Eksikler, sorunlar, beklentiler…
Antiokheia Orontes’in (bugünkü Hatay), dünün tarihi ve kültürü adına en fazla birikim yaptığı coğrafyalardan biri, Samandağ! Peki, yaklaşan turizm sezonuna hazır mıyız? Antik çağın bu coğrafyaya bahşettiği görkemli yapıların geçmişte altı çizilen hatalarına beklenen doğruları eklemiş miyiz? Cevap, ne yazık ki ‘hayır’…
Seleukeia, “Seleukos Yurdu” anlamına gelir. Piereia ise eski Hellenlerin kullanımında, sanat tanrıçaları Mousa’ların yurdu anlamına… Burası Samandağ!
Yeni turizm sezonu öncesi tespitteydik. Tekrara düşen hatalarımızın altını çizdik. Ne zaman düzeltiriz bilinmez, ama! Ne ‘altını çizdiklerimiz’ ne de ‘tekrara düşen hatalarımız’ yakışmamış bize! Peki, gördüklerimiz mi? O zaman başlayalım mı?
–YAPTIK, UNUTTUK-
Açıkça söylemek gerekirse, denizin maviliğine karışan rüzgârın ılık dokunuşu ve güneşin bahar aydınlığı altında ilerleyen yerli-yabancı turist kalabalığının şimdiden yarattığı ilgi keyif verdi, hem Samandağ turizmi adına hem de Hatay. Ancak bu keyifli günün telaşında buraya gelenleri şaşırtan, şaşırttığı kadar ‘NİYE’ diye sordurtan bazı detaylar var ki, yakışmamış! Ne eldeki tarihe, ne Antiokheia Orontes’in emanetlerine sahip çıkması gereken bizlere!
Bir turistin bu konudaki yorumu oldukça dikkat çekici:
“Çok güzel bir yer. Denizi, tarihi, kültürü, coğrafyası, yeşili… Her şey var! Ama her şey… Tüm bu sahip olunanlara biraz ek yaparak çok ciddi bir turizm geliri elde etmek mümkün. Yorulmadan! Dediğim gibi, yemek yapmak için malzemeniz o kadar çok ki! Pişirmek için erinmemek gerek ama… Sanırım buradaki sorun bu! Malzeme çok, ama ‘yemeği kim yapacak’ diye herkes birbirine bakıyor! O yüzden de ‘tok’ olması gereken bir coğrafya ‘aç’ bırakılıyor. Burası, bunun en garip örneği… Tavsiye üzerine geldik. Hayran da kaldık. Ama buraya gelenleri karşılayan bu yapıların
-WC’LER DE!-
Buraya gelen turistlerin temel ihtiyaçları düşünülerek, aynı yol güzergâhı üzerinde tuvaletler de inşa edilmiş. Ancak, tuvaletleri kullanmak isteyenleri ‘kilitli kapılar’ karşılıyor. Bu durum hem gülümsetiyor hem düşündürüyor. Hizmet için projelendirilen yapıların neden yıllardır ‘atıl’ durumda bırakıldığına dair soruları ise hem Hatay Valiliği hem İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü noktasında biriktiriyor. Buradaki yapıların ‘hizmet kontrolünü’ yapması gereken Samandağ Kaymakamlığı
-İLERLEMEK ZOR!-
Titus Tüneli’ne ve Beşikli Mağarası’na ilerleyen yolun düzeltilmesi sonrasında, gelenlerin rahatça ilerleyebildiği bir “yürüyüş rotası” hayata geçirildi. Ancak mevcut yolun ilk durağına karşılık gelen ve yüksekliği 7 – genişliği 6 metre olan Titus Tüneli’nde ilerlemeye çalışanları oldukça zorlu bir ‘süreç’ bekliyor.
Tünel’e inen merdivenler, gelen yerli-yabancı turistlerin zemine ulaşmasına yardımcı oluyor. Buraya kadar güzel! Ancak Tünel’in içinden akan ve yer yer derinleşen sular, ilerlemek isteyenlerin çoğu zaman geriye dönmesine neden oluyor. Tünel içindeki kayalık zemin ve karşınıza çıkan göletler ise ısrarla ilerlemek isteyenler için “ciddi düşmelerle sonuçlanabilecek olası kazalara” ortam hazırlıyor.
Bu kısımda yürümeye çalışan, ancak çok fazla ilerleyemeden geri dönmek zorunda kaldığını söyleyen bir turistin aktardıkları şöyle:
“Sonuna kadar gitmek isterdim. Buraya kadar gelmişken Tünel’in kapısından dönmek gerçekten de üzücü. Sanırım burası pek biz yaşlılar için uygun bir yer değil. Bunu deneyerek gördüm! Gençler bir şekilde ilerliyor. Ama ben göz alamadım doğrusu… Avusturya’da böyle bir vadi gibi bir yerde ilerlemiştik. Orada, ilerlemek isteyenler için ahşap bir koridor inşa etmişlerdi. Tabi burada da aynısı olsun demiyorum, ama en azından Tünel’in zeminini düzeltmek, bu kayalarla engellenmiş hali biraz yumuşatmak söz konusu olamaz mı? Eğer buraya gelenler Tünel’i baştan sona gezsin istiyorsanız, olması gereken bu! Yoksa çoğu benim gibi, bakar ve geri döner!”
Titus Tüneli’nden çıkanların ikinci rotasını ise Beşikli Mağara oluşturuyor. Yol boyunca yöre insanlarının gülümseyen yüzleri ile karşılanan ve satılan yöresel lezzetlerden tatma-satın alma fırsatı bulanların ulaştığı bu noktaya iliştirilen eleştiri ise geçmiş yıllardakinden çok farklı değil!
Tünel’in deniz tarafındaki girişine göre sağ tarafta, 100 metre kadar uzaklıkta bulunan Beşikli Mağara, kaya mezarlarının en geniş ve en ünlülerinden biri. İçerisinde, bölümler halinde on iki mezar bulunuyor. Kayaların oyulması ile meydana getirilen bu yer, gelen turistlerin ve ziyaretçilerin en fazla merak ettiği turistik destinasyonların başında geliyor. Ancak mezarların tam önünde olması gereken ahşap çitlerin (gelenlerin, mezarların üzerinde gezinmesini engelleme adına yapılmış…) yokluğu, burayı, gelenlerin “gezinme alanı” haline getirmiş!
Mezar alanlarının üzerinde dolaşan adımların “rahatsız eden” görselinde duran ve bu duruma
“Aslında, olsun ya da olmasın, mezar alanı… Saygı duyup, üzerinde bu şekilde gezinmemek gerek! Ama bunu kişisel bir tercihe de bırakmamak gerek! İlk kez geliyorum, ama gelmeden önce izlediğim bazı fotoğraflarda, bu mezarların önünde çitler görmüştüm. Zaten o çitlerin oturtulduğu ayaklıklar hala toprak zeminde.
Türkiye, kendi topraklarından kaçırılanlar konusunda bu kadar hassasken, eldekilerine karşı neden böyle hoyratça davranıyor, merak ediyorum doğrusu. Bakanlığınızın, Amerika ve Avrupa’daki müzelerde nasıl sıkı bir takip yaptığını bir tarihçi olarak gözlemliyorum. Ama buradaki görüntü ile Ankara’nın çabası çelişiyor. Peki, hangisi doğru? Ankara’daki çaba mı, buradaki boş vermişlik mi?”
Biriken sorulara cevabımız var mı? Gerçeğimiz konusunda bir cevabımız var mı? Peki ya eksikliklerimiz konusunda yapmamız gerekenlere eklemek istediğimiz ‘resmi’ bir şeyler… Var mı? -Tamer Yazar-