Testi Kırıldıktan Sonra….

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Bu bir atasözüdür. Bunun günümüz Türkçesine uyarlanması şöyle yapılabilir: Nasihatle yola gelmeyeni azarlamak gerekir. Azarlamakla yola gelmeyeni ise dövmek… Bu dünya genelinde herkes için geçerli olması gereken bir öğüttür. Bu öğüte uyanlar, bu öğüte kulak verenler daima doğru yolu bulurlar ve yaşamlarında başarıya ulaşırlar. Yine […]

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

Bu bir atasözüdür. Bunun günümüz Türkçesine uyarlanması şöyle yapılabilir: Nasihatle yola gelmeyeni azarlamak gerekir. Azarlamakla yola gelmeyeni ise dövmek…

Bu dünya genelinde herkes için geçerli olması gereken bir öğüttür. Bu öğüte uyanlar, bu öğüte kulak verenler daima doğru yolu bulurlar ve yaşamlarında başarıya ulaşırlar.

Yine bir söz vardır: Beşer şaşar. Özdeyiş niteliğindeki bu söze de çok dikkat etmek gerekir.

Hiç kimse ben her şeyi bilirim. Her konuda bilgi sahibiyim. Benim tespitlerim, benim bildiklerim, benim ortaya koyduklarım doğrudur. Bunun aksine tutum ve davranışlar ise doğru değildir anlayışı çok yanlış, çok tehlikeli ve de çok sakıncalıdır.

Bu nedenle insanlar hareketlerinde, sözlerinde, hal ve tavırlarında yanılmış olabileceklerini düşünmeli ve beşer şaşar sözünü akıldan çıkarmamalıdır.

Yine atasözü niteliğinde bir deyim vardır: Hatadan dönmek, yanlışını kabul etmek erdemliliktir.

Yani bir kişi yaptığı hareketin, söylediği sözün, attığı adımın yanlış olduğunu, kendisine ve çevresine zarar verdiğini anladığı, ya da yapılan uyarılarla bu husus belirlendiğinde hatasından dönerek yanlışını kabul ettiğinde, o kişi toplum nezdinde küçülmez, büyür. Zira yaptığı hareket, attığı adım, söylediği söz, takındığı tavır bir erdemlilik örneği olarak kabul edilir. Bu nedenle de hatadan dönmenin erdemlilik olduğu kuralı ortaya atılmış ve kabul görmüştür.

Buna benzer bir söz de yanlış hesap Bağdat’tan döner cümlesidir.

Eğer yapılan hesaplamaların yanlış olduğu, gerek bu hesabı yapana ve gerekse bu hesaba muhatap olanlara bir zarar vereceği görülüp anlaşılırsa, bu hesap Bağdat’a bile gitmiş olsa oradan geri döner ve sahibine aynen teslim edilir.

Bu da önemli ve unutulmaması gereken özdeyiş niteliğini almış bulunan bir kuraldır.

Buna birde Nasrettin Hocadan günümüze kadar ulaşan fıkra niteliğindeki öğüdü eklemek gerekir: Nasrettin Hoca testiyi, su doldurması için kişiye teslim ettiğinde, onu döver ve sakın testiyi kırayım deme, kırmadan suyu doldur getir der. Çevrede bulunanlar bu durumu görünce hocaya: Hocam testiyi götüren kişi testiyi kırmadı neden onu dövdün diye sorarlar. Hoca da şu cevabı verir; Testi kırıldıktan sonra dövmenin ne anlamı var…

Bugünkü yazımızı hep atasözü veya atasözü niteliği kazanmış bulunan sözlere ayırmak istediğimiz için, birde şu sözü de hatırlatmak istiyoruz: Toplumda yer etmiş önemli bir deyimde vardır. Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı diye….

Bu sözünde içerisinde ders alınması gereken çok önemli öğütler vardır.

Yani demek isteniyor ki; Bu dünya fanidir. Gelip geçicidir. Hiçbir şey hiçbir kimseye sonsuza dek kalmaz. Gün gelir her şeyden el etek çekilir ve öbür dünyaya göçülür. Bakınız dünyanın dört bir yanına hükmetmiş bulunan Sultan Süleyman’a bile bu dünya kalmadı. O bile tüm gücünü, yetkilerini, saltanatını geride bırakarak öbür dünyaya göç etti. Bu nedenle herkes bu hususu gözden uzak tutmamalıdır. Bu ölümlü dünyada bir gün her şeyin geride bırakılıp gidileceğini akıldan çıkarmamak gerekir. Bu nedenle hırsı, kişisel beklentileri, gelecek hesaplarını, ihtirası geride bırakmak suretiyle doğru olanı arayıp bulmak, o doğrultuda hareket etmek suretiyle gelecek kuşaklar tarafından hayırla anılmayı sağlayacak tutum ve davranış içinde olunmalıdır.

Diliyorum ki bu hatırlatmalarımızdan gereken mesajlar alınır ve cennet dünyanın cehenneme çevrilmesinin önüne geçilmesine vesile olur….

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version