Susması Gerekenler…

     Ekonomik durum hiçte iç açıcı değil. Hele bu ortam içerisinde susması gerektiği halde konuşmasını sürdürebilmeleri oldukça, durumun daha da kötüye gideceği gelişmelerden anlaşılıyor.      Fiyatlar başını almış yukarı doğru hızla gidiyor.      Buna karşılık gelirlerde büyük bir azalış var. Gelirlerdeki aşağı doğru gidişi bir türlü durdurmak mümkün olamıyor.      Böylesi bir ortamda, el ve […]

     Ekonomik durum hiçte iç açıcı değil. Hele bu ortam içerisinde susması gerektiği halde konuşmasını sürdürebilmeleri oldukça, durumun daha da kötüye gideceği gelişmelerden anlaşılıyor.

     Fiyatlar başını almış yukarı doğru hızla gidiyor.

     Buna karşılık gelirlerde büyük bir azalış var. Gelirlerdeki aşağı doğru gidişi bir türlü durdurmak mümkün olamıyor.

     Böylesi bir ortamda, el ve güç birliği içerisinde olmak ve yaşanan ekonomik buhranın en az zarla atlatılabilmesi için gerekenleri yapmak yerine aksine bir tutumun izlendiği görülüyor.

     Büyük bir çoğunluk,  ekonomik buhranın varlığını ve yaşama olan etkilerini dillendirmek suretiyle, içinde bulundukları kötü koşulları gözler önüne sererken, buna karşılık belli bir kesimin ise ekonomik buhranın olmadığı, bunun yapay olarak ortaya atıldığı, bunda dış güçlerin etkisinin de bulunduğu yolundaki açıklamaları oldukça dikkat çekicidir. Bunun sonucu olarakta ekonomideki yaşanan karmaşa daha da çözülemez bir hale geliyor.

     Ekonomik sıkıntı dış ülkelerde de kendisini hissettiriyor. Ancak bu ülkelerin pek çoğunda ekonominin kuralları içersinde önlemler alınmak suretiyle zararın en aza indirilmesi çalışılıyor. Böyle olunca da ekonomik buhran daha az zararla atlatılabiliyor.

     Ekonomik buhranın atlatılabilmesi ve sıkıntının önüne geçilebilmesi için, ekonominin kuraları doğrultusunda hareket etme ve önlemler alma zorunluluğu bilinen bir ekonomik gerçektir.

     Bu gerçek uygulanmayarak kendine göre oluşturulan ekonomik modelleri yaşama geçirmek suretiyle sorunun çözümü yoluna gidilmek istendiği takdirde, sorun tamamen çözümsüzlük yumağına dönüşüyor. Karmaşık bir hal alıyor. Zarar giderek büyüyor ve etkisini daha geniş kesimlere hissettiriyor.

     İşte bunun içinde şu sözü sık sık tekrarlama gereği duyuluyor: Ekonomik buhranın yaşandığı, ekonomik sıkıntının doruk noktasına çıktığı bir ortam içerisinde, konuşmak yerine ekonomik kararlar almak ve bu alınan kararları da yaşama geçirmek zorunluluğu hissedilmeli ve hissedilen bu zorunluluk doğrultusunda da bir yol haritası çizilmek suretiyle doğru adımlar atılmalıdır. Ben yaptım oldu anlayışı ile hareket edilmeye kalkışıldığı takdirde, bunun oluşturacağı zarar uzunca bir süre telafi edilemeyecek ve tahribatın onarılması güç ve zor bir hale dönüşecektir.

     Bu nedenle bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz: Yaşanan ekonomik sıkıntı ve girilen ekonomik dar boğazdan çıkabilmek için el birliği ile hareket edilmeli ve gereken ekonomik önlemler alınmalıdır.

     Bunun içinde konuşması gerektiği halde suskun kalanlar, ekonomik alandaki bilgi ve görüşlerini açıklamak suretiyle tahribatın en aza indirilmesi yolunda kendine düşeni yapmalıdırlar. Buna karşılık ekonomik bilgileri olmadığı halde konuşanların susması ve oluşmakta olan ekonomik krizin en az zararla atlatılabilmesi için suskun kalmaya devam ederek bu buhranın üstesinden gelinmesine yardımcı olması gerekiyor.

     İşte bu ekonomik gerçekler görülür, anlaşılır, kabul edilir ve ekonominin kuralları içerisinde hareket etme yoluna gidilirse ve konuşması gerektiği halde susanlar konuşmaya, susması gerektiği halde konuşanlar ise susma yoluna giderlerse, yaşanan krizin üstesinden gelebilmek daha kolay olacaktır.

     Bu gerçeği görerek ve bilerek gereken adımlar atılmalı, tüm dünyayı sarsan ekonomik krizden en az zararla çıkabilmek için herkes kendine düşeni yapmalıdır diyoruz…

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version