Zihnimize bastırılmış bir evrenle dolaşıyoruz ve belki karamsar duruşun kökeni bu…
Sınırlar, yükseltiler, enlem ve boylam karmaşası…
Yeni bir dünya hayali ve azda olsa iyimser bir sıçrayış
Gelişen teknolojiler, insan bilincinin depolanmasına yapılan atıflar
Ve belki bedenler arası veri aktarımı…
Zaman değişiyor mu sahi?
İnsanlığın yarattığı tahribat azalıyor mu?
Savaşlar
Baskı
Göç
İşsizlik…
Hemen her güne anlam yükleyen modern toplum hemen her günün acısıyla serpiliyor…
Hemen her heceye bir gün tanımlanmış gibi ve hemen her an acıyan bir varoluş…
Zamanı gözümüzde büyütmenin anlamsızlığı mı bu?
Geleceği ve yıkımı…
Hayallere sırt çevirmenin karşılığı mı yoksa…
Herkesin bir korunağı olmalı ama nasıl?
Klonlanmış bir kalabalık ağı, hangisine inansak soru işareti ve bir dolu açıklık
Tanımlanamayan cisim gibi… Ya da imkânsız bir başlangıç noktası…
İnsan böylesi algı yumağında kendini nasıl tanır,
Tedirgin adımlarıyla hangi sokağın ezgisini…
Bilincin kendisi, yaşamaktan daha ağır…
Bir duygunun boşluğu dolduran kasıntısı ya da vicdanımıza vuran siren sesleri…
Bir fotoğraf,
Bir küpe
Geride bırakılmış anılar…
Hemen her güne anlam yükleyen modern toplum, hemen her günün acısıyla beliriyor…
Ancak acının ve yokluğun tanımı değişmiyor
Kendimize sunamadığımız geleceğin kendisi gibi…
Ve hemen her an acıyan bir soluk gibi…
Geçen hafta Dünya Kız Çocukları gününü anımsarken,
Kız çocukları şiddet, istismar ile mücadele etmeye çalışıyordu…
Kölelik şartlarında çalışmaya karşı,
Göçe ve yoksulluğa karşı…
Geçen hafta Dünya kız çocukları gününü anımsarken
BM verilerine göre dünyada her yıl 12 milyon kız çocuğu evlendiriliyordu…
Ve hemen her günü tanımlayan toplum acıyı bir güne sığdırmaya çalışırken,
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) verilerine göre ise dünya genelinde;
32 milyonu ilkokul çağında,
30 milyonu ortaokul çağında
Ve 67 milyonu lise çağında olmak üzere 129 milyon kız çocuğu okula gidemiyordu.
Yokluk
Yoksulluk
Güç
Güçsüzlük…
Zihnimize sırnaşan bir varoluş hali… Zamanın kendine bağladığı hiçlik…
Önce geceyi avutmalı, sonrası güneşin rüyasını…
Bir güç dengesizliği veyahut eğimin her daim güce yönelmesi…
Elini kimin omzuna atsan hiç…
Ve kalabalıkta yok olmamak neredeyse mucize…