Tencere dibin kara!

Seninki benden kara! “İstanbul belediye başkanlığı seçimlerine sayılı günler kala heyecan dorukta” diyen Doç. Dr. Necmettin Çalışkan: “Eskiden bu tür tartışmalarda Valiler taraf olmazdı. Şimdi “tek parti dönemi” gibi bir çark işliyor. Herkes tepeye bakıyor, ona göre konum alıyor.” “İstanbul Seçimi ve Zihinde Kalacaklar” başlığında kısa bir değerlendirme yapan, Saadet Partisi’nin Hatay siyasetindeki önemli ismi […]

Seninki benden kara!

“İstanbul belediye başkanlığı seçimlerine sayılı günler kala heyecan dorukta” diyen Doç. Dr. Necmettin Çalışkan: “Eskiden bu tür tartışmalarda Valiler taraf olmazdı. Şimdi “tek parti dönemi” gibi bir çark işliyor. Herkes tepeye bakıyor, ona göre konum alıyor.”

“İstanbul Seçimi ve Zihinde Kalacaklar” başlığında kısa bir değerlendirme yapan, Saadet Partisi’nin Hatay siyasetindeki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, İstanbul belediye başkanlığı seçimlerinin ‘belediye seçimi’ olmanın çok ötesine geçtiğini söyledi. Yaşanan süreçte, toplumsal kutuplaşmanın da, karşılıklı hakaret ve suçlamanın da arttığına işaret eden Çalışkan, “Tencere dibin kara, seninki benden kara, atasözü hesabı, her gün yeni kirli çamaşırlar ortaya dökülüyor. Hangi konuda birbirilerini suçluyorlarsa, aslında kendileri aynısını yapıyor. Niye, filan şirketin uçağına binmiş? Sen de falan şirketin uçağına bindin! Niye, filanca vilayete miting yapmaya gitmiş? Sende falanca vilayete gittin! Biri Laz, diğeri Kürt kökenli seçmene sarılarak kampanya yürütüyor. İddialar gırla gidiyor. Neler yok ki! Birinin, eski başkan tarafından 1999 yılında görevden alınışı, diğerinin yaptığı heykeller gündemde. Biri müteahhit, diğeri gemi filosu sahibi. Biri çömez, tecrübesiz, diğeri emir eri ve yıpranmış. Birinin Vali’ye hakaret iddiasıyla VIP Salonu kullanım odaklı kopan fırtına. Diğerinin, parti-iktidar gücünü güç kullanarak saldırısı ve otoritesiyle, kimisini işinden, kimini makamından etmesi. Nitekim, belediyedeki bazı çalışanlara ve Saadet adayının evlatlarına yaptıkları ortada” dedi.
-VALİLER TARAF!-
Eskiden bu tür tartışmalarda Valilerin taraf olmadığını ifade eden Çalışkan, “Şimdi, ‘tek parti dönemi’ gibi bir çark işliyor. Herkes tepeye bakıyor, ona göre konum alıyor” saptamasında bulundu.
Çalışkan, tespitlerine şöyle devam etti:
“Medyada da kalemşorlar, akla hayale gelmeyecek senaryolar üreterek, sürekli karşıdakini öcü gösterme derdinde. Seçimi nelere bağlıyorlar, anlamak mümkün değil. İnsan sormadan edemiyor! Akıl, izan, insaf tatile mi çıktı? Taraftarlar, bu kadar keskin olsa da gerçekte durum farklı.
Son günlerin moda trendi olan bir sokak röportajında rastladım. Ak Partili türbanlı bir kızımız diyor ki, ‘Keşke İmamoğlu da Ak Parti’ye geçse. Sonuçta o da bizim hemşerimiz, o da Karadenizli!’ Bakış açısı bu! Hemşericilik ön planda. Zannedildiği gibi, arada ideolojik bir uçurum yok, ‘mikro faşizm’ var.”
-DİN SİYASETİ-
Adayların seçim süreçlerinde, siyaset ve din başlıklarının iç içeliği noktasında da duran Necmettin Çalışkan, şunları söyledi:
“Kamuoyunda ön planda gösterilen her iki aday da, iftar soflarına gidip fakir sofralarında poz verdi. Her iki aday da camiye gitti. Birisi Eyüp Sultan’da Kur’an okudu, diğeri dergâhta poz verdi. Bu dönemki kampanyada, CHP algısı, Müslüman zihnini alabora etti. Cemaatlerden olumlu bahseden, Diyanetin müspet hareketlerini öven ve dindar profili öne çıkan bir aday var. Ak Parti cenahında ise, dindar adayın, dindarlıkla uyuşmayan uygulamalarının varlığı iddia edilmekte. Kampanya döneminde; geçmiş dönemlerin kirli çamaşırları, üzerinde şaibe bulutları dolaşan, peşkeş çekildiği iddia edilen ihaleler, projeler konuşuldu. Ama yeni döneme yönelik belediye hizmetleri konuşulmadı.”
-ELDE KALAN!-
Proje bazında adayların ne yapacakları ya da ne vaat ettiklerinin bilinmediğinin altını çizen Çalışkan, “Seçimden geriye zihinde kalacak kavramlar; Yunan, Pontus, VIP, Kürdistan, Lazistan, Diyarbakır, Trabzon, İspark, heykel ve Öcalan’ın Avukat görüşmesi olacak. Güvenliği sağlamakla yükümlü devletin tepedeki yöneticisinin, rakip adayı ve muhalefeti tehdit ettiği, baskı yaptığı bir ortamda seçime gidiyoruz. Kendisi, seçim sonucundaki olası bir zaferin parsasını toplama niyetinde olabilir. Ancak yapılanlar kabak tadı vermeye başladı. Hem, ya kaybederse! Fatura kime kesilecek? Kanaatimizce, seçimin en önemli sonucu, sandıktan çıkacak her durumda da Sayın Soylu’dan kurtulacak olmamızdır.
Bu arada, şovmenlik ve yağcılık yapıp göze girme derdinde olan siyasetçi, bürokrat ve STK’ların da eline büyük fırsat geçti. ‘Çünkü çaldılar’ diyerek video çek, sosyal medyada yayınla. Bulunduğun nargile kafeden selfi fotoğraf çek ve ‘Ben, İstanbul’da Binali Yıldırım için çalışırken’ diye paylaş…”dedi.
-BEKA SORUNU!-
Çalışkan, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bu seçim, tarihin sonu değil. Beka sorunu hiç değil. Şunu net ifade etmek gerekir ki… Saadet gelmedikçe, kim kazanırsa kazansın, belediyenin kaymağını yiyecek! Ekip çok değişmeyecek, yine belli kesimler ihaleleri almaya devam edecek. Umarız yanılırız.
Gelelim Saadet Partisi’ne… Şu bilinmeli ki, Saadetlilerin gidecekleri tek adres, Saadet Partisidir. Rahmetli Erbakan hoca ne demişti? ‘Dünyada iki Milli Görüşçü kalsa, biri aday olur diğeri ona oy verir.’ İdeali olan insan, doğru bildiği yolda tek kişi olmasıyla çok kişi olmasını hiç önemsemez. Unutulmamalı ki, eli başka yere oy vermeye alışan bir seçmen, bir daha geri gelmez. Saadetli, kimin kazanıp kimin kaybettiğine bakmadan, hak bildiği yolda inançla, azimle mücadele eder. Bu nedenle mutlaka Saadet’e oy vermeli, Saadet, yoluna Saadetlilerle devam etmelidir.” -Tamer Yazar-

Exit mobile version