Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den bugüne 13 yıl geride kaldı. 13 yılda, Türkiye’yi doğrudan etkileyecek stratejik ve jeopolitik değişimler oldu. Türkiye’nin komşuları değişti. 2011’de Türkiye’nin 911 kilometrede komşusu Suriye Arap Cumhuriyeti’ydi. Şimdi ise, Türkiye ABD, Rusya ve sınırda bazı yerlerde PYD/PKK terör örgütüyle komşu durumunda. Türkiye’de, yaklaşık dört milyon “Geçici Koruma Statüsünde” Suriyeli yaşıyor. Diğer ülkelerden gelen göçmenlerle, dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapan ülke konumuna geldi.
20 Mart 2005’te, PKK terör örgütü tarafından ABD’nin direktifiyle hazırlanan Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Sözleşmesi yayımlandı. Bu sözleşmeye göre, “Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ta tüm Kürtler bir araya gelerek Birleşik bir devleti kuracakları” yer alır. Türkiye, 2011’de Suriye’de başlayan iç savaşta Suriye’yi parçalamak isteyen ABD’yle işbirliği yaptı, Suriyeli muhalifleri destekledi. Böylece, ABD’nin hedefinin Suriye ayağı da tamamlanmış oldu. Kaldı İran ve Türkiye…
***
ABD’li Profesör Noam Chomsky 1983’te yayımlanan “Kader Üçgeni” adlı kitabında, Kudüs Amerikan Girişimcilik Enstitüsü’nün raporuna yer verir. Bu raporda şu bilgiler vardı: “Ortadoğu’da ulusalcılık ve ulusal kimlik yok edilmeli, bunun için de Ortadoğu Osmanlılaştırılmalıdır. Böylece bölgede Batı çıkarlarına karşı çıkacak ulusal güç ve direnç kalmayacak, sistemlerin çarkları rahatlıkla işleyecektir. ABD için en tehlikeli düşman ve tehdit, bağımsızlık tehdididir.”( 1) Son 20 yıldır baş gösteren Osmanlı sevdası ve modası, Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i saf dışı bırakma girişimleri, laiklikten uzaklaşma adımları Türkiye’yi Ortadoğu’ya yaklaştırırken Batı’dan uzaklaştırmadı mı? Türkiye, artık bir Ortadoğu ülkesi olarak anılmıyor mu? “Kudüs Girişimcilik Enstitüsü”nün raporunu yazanlar mutludur…
***
ABD Merkezi İstihbarat Örgütü (CIA) Ortadoğu Direktörü Graham Fuller, 1990’da şunları söyler: “Kemalizm bitti. Dünyadaki bütün liderler gibi o da sonsuza dek yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kur’an hala veriyor. Bu nedenle, kendisine entelektüel güven duyan Türkiye, İslam’ın günlük yaşamdaki yerini almasını yeniden düşünmelidir.” (2) Türkiye son 20 yıldır, Atatürk’ten, Kemalizm’den uzaklaşıyor. Dini hükümler, eğitim ve öğretim programında daha çok yer almaya başladı. Oysa Laiklik, Cumhuriyet’in ve Atatürk Devrimleri’nin temel taşıdır. Temelle oynandı. Ve, Türkiye ekonomi dahil, milli güç unsurlarının hemen tümünde geri gitmeye başladı. Başarısız mezun öğrenciler ülkesi, hayal kuramayan gençlerin ülkesi, beyin göçünün sürekli artış gösterdiği bir ülke oldu Türkiye. Graham Fuller mutludur…
***
ABD’nin önemli siyaset bilimcisi Samuel Huntington: “Eğer Türkiye Batılı ülke olma ısrarından vazgeçer, modernleşme ve demokrasinin bir İslam ülkesinde olduğunu göstermeye daha çok ağırlık verir ise, bütün dünyaya ve İslam’a büyük model olur.” (3) sözleriyle “Ilımlı İslam” modelinin Türkiye’ye uygun düştüğünü vurgulamıştı. Huntington’ın bu düşüncesi doğrultusunda son 20 yılda kayda değer adımlar atıldı. Yeni çıkan, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”, Huntington’ın modeline uygun bir düzenleme. Bu program, “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirmez. Refah değil, yoksulluk getirir. Türkiye’ye sadece geri gidişi vadeder. Atatürk’ten uzaklaşan bir Türkiye gün yüzü görmez. Osmanlı Devleti neden çöktü? Akıl ve bilimden uzaklaştı, Fetva devlet yönetiminde etkili oldu, liyakat sistemi çöktü. Dünyada 57 Müslüman ülkeden yıldızı parlayan bir tek Türkiye vardı. Huntington’ın modeliyle, Türkiye’de diğer Müslüman ülkelere bezemeye başladı. 57 Müslüman ülke, İsrail’i 76 yıldır durduramadı. Filistin’i savunamadı. 57 Müslüman ülkeden önemli aşı, önemli ilaç, stratejik düzeyde silah sistemi ihraç eden var mı? Atatürk’ten, akıl ve bilimden uzaklaşan bir Türkiye’nin nereye geldiği son 10 yılda görülmedi mi? Huntington, oldukça mutludur…
***
Ve AB ile yapılan “Geri Kabul Anlaşması’yla, Türkiye, dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapan ülke konumuna getirildi. Zengin veya fakir hiçbir ülke, dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapmak istemez. ABD, AB ve Soros bu durumdan çok mutlular…
Suriye’de PKK/PYD terör örgütü ABD’nin isteği ve desteğiyle 11 Haziran 2024’te işgal ettiği bölgede sözde yerel seçim yapması planlanıyor. PKK’nın meşruluğunun bu seçimle kazanılması hedefleniyor. ABD, böylece Türkiye’yi bölecek, “Yüzyılın Projesi’nde önemli bir adımı daha atmış olacak. Sonrası belli. Terör devleti ve ardından SEVR-Büyük Ortadoğu Projesi ve haritası… ABD, bunun için Türkiye’de sınır kentlerinde değişme tehlikesiyle yüz yüze kalan demografik yapıyı da kullanacak. Terör örgütünün KCK sözleşmesinde yer alan dört parçanın birleşmesiyle, Birleşik (Irak, Suriye, İran, Türkiye) bir devlet kurulacak. Bu süreçte, parçalanan ülkelerden sonra en zararlı çıkan ülke Türkiye oldu.
***
Türkiye’nin yüz yüze kaldığı tehditler:
-Türkiye’nin dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapması.
-İran üzerinden göç akını,
-1919 kaynaklı, Sevr, BOP ve son olarak 2021 tarihli PAPA PULU haritasının gerçekleşmesi için ABD’nin attığı adımlar,
-Suriye’deki PKK/PYD ve Irak kuzeyindeki PKK terör örgütü varlığı,
-ABD’nin Küçük Afganistan’a dönüştürdüğü, Hatay’la 130 km sınırı bulunan Suriye İdlib’teki IŞİD-El Kaide türü radikal örgütler,
***
Türkiye, bu BEKA sorunlarıyla yüzleşirken, ulusal çıkarlara hiçbir katkısı olmayan Yeni Anayasa çalışması, Emekli Askerlere Konuşma yasağı gibi gündemlerle enerjisini tüketiyor.
ABD, AB, Graham Fuller, Huntington mutludur…
Dünün çözüm olarak görülen politikaları, bugün ana sorun haline geliyorsa; bugünün çözüm olarak görülen politikaları yarının ana sorunu durumuna gelmemeli… Çünkü, mantıklı ve tutarlı olmayan hedeflere, hiçbir strateji ile ulaşamazsınız…
Kaynakça:
(1) Noam Chomsky, Kader Üçgeni: ABD-İsrail ve Filistinliler, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993.
(2) Fevzi Uslubaş, İmparatorlukların Bataklığı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2005.
(3) Cumhuriyet Gazetesi, 26 Şubat 1990.