Derin Yoksulluk Ağı’nın son saha araştırması, Türkiye’de çocukların yalnızca beslenmeden değil, giyinme hakkından da mahrum kaldığını gözler önüne seriyor. Her iki çocuktan biri yeterli iç çamaşırı bulamıyor, yüzlercesi ayakkabı, pantolon ya da tişört eksikliği yaşıyor.
Derin Yoksulluk Ağı tarafından gerçekleştirilen saha çalışması, çocuk yoksulluğunun Türkiye’de ulaştığı vahim boyutları bir kez daha gözler önüne serdi. İstanbul’un farklı semtlerinde, çoğunluğu asgari ücretle geçinen veya sosyal yardım alan ailelerle yapılan görüşmelerde, 234 çocukla birebir temas kuruldu. Elde edilen veriler, giysi eksikliğinin çocukların yaşam kalitesini ve psikolojisini ciddi şekilde etkilediğini ortaya koydu.
Araştırmaya göre, 129 çocuk yeterli iç çamaşırına sahip değil, 192 çocuk ayakkabı, 158 çocuk pantolon, 148 çocuk ise tişört eksikliği yaşıyor. Bu veriler, yoksulluğun artık sadece karın doyuramamakla sınırlı olmadığını, temel ihtiyaçlar listesindeki en basit unsurların bile karşılanamadığını gösteriyor.
“TÜİK verileri, tabloyu resmileştiriyor”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024 yılı verileri de bu dramatik tabloyu doğruluyor. 15 yaş altı çocukların yüzde 9.2’si, ekonomik yetersizlikler nedeniyle yeni bir giysi alamıyor. Dahası, iki çift düzgün ayakkabıya sahip olmayan çocukların oranı yüzde 9.4 olarak kaydedildi.
Bu oranlar, sokakta oynayan bir çocuğun neden yırtık terliklerle dolaştığını ya da okul etkinliklerinde neden geri planda kaldığını açıklıyor. Türkiye’de her 10 çocuktan biri, modern dünyanın en temel hakkı olan giyinme hakkından mahrum.
“Bir eksiklik değil, açık bir eşitsizlik”
Derin Yoksulluk Ağı’nın kurucusu Hacer Foggo, konuyla ilgili yaptığı açıklamada durumun artık “yetersizlik” olarak tanımlanamayacağını, bunun açık bir sosyal eşitsizlik olduğunu vurguladı. Foggo, bir annenin yaşadığı çaresizliği şöyle aktardı:
“Dün bir anne, çocuğu 23 Nisan’da sahneye çıkacak diye beyaz gömlek arıyordu ama alamadı. Bu çocuk, yalnızca bir gömlekten değil, o etkinlikteki var olma hakkından mahrum kaldı.”
Foggo, çocukların yüzde 18.7’sinin maddi sebeplerle okul etkinliklerine katılamadığını belirtirken, bunun ileride sosyal dışlanmaya yol açtığını söyledi.
“Kıyafet eksikliği sosyal travmaya dönüşüyor”
DYA’nın araştırmasında dikkat çeken bir başka unsur ise, giyim yoksunluğunun psikolojik etkileri oldu. Özellikle ergenlik çağındaki kız çocukları, uygun kıyafetleri olmadığı için okula gitmek istemiyor. Bir çocuğun “Ayakkabım yoktu, ablamın kadın terliğini giydim, artık mahallede utanıyorum” ifadesi, yaşanan özgüven kaybının derinliğini ortaya koyuyor.
Bir başka anne ise, “Çocuklarımın bedenini bilmiyorum çünkü yıllardır yeni kıyafet almadım” diyerek kıyafet ihtiyacının çöpten, bağışlardan veya belediye yardımlarından karşılandığını anlattı.
“Sadece devlet yardımı yetmiyor”
Bu tablo karşısında uzmanlar, yalnızca sosyal yardımların değil, kapsayıcı sosyal politikaların devreye girmesi gerektiğini savunuyor. Uzmanlara göre, çocukların giyinme hakkı, beslenme kadar temel ve hayati bir gereklilik olarak tanımlanmalı. Aksi halde bu kuşak, yoksulluğun izlerini hayat boyu taşıyacak.