Peki ya Hatay?
Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Muhammed Vecih Cuma, İdlib’e yönelik son dönemde artan hava saldırılarına işaret ederken, “Uluslararası camia bu işi sadece seyrediyor. Eğer Türkiye tarafına bir göç dalgası başlarsa bundan bütün dünya etkilenecek. Bunlar sadece Türkiye’ye gelmezler, buradan bütün dünyaya yayılırlar” mesajı verdi.
Artan diplomatik çabalar kitlesel bir göç olasılığını minimize etmeyi hedeflerken, Türkiye’nin İdlib noktasındaki sınırlarına yönelik şu ana kadar bir hareketlenme olmadı. Ancak son dönem hava saldırıları nedeniyle Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib ve Hama’da on binlerce sivilin yerinden olduğu da biliniyor. O nedenle sorulan değişmiyor! Türkiye yeni bir göç dalgasına hazır mı? Bizler bu soruya Hatay’ı da katalım istiyoruz! Peki ya Hatay? Hatay, böylesi bir göç dalgası için hazır mı? Askeri tedbirlerin en üst seviyede olduğu biliniyor. Ancak, kalabalıkları sınırda ya da sınırın ötesinde tutma planı işleyecek mi? Çaresizce sınırda birikebilecek sivilleri ‘sınır tellerinin diğer tarafında’ tutmak mümkün olacak mı?
Sorular önemli! Çünkü cevapları henüz verilmemiş soruların gölgesinde, İdlib’den olası bir göçe karşı Türkiye’nin hazırlıkları (özellikle de askeri anlamda…) artarak sürüyor. Ancak Hükümet, göçü sınırın Suriye tarafında tutmaya kararlı görünse de, uzmanlar bunun oldukça zor olduğuna dikkat çekiyor. Özellikle de kış mevsimi yaklaşırken!
Mevcut durumda İdlib’de 30 bin kişinin evlerini terk ettiği ve bunların çoğunun Türkiye sınırına doğru ilerlediğinden hareket eden yetkililer, arkası gelmesi muhtemel büyük göç dalgasını Türkiye-Suriye sınırının öteki tarafında tutmaya dönük çalışmaları artırdı. Konuya ilişkin bilgi veren Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) yetkilileri, Kızılay’la birlikte bölgeye dönük yardımları artırdıklarını söylüyor.
Mevcut durumda Suriye içindeki 40’a yakın kampta kalan insanların ihtiyaçlarını karşılayan Kızılay, her ay yaklaşık 150 bin kişiye ulaştırdığı insani yardımı daha da artırma kararı aldı. Olası göç ile gelecek insanlar için Suriye sınırının öteki tarafında yeni kamp alanları tespit eden, bölgedeki depolarına çadır, battaniye, gıda kolisi ve hijyen setleri takviye eden Kızılay, İdlib’deki yetimhanelerdeki çocukların çatışmalardan en az etkilenmesi için de planlamalar içinde.
-SAVAŞIN SON SAHNESİ-
İdlib’den olası bir göç için konuşan isimlerden biri de, Türk-Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Uygulama-Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Murat Erdoğan. Erdoğan, hükümetin olası bir göç dalgasını sınırın öteki tarafında tutmak istediğini söylüyor. Ancak, “Tutamayabiliriz. Çünkü insanlar İdlib’e sistemli bir saldırı durumda doğrudan Türkiye’ye yönelecekler. Tutmak çok zor” yorumunu da yapıyor.
Türkiye’nin bir yandan Rusya ve İran’la yürüttüğü diplomatik temaslara değinen ve bu diplomatik temaslarda “Muhaliflerle radikaller ayrılsın, teröristlerle birlikte mücadele edelim” mesajının öne çıktığını hatırlatan Erdoğan, ancak gelinen noktada ‘teröristle masum insanı’ ayıracak bir sistemin olmadığını vurguluyor. Tüm dünyada “Suriye’den teröristler gelecek” algısının yayıldığını ve böylesi bir algı karşısında Türkiye’nin Avrupa ile birlikte göçü önlemeye dönük ortak strateji belirlemesinin zor olduğunu söyleyen Erdoğan, “Türkiye’nin Almanya ve Fransa üzerinden Suriye rejimiyle iletişim kurması gerekiyor. Ben, göçü önlemenin yolunun Suriye rejimiyle diyalogdan geçtiğini düşünüyorum” diye konuşuyor.
Erdoğan, Türkiye’nin, Suriye rejimine bölgedeki teröristler konusunda “birlikte çalışma” teklifini kolaylıkla iletebileceğini belirtirken, “Bu yapılırsa, sonra kimse dönüp de ‘sınırdan giren terörist mi, değil mi’ sorusunu sormayacak” yorumu yapıyor.
Göç ve uyum çalışmaları kapsamında sahada yaptığı araştırmalarıyla dikkat çeken TOBB Üniversitesi’nden Doç. Başak Yavcan ise olası bir göç dalgası konusunda en büyük kaygısının “Türkiye’deki sosyal uyum” olduğunu söylüyor. “Suriyeliler, zaten her konuda günah keçisi ilan edilmiş durumdalar” görüşündeki Yavcan, kaygılarını paylaşırken, “Türk kamuoyunda Suriyeliler konusundaki negatif düşünceler gün geçtikçe artıyor. Yeni bir göç dalgası bu düşünceleri daha da tetikleyecek. Suriye karşıtlığının yarattığı toplumsal tansiyonun saatli bomba gibi olduğunu söylesem yanlış olmaz” diye konuşuyor.
Bu konuda çözüm odaklı düşünen ve “Suriyelilerin gelmesi durumunda, acil uluslararası bir fon yönetimi oluşturulmalı” diyen Yavcan, Avrupa Birliği’nden ne kadar mali yardım alınacağından, bu yardımın, fonun nasıl kullanılacağına kadar her detayın şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmasını öneriyor. Yavcan, “Suriyelilere ne yapılırsa yerli halka da yapılması gerekiyor. Suriyelilere mesleki eğitim verilecekse, dil öğretilecekse, hepsi ama hepsi yerli halka da sunulmalı. Toplumsal uyum olmadan göçle mücadele etmemiz çok zor” diyor.
-İLETİŞİM ŞART-
İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır da olası bir göç dalgasının “kaçınılmaz” olduğunu ve bu kez Türkiye’nin “çok daha dikkatli hareket etmesi” gerektiğini söyleyenlerden. Çorabatır, bunun nasıl olacağını anlatırken, “Türkiye’nin, sınırda mutlaka uluslararası mülteci hukukunun gereği olarak, uluslararası bir işbirliği ile göçü kontrol etmesi gerekiyor. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler yetkilileri de işin her aşamasında devrede olmalı” diyor. Çorabatır, Türkiye’nin bu konuda eksikleri olduğunu vurgularken de, “Türkiye, imajını yenilemeli ve uluslararası işbirliğiyle öne çıkmalı. Daha önceki deneyimlerde Türkiye bu konuda çok geride kalmıştı” görüşünü savunuyor.
-Tamer Yazar-