Betonun altında ne kadarını bıraktık?
Tarihler 1938 senesini gösterirken, antik Seleucia Pieria kentine ev sahipliği yapan Samandağ-Çevlik’te bir dut bahçesinden çıkarılan bir taban mozaiği, Antakya’dan Harbiye ve Samandağ’a uzanan zenginliğin hikayesini fısıldıyordu bizlere… Bugün ise, Uğur Mumcu Alanı’nda toprak altında kalan sorularımızın cevapsızlığındayız!
2014’ün Aralık ayında açılan yeni Müze’nin merakla beklenen bölümlerinden biri geçtiğimiz günlerde kapılarını araladı. 1993 yılında Harbiye-Kışlasaray Mahallesi’nde yapılan bir temel kazısında tesadüfen bulunan ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki İskender Lahdi’nden sonra en önemli lahit olarak gösterilen 10 tonluk Antakya Lahdi’nin de içinde olduğu ‘Lahitler Odası’, geride kalan hafta sonunda yüzlerce ziyaretçinin ilgi odağı oldu. Müze’nin diğer bölümlerinden çok farklı bir formatta hazırlanan ve ışıklandırması da bu alana ‘özel’ yapılan bölüm için konuşan bir ziyaretçinin söyledikleri mi?
“Geçtiğimiz sene yine buradaydık. Ama burayı ilk gezdiğimde hissettiğim hayranlıkla şu an ki çok farklı. Işığın kullanılış şekli, lahitlerin muhteşem taş işçiliğine ekli detayları, sizi bugünden alıp binlerce yıl geriye götüren görkemli halleri… ‘Film platosu gibi olmuş’ desem! Açıkçası, lahitler odasının dışında kalan Müze ile burası çok farklı. Biz çok beğendik. Tek sorun, biraz fazla loş ve açıkçası çektiğimiz fotoğraflar da ‘flaş yasağı’ yüzünden çok iyi çıkmadı. Bence ışığı bu kadar kısmamalılar. Tamam, ‘mistik bir hava’ verilmek istenmiş, ama bu yaratılmak istenirken de detaylar karanlığa teslim edilmiş gibi! Zaten Müze çıkışında kontrol ettiğimiz tüm fotoğraflarımız da ne yazık ki o karanlığa teslim halde çıkmış. Ama her şeye rağmen, Antakya Lahdi inanılmaz. Taş işçiliğinin bu kadar ileri bir düzeyde oluşu inanılmaz.”
Bu yazıyı kaleme alan ve Müze konusundaki takibini başından beri sürdüren biri olarak, eleştirimiz tam da bu noktada olsun mu? Müze İdaresi, bu iddialı alan için ciddi bir çaba göstermiş! Ancak, görkemli lahitlerin olduğu alanı o kadar ‘ışıksız’ bırakmış ki, görmek için yaklaşmak zorunda kalıyorsunuz. O karanlığın içinde duvardaki yazıları okurken de oldukça yoruluyorsunuz. Fotoğraf çekimlerinde ‘flaş’ yasağı olduğu için de, çektiğiniz hiçbir fotoğrafta istediğiniz detayı yakalayamıyorsunuz. Bu ise, amacı ‘tanıtım ve pazarlama’ olan bir alanı tam da bu noktada ‘savunmasız’ bırakıyor…
Lahitler Odası’na inen rampanın heyecanında ilerleyenleri ise eski Müze’den taşınan ve çok uzun bir zamandır depolarda bekletilen bazı mozaikler karşılıyor. Rampanın sağında ve solundaki duvarlara monte edilen mozaikleri merak edip yaklaşanları karşılaması gereken bilgi tabelaları ise henüz eklenmemiş! Merak edip sormak istiyorsunuz, ama buna dair sorun ne ‘ilk’ ne de ‘son’, bunu da çok iyi biliyorsunuz!
Yine de aklımızdakini soralım, hem Hatay Arkeoloji Müzesi Yönetimi’ne hem de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne… Sahi, sergi alanına indirdiğiniz mozaikleri ‘bilgi tabelaları’ olmadan’ ziyaretçilerle buluşturarak neyi hedefliyorsunuz? Ne olduğunu bilmeden mozaiklere bakan ve yanı başından geçip gittikleri mozaiklerin ‘hikayesiz’ sunumlarından uzaklaşan kalabalıklara nasıl bir tanıtım yaptığınızı düşünüyorsunuz?
Bugüne dair son sorgumuz, Büyükşehir Belediyesi tarafından Defne-Uğur Mumcu Alanı’nda gerçekleştirilen ‘battı-çıktı’ çalışması sırasında toprak altından çıkan mozaikler ve diğer tarihi eserler olsun! Çünkü ‘iş bitti, çalışmaya devam’ diyen resmi söylemin aksine, bizlere gelen bazı bilgiler işin hiç de öyle olmadığına dair ‘ifadeler’ paylaşıyor ve paylaşılanlar da rahatsız ediyor!
Bugün, bu alan trafiğe açıldı ve bölge tamamen betonun (asfaltın) altında bırakıldı. Toprak altından çıktığı söylenen mozaikler ise sır gibi saklandı. Kaç tane oldukları, ne oldukları ise bilinemedi. Bu konuda beklenen açıklama ise hiç yapılmadı. Müze İdaresi de sustu, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü de!
Ancak asıl tartışma, geride kalanlar adına! Çünkü aldığımız bazı bilgiler, ‘her şey çıkarıldı’ denen bölgede ‘işler henüz bitmeden’ alana beton döküldüğü yönünde! Bu ise, çıkarılması gereken eserlerin ‘kamuoyu baskısına’ kurban edildiği olasılığını gündeme taşıyor. Taşırken de, ‘var’ olduğu söylenenlerin üzerine ‘beton döküldüğü’ iddiasını ‘soru’ olarak ilgili kurumların önüne bırakıyor.
Peki, Hatay Arkeoloji Müzesi Yönetimi ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bizlere ‘açık açık’ şunu söyleyebilir mi? “Defne ilçesi Uğur Mumcu Alanı’nda gerçekleşen çalışma sırasında keşfedilen mozaikler ve diğer eserlere dair tüm çalışmalar tamamlandıktan sonra bu alan toprakla kapatıldı, geride hiçbir şey bırakılmadı!” diyebilir mi? -Tamer Yazar-