Türk-İş’ten Coşkulu 1 Mayıs kutlaması

Atalay, işçinin meselelerini, problemlerini Antakya’dan, Türkiye kamuoyunave ülkeyi yönetenlere duyurdu Türkiye İçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), genel merkez düzeyindeki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarını bu yıl Antakya’da yoğun katılımla gerçekleştirdi. İtfaiye meydanında düzenlenen, Medeniyetler Korosunun şarkılarını seslendirdiği, coşkunun eksik olmadığı kutlamalarda Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, Türk-İş Adana Bölge […]

Atalay, işçinin meselelerini, problemlerini Antakya’dan, Türkiye kamuoyunave ülkeyi yönetenlere duyurdu

Türkiye İçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), genel merkez düzeyindeki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarını bu yıl Antakya’da yoğun katılımla gerçekleştirdi. İtfaiye meydanında düzenlenen, Medeniyetler Korosunun şarkılarını seslendirdiği, coşkunun eksik olmadığı kutlamalarda Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, Türk-İş Adana Bölge Temsilcisi Edip Gülnar, Şube Başkanları, emek örgütleri ve çok sayıda işçi hazır bulundu.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, alkışlarla sloganlarla desteklenen konuşmasında, tüm emekçilerin gününü kutladı, Zeytin Dalı Harekatı’nda hayatını kaybeden işçilere Allah’tan rahmet diledi.
Ülkede 15 yıldır süren bir taşeron problemi olduğunu konuşmasında belirten Atalay, Türk-İş’in illerdeki üyeleri, temsilcilerinin, her platformda her ortamda bu taşeron düzenlenmesinin kabul edilir tarafının olmadığını, bir iş yerinde kadrolu işçinin yemek yediğini, servise bindiğini, hasta olduğu zaman doktora gittiğini ama taşeron işçisinin doktora gidemediğini, yemek yiyemediğini, servise binemediğini her ortamda bunları anlatmaya gayret ettiklerini söyledi, bunları anlatırken naylon sendikaların ağızlarını bir kere açmadıklarını vurguladı.
İnsanca bir yaşam istiyoruz …
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, alkışlarla sloganlarla desteklenen konuşmasında, insana yakışır iş ve yaşam şartlarını sağlamak için tüm emekçiler dayanışma içinde bir arada olduklarını söyledi, emeğiyle geçinmeye çalışan milyonlar olduklarını ifade etti ve “Çocuklarımıza onurlu ve güvenli bir gelecek sağlamak istiyoruz. Şehrimiz, ülkemiz, dilimiz, inancımız, görüşümüz, işyerimiz farklı olsa da bizler emeğin ortak dilini konuşup, onun en yüce değer olduğuna inanıyoruz. Bu anlayışla dünyanın farklı ülkelerinde ve yurdumuzun değişik illerinde kardeşlerimiz, bizler gibi bugün alanları dolduruyor.
Talebimiz çok açık. İnsanca bir yaşam istiyoruz. Ortak Mücadelemiz İçin Buradayız. Haksız işten çıkarma, sendikasızlaştırma, kıdem tazminatına müdahale, özelleştirme, esneklik, kuralsız ve kayıt dışı çalıştırma, vergide adaletsizlik yıllardır mücadele ettiğimiz sorunlar. İnsanı insan yapan değerleri ülkemizde egemen kılmadıkça bu sorunlarımız devam edecek. Şimdi de gündemde Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi var. Cumhuriyetin ilk dönemlerinden bu yana kurulan işletmeler tek tek satılıyor. Alın terimizle kazandığımız ekmeğimiz bizden çalınıyor. Sağlığımız çok uluslu küresel şirketlerin kazançları uğruna yok sayılıyor.
1 Mayıs 2018’deki gündemimize baktığımızda, zorlu mücadeleler sonunda elde ettiğimiz haklarımız yoğun bir saldırı altında. Yaşama ve çalışma şartlarımız giderek bozuluyor. Ücretlerimiz artan fiyatlar karşısında sürekli eriyor. Bizler karşılaştığımız sorunlara karşı taleplerimizi seslendirmek ve somut adımlar atılması için buradayız. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik haklarımız piyasa şartlarına bırakılıyor. İş kazaları her ay yüzlerce arkadaşımızı yaşamdan koparıyor.
Kamu kurumlarındaki taşeron işçilerinin kadroya alınması önemli bir kazanım olmasına karşın, birçok tartışma ve yeni sorunu da beraberinde getirip mağduriyetlere neden oldu. Bu mağduriyetlerden en önemlisi, kapsam dışında kalan taşeron işçilerdir. Diğer yandan, işçiler arasında ücret ve çalışma şartları bakımından ayrım sona ermemiştir. Güvencesizliği sürekli hale getiren geçici ve mevsimlik işçilik uygulamalarında iyileştirme yapılarak 4 aya kadar daha fazla çalışma olanağı sağlanmış, ancak daha sözleşme yapılmamıştır” dedi.
Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve kötü muamele engellenmeli …
Öncelikle ‘iktisaden güçsüz durumda olan geniş halk kesimlerini’ korumak ve kollamanın birincil görev olmasının gerekliliğini söyleyen Atalay, hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde temel insan hak ve özgürlüklerinin kullanılmasının sağlanmasının önemine değindi ve şunları dile getirdi: “Kadınlara yönelik erkek egemen söylem ve eylemler son bulmalı, kadınların çalışma yaşamına aktif bir şekilde, uzun vadeli katılımını sağlayacak sosyal politikalar geliştirilmelidir. Her türlü çocuk emeğinin ortadan kaldırılmasını sağlayacak programlar en hızlı şekilde uygulamaya konulmalıdır. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve kötü muamele engellenmelidir. Sendikal örgütlenmede işçilerin hür iradesine herkes saygı göstermelidir.
Çalışanların ‘ekmek’ sorunu sürdürülen iktisadi ve mali politikaların sonucudur. İktisat politikaları rant sağlama ve rant elde etme yaklaşımından çok yatırım ve üretime odaklı, yüksek katma değerli, sürdürülebilir ve kapsayıcı nitelikte olacak biçimde belirlenmelidir. İş cinayetleri halini alan iş kazalarına köklü bir çözüm bulmak öncelikle işverenlerin ve devletin görevidir. Bu konuda herkes üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. Kayıt dışı çalıştırma, işçilerin yıllarca ortaya koydukları emeğin yok sayılmasına neden olmaktadır. Kamu kurumları öncelikle işverenleri hedefleyen söylem ve politikalar geliştirmelidir. İnsan onuruna yakışır yaşam koşullarına ulaşmanın temellerinden biri, emekçinin ailesi ile birlikte yaşamını insan onuruna yaraşır şekilde sürdürebileceği bir ücrete ulaşmasıdır. Bu nedenle asgari ücret bireye göre değil, aileye göre hesaplanmalıdır. Ülkenin en fazla vergi veren kesimi olan tüm ücretlilerin üzerindeki bu yük azaltılmalı, vergilendirme politikasında adalet sağlanmalıdır.
Doğal yaşam alanlarının plansızca iktisadi faaliyet alanları haline getirilmesi engellenmelidir. Genetiği değiştirilmiş organizmalı ürünlerin tüketimini engelleyecek politikalar geliştirilmelidir. Yerli besicilik ve tarıma gereken destekler sağlanmalıdır. Toplumsal politikalar engellileri tam anlamıyla kapsayacak bir şekilde tasarlanmalıdır. Emeklilik şartları yeniden düzenlenmeli, emekli maaşları asgari ücretin altında olmamalıdır.”
Devlet şekerden elini çekmemeli …
Yaklaşık 3 aydır kapılarda şeker fabrikalarını anlattıklarını söyleyen Atalay, özelleştirmeyin dediklerini hatırlattı. Devletin şekerden elini çekmemesini isteyen Atalay, “Özelleştirirseniz 5 tane fabrika çalışır, geri kalanlar çalışmaz. Onun için bu sevdadan vazgeçin, bu özelleştirmeden vazgeçin. Bu yol çıkmaz bir yol, Et Balık’lar gibi bu ülkede hata yaparsınız vebale girersiniz” dedi.
Atalay, 10-12 yaşındaki çocuk işçi çalıştıranlara ağır cezalar getirilmesinin gerekliliğini ifade etti, Türk-İş’in her zaman işçi ve emekçinin yanında olduğunu dile getirdi ve “Kudüs de kırmızı çizgimiz, kıdem tazminatı da kırmızı çizgimiz, KİT’ler de kırımızı çizgimiz, şeker de karayolları da tarım işçileri de PTT çalışanları da özel sektörde örgütlendi diye işten atılanlar da bizim kırmızı çizgimiz. Türk-İş ve onun yönetimi, her meselede bu ülkede söyleyecek sözü var. Taşeron konusunu Türkiye gündemine getiren Türk-İş ama bir bölgelerde bazı laflar var, davulu biri çalıyor parsayı birileri topluyor” dedi. -Mehmet ÖZGÜN-

Exit mobile version