“Tepeden Tırnağa Sevda”

Sevdalımız Nazım Hikmet 121 Yaşında “Selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına Bedava ekmek, bedava karanfil adına Mutlu emeklerle mutlu dinlenmeler adına ‘yarin yanağından gayri her yerde her şeye hep beraber’ diyebilmek adına evlerin yurtların ve kosmosun kardeşliği adına”       İşçi sınıfı ve ezilen halkların devrimci ozanı Nazım Hikmet’in ölümünden bu yana tam 121 yıl geçti. […]

Sevdalımız Nazım Hikmet 121 Yaşında

“Selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına

Bedava ekmek, bedava karanfil adına

Mutlu emeklerle mutlu dinlenmeler adına

‘yarin yanağından gayri her yerde her şeye hep

beraber’

diyebilmek adına

evlerin

yurtların

ve kosmosun kardeşliği adına”

      İşçi sınıfı ve ezilen halkların devrimci ozanı Nazım Hikmet’in ölümünden bu yana tam 121 yıl geçti. 3 Haziran 1963’te yaşamını yitiren Nazım Hikmet, 61 yıllık yaşamının ardından yüzlerce şiir, onlarca oyun, roman ve insanlığa adanmış bir yaşam bıraktı.

      Nazım Hikmet! Türkçe’ de yazılmış en güzel şiirlerin yazarı… Nedim Gürsel’in deyişiyle, ”ulusalla evrenseli  özgün bir bileşimde kaynaştırabilmiş ender sanatçılardan biri…

      ”Bu coğrafyada yaşayıp da ondan hiç değilse bir kaç dize okumamış/ezberlememiş  insanımız, şiir yazıp da ondan esinlenmemiş şairimiz” yok gibidir.

      Nazım Hikmet 15 Ocak 1902 tarihinde Selanik’te doğmuştur. Bugünlerde Ankara’da, İstanbul’da, Adana’da ve  birçok kentimizde “Nazım Hikmet 121 Yaşında”  başlığı altında büyük ustanın yaş günü kutlanmaktadır. Antakya TYS olarak 21 Ocak 2023 Cumartesi günü saat 15.00’te, Antakya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) salonunda türkülerle, görsellerle, şiirleriyle Büyük Usta’nın 121. yaş gününü kutlayacağız.

      Nazım Hikmet Otobiyografi adlı şiirinde şöyle diyor:

      “1902’de doğdum

      Doğduğum şehre dönmedim bir daha

          ……………

      Kimi insan otların kimi insan

      Balıkların çeşidini bilir

      Ben ayrılıkların

      Kimi insan ezbere sayar yıldızların adını

      Ben hasretlerin

      Hapislerde de yattım büyük otellerde de

      Açlık çektim açlık grevi de içinde ve

      Tatmadığım yemek yok gibidir.”

      Nazım, gerçekten doğduğu kente bir daha dönememiş, yaşamının büyük bölümünü gurbette/sürgünde geçirmiştir.

      Nazım, 1928’de Bakü’de ilk şiir kitabı Güneşi İçenlerin Türküsü’nü, 1929’da edebiyat dünyasına bomba gibi düşen 835 Satır’ı yayımladı. Resimli Ay’da “Putları Yıkıyoruz” başlıklı ünlü kampanyayı başlatarak dönemin tanınmış tutucu yazarlarını eleştirdi. Aynı yıl çıkan Jokond ile Si-Ya-U’yu, 1930’da Varan 3 ve 1+1=1’i, 1932’de Benerci Kendini Niçin Öldürdü? ve Gece Gelen Telgraf izledi. İstanbul’da dağıtılan bildiriler yüzünden 1933’te bir kez daha tutuklandı, Bursa’ya gönderildi. 4 yıllık mahkûmiyeti 1934 affı nedeniyle bir yıla düştü. 1,5 yıldır tutuklu olduğu için özgür kaldı. İstanbul’a dönerek Akşam’da Orhan Selim takma adıyla fıkra yazarlığına başladı; 1935’te Piraye ile evlendi. Ertesi yıl bir başyapıt olan Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı’nı yayımladı. 1938’de ordu içinde komünizm propagandası yapmak ve askeri isyana teşvik etmekle suçlanıp iki ayrı davadan toplam 28 yıl 4 ay hapse mahkûm edildi. İstanbul, Çankırı, Bursa cezaevlerinde 12 yıl 7 ay yattı. Büyük yapıtı Memleketimden İnsan Manzaraları’nı hapisteyken yazdı.   1951’de Piraye Hanım’dan ayrılıp Münevver Andaç’la evlendi. “Sağlam” raporu verilerek askere sevk edileceğini öğrenince Romanya üzerinden Moskova’ya kaçtı.

      Sürgünlük yıllarında dünyanın birçok ülkesini dolaştı, konferanslar verdi, ama aklı hep Türkiye’deydi. 25 Temmuz 1951’de yurttaşlıktan çıkarıldı. Bu karara “Beni Türklükten, halkımın evladı olmaktan hiçbir kuvvet çıkaramaz” diyerek tepki gösterdi. 1952’de Çin gezisi sırasında geçirdiği enfarktüs krizinden sonra uzun süre doktor kontrolünde yaşadı. 1963’te bir kalp krizi daha geçirerek “güzelim dünya elveda/ve merhaba/kainat” dedi.

Moskova’da toprağa verildi. Mezarı hala oradadır.

      Araştırmacı-Yazar Orhan Karaveli de bir konuşmasında, “Nazım Hikmet’in mezarı niçin hala Türkiye’de değil de halen sanal? Nazım Hikmet, Türkiye’ye gömülmeyi hak etmedi mi? Vasiyetini kale almadan bugüne kadar bu hizmeti, borcu yerine getirmekten kaçındılar. Bu beni hep düşündürdü ve rahatsız etti. Bugün de beni çok rahatsız ediyor” diye konuştu.

      Yaşam öyküsüne çok sayıda ülke, olay ve yapıt sığdıran Nazım Hikmet’in hece ölçüsüyle yazdığı ilk şiirleri ülkenin tarihine ve o yıllarda içinde bulunduğu duruma ışık tutmaktadır.

      835 Satır adlı yapıtından sonra peş peşe şiir kitabı yazmayı sürdüren Nazım, dünya görüşünü aktarırken kişisel duyarlılıklarını  da şiirinde harmanlar:

      Nazım, 1938-1950 yılları arasında hapishanede geçirdiği dönemde toplumsal ve kendisine ait duyarlılıklarını anlattığı şiirlerin yanı sıra destanlar yazmayı sürdürür. Düzyazı, senaryo, şiir tekniklerini harmanlayarak benzersiz bir yapı kurduğu Memleketimden İnsan Manzaraları bu dönemin ürünü. Yapıtta,  İkinci Meşrutiyet’ten İkinci Dünya Savaşı sonrasına uzana geniş bir zaman diliminde, Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve kültürel sorunlarını destanlaştırılmıştır.

       “Bugün Pazar,

      Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.

      Ve ben ömrümde ilk defa,

      gökyüzünün bu kadar benden uzak

      bu kadar mavi

      bu kadar geniş olduğuna şaşarak,

     kımıldamadan durdum.

      Sonra saygıyla toprağa oturdum.”

    Dizelerinde hapishane içindeki geçirilen anları;

      “Sarışın bir kurda benziyordu

      ve mavi gözleri çakmak çakmaktı

      yürüdü uçurumun başına kadar

      eğildi durdu

      Bıraksalar

      İnce uzun bacakları üzerinde yaylanarak

      Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi akarak

      Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.”

      Dizeleriyle Kurtuluş Savaşı anlatır.

      20. Yüzyılın en büyük şairlerinden biri sayılan Nazım Hikmet’in 1930’ların sonlarından bu yana yasak olan şiirleri ana dilinde ancak ölümünden iki yıl sonra yayımlanmaya başladı.

      Nazım Hikmet “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” adlı romanını, “Konuklarım kocamamış. Onları son görüşümde kaç yaşındaysalar o yaştalar, ama ben altmışın içindeyim. Beş yıl daha yaşayabilsem” diyerek bitiriyor.

      Ne yazık ki, aynı yıl yaşama ve sevdiklerine veda edeceğini bilmeyerek..…

      Nazım, hep yüreklerde yaşayacak. Mücadeleci kişiliği ile, şiirleriyle!..

Exit mobile version