(2 TEMMUZ 1993 MADIMAK UTANCI ANISINA…)
Bütün evren semah döner
Aşkından güneşler yanar
Aslına ermektir değer
Beş vakitle avunmayın.
Canan bizim canımızdır ,
Teni bizim tenimizdir ,
Sevgi bizim dinimizdir,
Başka dine inanmayız.
Hüda-i’yim hüdamız var
Dost elinden bademiz var
Muhabbette gıdamız var
Ölüm ölür biz ölmeyiz.
~ Hasret Gültekin ~
1993 yazının temmuz’u, Pir Sultan Abdal şenlikleri sebebi ile etkinliklerin bir bölümünün Pir Sultan Abdal’ın sazının çalındığı Sivas şehir merkezinde yapılması öngörülmüştü. Aydınlar, sanatçılar, Alevi kanaat önderleri Sivas valisinin özel davetlisi olarak kente gelmişlerdi.. Paneller, konserler, imza günleriyle Pir Sultan Abdal’ı anacaklardı. Hayatını, mücadelesini ve kalemini eleştiri üzerine kuran, rüzgara karşı yürüyen, Pir Sultan’ın savunduğu değerlerin mirasçısı yazar Aziz Nesin’de o gün Sivas’ta idi. Hint asıllı yazar, Salman Ruşdi’nin ” şeytan ayetleri” adlı kitabını o gün Türk okuruyla buluşturacaktı. Fakat bu durum, radikal islamcı grubun kulağına gider ve o gün yerel gazete başlıkları, ” Müslüman mahallesinde salyangoz satılıyor” diye halk takrik edilir.
Cumhuriyetin, milli mücadelenin başlangıç kenti. Yalnızlaştırılan, yalnız bırakılan kent Sivas, laiklere mezar olacaktı. Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu Sivas’ta yıkılacak. Şeriat gelecek batıl zail olacak dendi. Öyle bir hava estiriliyor ki, birileri Alevilere bir ders vermek, hadlerini bildirmek istiyordu. Ve yaşasın şeriat, Aziz Nesin’ e ölüm, Allahu Ekber naralarıyla Madımak otelini ateşe verdiler. “37 CANIMIZ” yanarak Can verdi… Devletin bakışını, dönemin başbakanı: Tansu Çiller’in şu sözleri özetliyordu: gazanız mübarek olsun, dışardaki halka şükür bişey olmadı…!
“Siz hiç ateşte yanan gül gördünüz mü? Yada bir tek gül yaprağı? Yanarken kadife teninden bir damla gözyaşı düşürür ateşe, ateşe düşen güle ağladım, ateşe düşen kuşlara, çocuklara, şairlere, gencecik kızlara, yazanlara okuyanlara, ateşin içinde semah dönenlere…”
ATEŞTE YANAN BİR GÜL: HASRET GÜLTEKİN!
1 Mayıs 1971’de, Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı Han köyünde dünyaya gelen Hasret Gültekin 6 yaşında bağlama çalmaya başladı. İlerleyen dönemlerde profesyonelliğe adım atarak şelpe tekniğini uygulamaya başlamıştır. 1980’lerin ortalarında çeşitli albümlerin yapımlarında yer alan Hasret Gültekin, 1987 yılında profesyonel olarak ilk albümünü çıkarmıştır. Ardından Kürtçe ve Kürtçe müziğinin söylenmesinin yasak olduğu bir dönemde bu yasağı delip Newroz adlı albüm serisini hazırlamıştır. Bu çalışmalarıyla birbirine yakın bir süreçte hazırladığı ikinci solo albümü Gece ile Gündüz Arasında ise onun ileride “Bağlama Devrimcisi” olarak anılmasına vesile olan bir yeniliği beraberinde getirir. 1991 yılında ise kendi tabiriyle ilerici müzik adını verdiği Rüzgarın Kanatları isimli albümünü dinleyicilerine sunmuştur. Albüm, Hasret Gültekin’in ilerici müziğinin yanı sıra “Derman Sendedir”, “Çeke Çeke”, “Yaralı Ceylan” gibi eserlere yaptığı yeni düzenleme ve introlardan, ezgilerde kullanılmış çok sesliliğe, yıllardır alışılagelmiş deyiş yapısını deyişlerin ana hatlarını, özünü bozmadan batı müziği ve ritmleriyle bir araya getirmesi, halk müziği adına bir devrim olarak nitelendirilmektedir.
2 Temmuz 1993 tarihinde Pir Sultan Abdal Şenlikleri için gittiği Sivas’ta son konserlerini vermiş ve Sivas Katliamında, Madımak Otelinde, yakılarak öldürülmüştür.