Türkiye Efsanesi Köy Enstitüleri 82 Yaşında

 Yarın, 17 Nisan 2022, Köy Enstitülerinin 82. kuruluş yıldönümüdür. Anadolu topraklarına bir Rönesans ışığı gibi vuran Köy Enstitüleri kuruluş yasası, bundan 82 yıl önce,  17 Nisan 1940 tarihinde, çıkmıştı. “ Anadolu halk kültürüne ayaklarını basarak Doğu ve Batı kültürleri arasında bir köprü kurmaya, hümanist bir kültür devrimiyle yeryüzünü selamlamaya çıkmış enstitülerin öncesinde eğitmen kursları vardı.” […]

 Yarın, 17 Nisan 2022, Köy Enstitülerinin 82. kuruluş yıldönümüdür.

Anadolu topraklarına bir Rönesans ışığı gibi vuran Köy Enstitüleri kuruluş yasası, bundan 82 yıl önce,  17 Nisan 1940 tarihinde, çıkmıştı.

“ Anadolu halk kültürüne ayaklarını basarak Doğu ve Batı kültürleri arasında bir köprü kurmaya, hümanist bir kültür devrimiyle yeryüzünü selamlamaya çıkmış enstitülerin öncesinde eğitmen kursları vardı.”

Bilindiği gibi Köy Enstitülerinden onlarca ozan, öykücü, romancı; sınırlı olanaklarına rağmen onlarca akademisyen, bilim  insanı yetişti.

Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Osman Şahin, Mehmet Uslu,Dursun Akçam ve bunlar gibi niceleri önde gelen yazarlar, düşünürler Köy Enstitülerinden çıkmıştır.

Türkiye’de yazın ve düşün hayatına yön veren aydınlarımız bu enstitülerin verimlilik gücünü kanıtlamaya yeter.

Düziçi Köy Enstitüsü mezunu, usta şair Ali Yüce bir toplantıda, “Ben Enstütü’yü bitirmeseydim köyümde çobanlık yapacaktım.” demişti.

Büyük Usta Aşık Veysel, usta ozan olarak Enstitülerde belletici olarak çalıştı. Enstitüler, çevrelerindeki okulsuz köylere okullar yaptı.

Enstitüler bozkırda yüzbinlerce ağaç yetiştirdi. Karadeniz’de modern balıkçılığı halka Beşikdüzü Köy Enstitüsü öğretti

Eğitim sistemimizin  “olmazsa olmaz”ları arasında  “okuma alışkanlığı” önemli bir yer tutar. Ne yazık ki bu alışkanlığı topluma kazandıramamışız.  İl ve ilçelerimizin tamamında, okullarımızın çoğunda kitaplık vardır. Bu kitaplıklarda binlerce kitap el değmeden bekler. Bir öğrenci okuma alışkanlığı kazanmadan liseyi, hatta üniversiteyi bitirebiliyor.

Çocuklar için temel kitap sayılan İki Yıl Okul Tatili’ni, Küçük Prens’i, Çalıkuşu’nu, Sait Faik’in Son Kuşlar’ını, Robinson Crusoe’yi okumayan çocuklarımız çoğunluğu oluşturuyor. Evde anne-baba, okulda öğretmen bu konuda iyi örnek olamıyorsa, çocuk bu alışkanlığı nasıl kazanabilsin? 

Edebiyat araştırmacısı Cevdet Kudret: “Okullar, okuma alışkanlığı kazandırabilirse başka hiçbir şey kazandırmazsa da olur.” demişti. 

Bu yıl 82. yılını kutlayacağımız Köy Enstitüleri aslında bu sorunu 82 yıl önce çözmüştü.

Köy Enstitülerinde, okuma eylemi üstüne uzun uzun düşünülmüş ve bu eylem derslere yansıtılmıştır.

Köy Enstitüleri’nin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç 1943 yılında bütün Enstitü müdürlerine hitaben yazdığı bir mektupta, “Gittiğim Enstitülerin çoğunda öğretmenlerde, öğrenciyi tatmin edecek düzeyde kitap okuma hevesi görmedim. Türkçe öğretmenlerinden kimileri bile istenilenden çok az kitap okumaktadır. Bu durum öğretmenin şahsından çok, enstitünün ve öğrencinin zararınadır. Okuma isteği kıt öğretmenlerin çoğunlukta olduğu enstitü basitleşmekte, durgun ve sıkıcı bir durum göstermektedir… ne yapıp yapıp öğretmenlere kitap okutma işini başarmanız ve onlarda bu alışkanlığı kökleştirmeniz gerekir. Yapılanların verimli olması için Enstitü öğretmeninin, usta öğreticisinin kendi meslek ve işleriyle ilgili kaynaklarla birlikte yılda en az 24 kitap okumuş olmaları ve aynı okuma zevki ve alışkanlığını öğrencilerine aşılamaları başta gelen görev koşullarından biridir.”

Yine bir mektubunda Tonguç,  “Şartlar ne olursa olsun, mevsim hangi mevsim bulunursa bulunsun, öğrencilere her gün serbest okuma yaptırılacak ve onlara kitap okuma alışkanlığı mutlak surette kazandırılacaktır.” demektedir.

Aşağıdaki bazı örnekler Tonguç’un amacına ulaştığını gösterir:

“1941 yılında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü sık sık yaptığı gezilerinden birinde Balıkesir Savaştepe Köy Enstitüsü’ne de uğramıştı. Yanında dönemin Genelkurmay Başkanı Abdurrahman Nafiz Gülman Paşa da vardı. İlerlerken kümes nöbetçiliği yapan bir kız öğrenciye rastladı. Kıza yaklaştı, sokulup sordu.

Azık torbasında neler olduğunu öğrenmek istiyordu. Hatice Kolukısa adlı bu öğrenci, peynir, ekmek,  Bakanlık klasiği olan Sofokles’in “Antigone” adlı kitabını çıkarınca, yüzü gülen, gözleri ışıldayan İnönü, Abdurrahman Nafiz Paşa’ya:

‘Bak Paşa,’ diyordu, ‘Ekmeğin yanında kitap. Köylümüz, kentlimiz, erimiz, generalimiz kumanyasında ne zaman kitabı ekleyecek duruma gelirse o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş demektir. Topraklarımızı bilgiyle değerlendirmenin, bilinçle savunur duruma gelmenin başka yolu yoktur.” (Aydınlanma Devrimi ve Köy Enstitüleri, Mevlüt Kaplan)

Köy Enstitülerinden  hemşerilerimiz Ali Yüce, Abdullah Özkucur, Haydar Demirtaş’ın  da aralarında bulunduğu onlarca aydın yetişmiştir.

Enstitüler bugüne taşınmış olsaydı, inanıyorum ki eğiitimde çektiğimiz sıkıntıların hiçbiri bugün olmayacaktı.

Unesco’nun tüm dünyaya örnek eğitim modeli olarak önerdiği ve bugün eğitimde başarılı olmuş tüm ülkelerde onun ilkelerinden bir parçanın mutlaka bulunduğu Köy Enstitüleri hep yaşayacak.

Exit mobile version