Bir önceki yazımızda, Atatürk’ün hüzünlü vedasını kaleme aldık. Bu yazıda, konuyu incelemeyi sürdüreceğiz…
“BÜYÜK İSKENDER, SEZAR, NAPOLYON AYAĞA KALKIN…”
Mustafa Kemal, Savaş meydanında iki kez ölümden dönmüştü. 10 Ağustos 1915’te, 34 yaşındadır, Çanakkale’de Conkbayırı’nda düşman mermisiyle yaralanır. 12 Ağustos 1921 Sakarya Meydan Muharebesi’nde kaburga kemikleri kırılır.
General Birdwood,Çanakkale’de Mustafa Kemal’in karşısında savaştığı İngiliz generaldir. ANZAC Komutanı olarak iyi savaşmasıyla ün kazandı. Mareşalliğe kadar yükseltildi. Birdwood, 21 Kasım 1938’de, Ankara’daki Atatürk’ün cenaze törenine ayağı şiş olduğu halde, doktorların karşı çıkasına rağmen katıldı. Düşman generalin, Çanakkale’de savaştığı ve yenildiği Mustafa Kemal Atatürk’e duyduğu saygı derecesinin bir ölçüsüydü bu… Savaş Tarihi’nin hüzünle tamamlanmış melodisinin, esen o iniltili sesin son selam duruşudur bu… Bir İngiliz mareşalinin, yenildiği düşman komutanına karşı muhteşem bir saygı duruşudur bu…
Büyük Taarruz’da, Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından esir alınır… Yunan General Trikopis, Atatürk’ün ebediyete intikal edişinden sonra ömrünün sonuna kadar, her Cumhuriyet Bayramı’nda Türkiye’nin Atina Büyükelçiliğine gider ve Atatürk resminin önünde saygı duruşunda bulunur. Tarihin, böyle bir örneği kaydetmediği bir saygı duruşudur bu…
Dönemin Yunanistan Başbakanı Venizelos, 12 Ocak 1934’te Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterir.
Asaf İlbay, İtalya’dan dönerken, Atatürk’ün ebediyete intikal ettiğini duyar. İlbay, derhal İstanbul’a hareket eder. İstasyonda bir Türk vatandaşı, bir İtalyan gazetesinde İtalyan profesörünün Atatürk için yazdığı yazıyı tercüme eder: “İskender, Sezar, Napolyon ayağa kalkınız, büyüğünüz geliyor.” Atatürk’ün dünya savaş tarihinin en iyi komutanı olduğu, bu yedi sözcükle anlatılmıştı. Aristo’nun öğrencisi, kendi döneminde dünyanın yarısını fetheden Büyük İskender; dünya tarihinin en etkili ismi Sezar; 62 savaş gören Napolyon kıskanmışlar mıdır bilinmez ama iyi komutan olduklarından Atatürk’ün önünde büyük saygıyla eğilmişlerdir.
EN YAKIN ARKADAŞI KİTAPTI, AĞACI ÇOK SEVERDİ
Okumak, O’nun vazgeçilmez bir parçasıydı. Yaşamında, yaklaşıkyaklaşık beş bin kitap okudu. Bu sayıya çeşitli kütüphanelerden ödünç aldığı kitaplar dâhil değildir. Bu büyük işleri nasıl başardın? diye soranlara: “Ben fakirdim, çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini kitaplara vermeseydim, şu anda yaptığım işlerden hiç birisini yapamazdım.” cevabını vermişti.
Ağacı severdi, çevreciydi. 1930 yılı Haziran ayında bir gün Yalova Köşkü’ne geldiğinde, ulu bir çınar ağacının köşke zarar veren dallarını kesmek üzere kendisinden izin isterler. Atatürk, ağacın dalının kesilmesini reddeder ve köşkün kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılmasını emreder. Çalışmaları bizzat takip eder ve 8 Ağustos 1930 günü saat 15.00 civarında Köşk raylarla yürütülür. Bina, üç günde 4 metre 80 santimetre kaydırılır ve ağaç kurtarılır.
KADINA HAKLARINI VERDİ
Türk kadınına seçme ve seçilme özgürlüğünü 1934 yılında verdi. 1935’te 18 kadın milletvekili meclise girdi. Fransa ve İtalya kadına seçme, seçilme özgürlüğünü 1946’da, İsviçre 1971 yılında vermiştir.8 Şubat 1935’teki kadınların milletvekili seçilme hakkının verildiği ilk milletvekili seçimlerinde 383 erkek, 18 kadın milletvekili seçilmiştir. Bu %4,8’lik oran, 2007 yılına kadar kadınların mecliste temsil edildiği en yüksek orandır.
29 Ocak 1923’te, Latife Hanım’la nikâh kıyılır. Vatandan, milletten başka sevgili bilmeyen Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün evliliği 5 ağustos 1925’e kadar iki buçuk yıl sürer… Mustafa Kemal Atatürk, bir gün kardeşi Makbule’ye şöyle diyecektir:
¨Beni iki kadın çok sevdi, biri yalnız ben olduğum için, o Fikriye’dir; öteki de mevkiim için o da Latife Hanım’dır.¨
Ve Mustafa Kemal’in iki yenilgisi: Birincisi, evliliği; ikincisi, hastalığı…
UNESCO’NUN ATATÜRK TANIMI
Atatürk’ün doğumunun 100’üncü yılının tüm dünyada kutlanması konusu, 1978 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nde (UNESCO) görüşülmüş, 152 ülkenin katıldığı oylamada tüm ülkelerin oy birliği ile bir bildiri yayımlanmıştı. Bildiride, UNESCO, 1981 yılının Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı olarak ilan edilmesinin gerekçesini şöyle yazar: “Atatürk kimdir? Atatürk, uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün bir kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında; renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşsiz bir devlet adamı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu.” Muhteşem bir anlatım…
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü: ¨Eşsiz kahraman Atatürk! Vatan sana minnettardır¨ diyerek, Atatürk’ün hizmetlerini bir cümlede anlatmış oldu.
Başbakan Celal Bayar’ın 12 Aralık 1938’de söylediği şu sözler, Atatürk’ün ölümsüzlüğünü kanıtlar gibiydi: ¨Atatürk seni sevmek Türk milleti için milli bir ibadettir.¨
Osmanlı Devleti’nin 1683’te başlayan geri çekilişini ve felaketle sonuçlanan toprak kaybını, 238 yıl sonra 1921’de Sakarya Meydan Muharebesi’nde durduran Savaş Tarihi’nin en büyük strateji ustası ve komutanıdır Atatürk. Mücadelesi sadece ulusunun değil, tüm ezilmiş milletlerin kaderine damgasını vurdu. Ve gerçekleştirdiği mucize devrim, yaşadığı çağa yön verdi.
Atatürk’ün Cumhuriyet’i, Anadolu’nun yoksul bir köyünden kimsesizleri cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve genelkurmay başkanlığı makamına çıkaran rejimin adıdır… Liyakat ve fırsat eşitliği demektir…
Atatürk, eğer 10 Kasım 1938’de gerçekten ölmüş olsaydı, 84 yıl sonra bugün hala onu öldürmek isteyen bu kadar çok tarih nankörü olur muydu?…
Ve, tarih nankör değildir, bir hizmeti asla unutmaz…
Atatürk; akıl, bilim, tam bağımsızlık, antiemperyalizm ve umut demektir… Ve Atatürk, bu milletin ebedi lideridir…
Savaşın ustası, barışın efendisi… Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk…
Kaynakça:
Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, AAM, 2015; Hikmet Bayur, Atatürk’ten Anılar, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1998.
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, 1981.
Hikmet Özdemir, Atatürk’ü Yeniden Düşünmek, 2008.
Bilal N.Şimşir, 10 Kasım Günlüğü, 2014; Bilal N. Şimşir, Atatürk’ün Hastalığı, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2011.
Sabiha Gökçen, Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Hazırlayan Oktay Verel, 1982.
Yüksel Mert, Bilinmeyen Atatürk, 2010.
İ.Güntürkün Kalıpçı, Her Yönüyle İnsan Atatürk, 2004; Esprileri ile İçimizden Biri Atatürk, 2007; Sinan Meydan, Akl-ı Kemal, 1.Cilt, 2014.
Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Düşünce ve Davranışları ile Atatürk, 2009.
Asaf İlbay, Çocukluk Arkadaşım Atatürk; Milliyet.com.tr, 28.10.2010.
Naim Babüroğlu, 22 Gün 22 Gece Sakarya, 2020.
Naim Babüroğlu, Kemalyeri, 2017.
Naim Babüroğlu, Tarihin Kıskandığı Lider, 2021,