En geç 2023 yılı Haziran ayında seçimler yapılacak.
İster zamanında, ister başka tarihlerde seçmen önüne sandık konulsun, her koşulda seçmen tercihini yapacak ve gelecek dönem yönetecek olanlar belirlenecek.
İşte bu aşamada herkes kazanmak için elinden geleni yapmaya çalışıyor.
Ama görünen o ki; demokrasi ile yönetilen ve demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile geçerli olduğu ülkelerdeki gibi huzurlu bir seçim sürecinin geçilemeyeceği görülüp anlaşılıyor.
Gelişmeler bize bunu göstermektedir.
Oysaki huzurlu bir seçim dönemi geçirmek suretiyle, bu kritik seçimi de atlatmanın adımlarını atmak ve bu doğrultuda bir yol izlemek gerekir.
Gerek iktidar kanadı, gerekse muhalefet kanadı, huzurlu bir seçimin yapılması yolunda gereken adımları atabilmek için kendine düşeni yapmamakta ya da yapamamaktadır.
İktidar kanadı bir dönem daha gücü elinde bulundurabilmek için tüm imkânları seferber etmiş görülüyor.
Bu doğrultuda elindeki gücü, yasaları zorlamak suretiyle kullanma yolunda adımlar atmak istiyor. Muhalefet cephesi ise, yapılacak seçimden başarılı çıkabilmek için çeşitli vaatlerde bulunuyor ve bu doğrultuda seçmenden oy talep ediyor.
İşte böylesi bir durumda seçim sürecine giriliyor.
Bu yollara tevessül edileceğine, yasaları zorlamadan ve var olan yasalar çevresinde hareket etmek suretiyle seçim çalışmaları yapılsa, daha doğru ve daha sağlıklı bir ortam yaratılma yoluna gidilebilirdi.
Bu koltuk ve makam elde edilmesi, ya da elde edildikten sonra bırakılmaması için çaba sarf edilmesi gereken bir şeymiş ki, eldeki her türlü imkân kullanılmak suretiyle o koltuğa oturabilmek için gerekenler yapılmak isteniyor.
Böyle oluncada huzurlu ve geleceğimizi aydınlatacak bir seçim süreci geçirebilmek yerine aksine bir yol izlenmek suretiyle demokrasilerde var olan kurallar zorlanıyor.
Büyük bir ekonomik sıkıntının içinde bulunduğumuz bir ortamda seçime girilmekte olduğu hatırdan uzak tutulmak suretiyle sözler söyleniyor, vaatlerde bulunuluyor ve verilen bu sözler ile yapılan bu vaatler doğrultusunda adımlar atılmak isteniyor.
İşte böylesi bir ortamda ülke geleceği düşünülmek suretiyle hareket edileceğine aksine bir yol izleniyor.
Bu da ülke geleceği açısından yarar değil, zarar getirecek bir durumun yaratılmasına neden oluyor.
Yürürlükte olan anayasa ve yasaların neyi ön gördüğü bilinmektedir.
Buna rağmen koltuk sevgisi nedeniyle, ilerde ülkeye ağır yükler getirecek olan vaatlerde bulunulmasının, sözler verilmesinin ülke ekonomisine ağır yükler getireceğinin bilinmesine rağmen, bunun aksine bir yol izlenmesini de anlamak ve kabul etmek mümkün değildir.
Bu nedenlerle herkesin uzun uzun düşünmek suretiyle, kendi veya desteklediği kişilerin geleceğini değil, ülke geleceğini düşünerek konuşma yapması, düşüncelerini açıklaması ve buna göre de vaatlerde bulunulması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu nedenle de bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Makamlar gelip geçicidir.
Koltuk bugün birine, yarın öbürüne verilir.
Bu bir görevdir. Hiçbir zaman kalıcı ve uzun boylu olması söz konusu değildir. Bu nedenle koltuk aşkı ile değil, ülke geleceği düşünülerek adımlar atılması, sözler söylenmesi ve vaatlerde bulunması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor ve başta siyaset sahnesinde rol ve görev alanlar olmak üzere, herkesi bu doğrultuda hareket etmeye davet ediyoruz…
Bizden hatırlatması ve olası tehlikeleri gözler önüne sermek suretiyle gelecekteki ağır yükün altından kalkabilmenin zor olacağının bilinmesini duyurmaktır.
Biz görevimizi yerine getiriyoruz, duyuruyoruz ve hatırlatıyoruz…
nabiinal@hotmail.com