Eğer bir birey diğer bireyi, bir grup diğer grubu öteki olarak görüyor ve öteki olarak görülen birey ile grubun beynine nakşedilmiş bulunan bu duyguyu ortadan kaldırmak için ciddi, inandırıcı ve sonuç alıcı bir çaba sarf edilmiyor ise ayrışma giderek derinleşir, bunun sonucu olarakta araya aşılması zor olacak bir duvar çekilir.
İşte bunu önlemek, ayrışmanın birleşmeye dönüşmesini sağlamak, duvarın çekilmesine engel olmak için muhalefetin ve kanaat önderlerinin büyük çaba sarf etmesi, inandırıcı söylemlerle ötekileştirme yapılmaması gerekliliğini söylemek suretiyle bu kötü gidişi sonlandırması gerekir.
Bu hususu belirtmemizin nedeni ise yaşamakta olduğumuz olayları gün ışığına çıkartmak, gerçeklerle yüzleşilmesini sağlamaktır.
Eğer ötekileştirme devam eder, yani biri diğerini öteki olarak kabul etmek suretiyle tutum ve davranışını buna göre belirler, yaşanan olayları bu anlayış içerisinde değerlendirmeye kalkışırsa, bilinmelidir ki her şey tepe taklak olur, her konuda başarısızlıkla karşılaşılır, sorunlar çözülmek yerine çözümsüzlük yumağına dönüşür. Bakınız son zamanlardaki yaşananlara?
Ülkemiz Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşamadığı olumsuz olayları yaşamaktadır.
24 Haziran seçimleri ile sistem değişikliğine gidilmiş ve bunun sonucu olarakta tek kişinin kararları ile ülkenin yönetilmesi yolunda adımlar atılmaya başlanmıştır.
Şimdi bu neden böyle oldu diye sorarsanız yanıtı oldukça üzücü ve yürek yakıcı olacaktır.
Bir grup diyecek ki: Bu sistem değişikliğinin sebebi ötekilerdir. Eğer ötekiler parlamenter sistemin çalışmasını engellemeye kalkışmasalar, tek parti iktidarı olmasına rağmen, yönetimi elinde bulunduranları takdir edecekleri yerde eleştirmeye kalkışmasalardı bu sistem değişikliği olmayacaktı…
Yine Cumhuriyet tarihimizde yaşanmayan bir ekonomik kriz ile karşı karşıyayız.
Yaşanan bu krizin nedenleri sorulmak suretiyle, buna yanıt istendiğinde yine kendini ötekileşmiş olarak kabul edenlerin verecekleri yanıt şudur: Yaşanan bu krizin müsebbibi sizlersiniz. Zira ekonomi rayında giderken, her şey yolunda iken, sizler yürüyen arabanın tekerine çomak soktunuz. Dış güçlerle paralel bir anlayışla hareket etmek suretiyle dövizin kontrolden çıkmasına, faizlerin artmasına, enflasyonun yükselmesine, şirketlerin iflasına, işyerlerinin kapanmasına, işsizliğin had safhaya ulaşmasına sebebiyet verdiniz. Eğer sizler uslu uslu oturup yürüyen arabanın tekerine çomak sokmaya kalkmasaydınız, bu kriz ile karşı karşıya kalınmayacak idi. Bu nedenle de yaşanan ekonomik olumsuzlukların sorumlusu sizlersiniz.
ABD ile aranız mı açıldı, Trump Türkiye aleyhine kararlar mı aldı, bazı yaptırımlara mı gidildi, bunların sorumlusu kimdir diye sorulduğunda: Yine kendilerini ötekileştirilmiş olarak kabul eden, karşılarındakilerini öteki olarak gören, bu gelişmelerden de: Öteki olarak kabul ettikleri kesimi sorumlu tutacaklardır.
Elbette ki böylesi bir anlayışın egemen olmasının nedeni, bu yanlışları yapanların kendilerini savunmak için uyguladıkları taktiktir. Ancak bu savunma taktiği eğer ötekileşme veya öteki olarak gören anlayış egemen olmasa idi, hiçbir zaman kabul görmeyecek idi.
Bu yanlış ve hatalı anlayışın düzeltilebilmesi için doğruları gören ve bilenlerin vakit geçirmeden harekete geçmesi ve öteki olarak görme ve kabul etme anlayışına son verilmesi için gerekeni yapmalıdırlar.
Eğer tehlikenin farkına varılmaz ise, bundan sonra ne kadar yanlış yapılırsa yapılsın, hangi zor koşullarla karşı karşıya kalınırsa kalınsın, bu olumsuz olayların sorumlusu olarak öteki olarak görülenlerin gösterilmesi yolundaki propaganda başarıyla sürdürülecektir.
Ötekileştirmeye son vermek için gerekenleri yapma görevi ise, en çok muhalefet partilerine düşmektedir.
Muhalefet bu gerçeği görmez, tehlikenin farkına varmaz ise, bilinmelidir ki yaşanan tüm olumsuzlukların yükü kendilerinin omzuna yükletilecektir…
nabiinal@hotmail.com