyon meselesi, maalesef tüm dünyada da ülkemizde de problem.”

-VESAYET SORUNU!-

Dezenformasyon konusunun, iktidar-muhalefet rekabetine kurban edilmeyecek bir mesele olduğunun altını çizen Yayman, şu tespitte bulundu:

“Ulus aşırı dijital şirketlerin, demokrasiyi, parlamentoları, ulus devletleri ve yargı kurumunu vesayet altına alma çabasını hep birlikte görüyoruz. Zaman zaman bu ağların, kendini yasama yerine koyarak hareket ettiğini, yargının önüne koyarak da bir sosyal medya mahkemesi kurduğunu görmekteyiz. Biz, bu düzenlemeyi yaparken, Türkiye Cumhuriyeti devletini dünya demokrasileriyle, Avrupa demokrasiyle aynı yerde tutan bir ülkeyiz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, biz, her zaman yasaklara, sansüre, engellemelere karşı olmuş bir partiyiz.”

-CEZA SORGUSU!-

Yayman, bu yasanın doğru bir şekilde analiz edilmediğini, okunmadığını ve birtakım ezberler üzerinden bir tartışmanın yürütüldüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:

“Dezenformasyon Yasası’nın görüşüldüğü bir ortamda dahi dezenformasyon yapıldığına şahit oldum. ‘Ben, bir kişinin twitini retweet ettiğimde, beğendiğimde ceza alacakmışım’… Bunlar, tamamen asılsız haberlerdir. Biz, hiç kimsenin yalan söyleme özgürlüğüne karışmıyoruz! Herkes yalan söyleyebilir! Fakat hem kamu düzeninin sağlanması hem toplumsal barışın korunması hem de bireysel özgürlüklerin korunması bağlamında dezenformasyona karşıyız. Dezenformasyon, kanun metninde çok açık bir şekilde tanımlandı.

Biz; yasaklara, sansüre, engellemelere karşı olan bir toplumsal hareketiz, siyasi partiyiz. Bunun doğru anlaşılmasını önemli buluyoruz. Bir sansür, yasaklama, engelleme yok. Referansımız, gelişmiş Avrupa demokrasileri.”

-TÜM FİKİRLER!-

Tüm fikirlerin serbestçe tartışılmasını istediklerini vurgulayan Yayman, yeni bir çağ başladığını, bunun adının da ‘dijital çağ’ olduğunu, bunun için de yeni çerçeve hukuk metinleri ortaya koyulması gerektiğini söyledi. AA öncülüğünde, bu konu ile ilgili çok önemli bir sempozyumun düzenlendiğini kaydeden Yayman, sözlerini şöyle noktaladı:

“İnsan emeği kutsaldır. AA Genel Müdürü Karagöz’ün bahsettiği Olena’nın fotoğrafının bir anonim paylaşım aracına dönmesi, önümüzdeki dönemde karşılaşabileceğimiz en büyük problemi ortaya koymaktadır. Siz, emeğe saygı duymadığınızda, üretilen içeriğe bir telif koymadığınızda, kreatif düşüncelerin ortaya çıkmasına da farkında olmadan ket vuruyorsunuz. Bu, içerik üreten dijital fenomenin üretiminden bir yazarın eserine ya da sinema eserine kadar geçerli bir konu. Nasıl ki üretilen bir kitap ile ilgili telif düzenlemesi varsa, dijital platformlarda üretilen içeriklerle de ilgili aynı mahreci koymamız lazım. Dezenformasyon Yasası’nı görüşürken üzerinde durduğumuz bir konu vardı, ‘gerçek hayatta suç olan, sanal dünyada da suç olmalıdır’. Hiç kimsenin birbirine hakaret etme, kişilik haklarını istismar etme, aile mahremiyetini ortadan kaldırma hakkı yoktur. Aynı durum burada da geçerlidir.

Gerçek hayatta roman yazdığınızda bunun telif hakkı söz konusu iken, internet ortamında üretilen içeriklerle ilgili aynı hassasiyeti göremiyoruz. Bu hem o içeriği üreten insanlar için bir problem oluşturmakta hem de o kurumların maddi manevi zarara uğramasına yol açmaktadır. Bunun, hiçbir referans verilmeden ya da referans verilse dahi telif hakkı ödenmeden kullanılması doğru değildir. Bizim yeni dönemde ilk işimiz, dijital telif konusu ile ilgili çalışma.”

Tamer Yazar

Exit mobile version