Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Garip Turunç

ÜLKEMİZİN “İSTİSNA HÂLİ” ÜZERİNE…

Türkiye’de bugün yaşanan karanlık ile aydılık arasında savaşımlı bir ara dönem; yeni yollar kullanarak varlığını sürdürmeye çalışan otoriter, baskıcı, ekonomik iflasa uğramış, dünyada benzeri olmaya ucube bir alaturka “Tek Adam” Sistemi ile, Meclis’in güçlü kalmasını isteyerek anayasanın “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözünü haykıranlar arasındaki çatışma, ve aslında her yönde endişen uyandıran “İstisna”lı Türkiye. Ne yana savrulacağını bilemeyenlerin durağında, tıkış tıkış olgunluk trenini bekliyor millete inananlar da, ümmete yamananlar da. Ancak bekleyiş uzadıkça uzuyor, hangimizin alnı ak, hangimizin vicdanı kara bir türlü netleşmiyor ve geçici konum ”İstisna hâli“, hepimiz için kalıcı konuta dönüştü epeydir.

 

İtalyan felsefeci Giorgio Agamben, “kamu hukuku” ile “siyasal olgu” ve hukuk düzeni ile “yaşam” arasındaki ara bölgeyi tanımlarken “istisna hâli” kavramını kullanır. Ona göre “istisna hâli” kavramı, siyasal belirsizlik veya nedeni ne olursa olsun bir kriz durumunda siyasal düzenin sağlanması adına hukukun kendini askıya almasıdır. Burada önemli olan, istisna hâlini tanımlayan ve uygulayan gücün meşruiyetini nereden aldığı meselesidir.

 

Agamben’in temel meselesi, belirsizlikle veya krizle kesintiye uğrayan toplumsal işleyişin devamını sağlamaya yönelik hukuksuzluk veya boşluk hâlinin artık normal bir durum hâline gelmiş olmasıdır. İstisna hâlini tanımlayan bir nitelik olarak hukuk dışılığın bir yasaya ve hukuka dönüşmüş olması, devletin ve hukukun meşruiyet zeminini belirleyen güç ilişkilerini ve bu güç ilişkilerinin etkilenimlerini yeniden değerlendirilmesini gerekli kılmakta.

 

Hukukçu, askeri hakim Ümit Kardaş’nın da belirtiği gibi istisna hâli temeline “zorunluluk” kavramı yerleştirilerek normalleştirilir. “Zorunluluğun yasası yoktur” (Necessitas legem non habet). Bu deyiş iki sonuç doğurur. “Zorunluluk hiçbir yasa tanımaz” ve “zorunluluk kendi yasasını yaratır”. Böylece “zorunluluk” kuramı, bir istisna hâli olarak ortaya çıkmakta.

 

Agamben’e göre istisna hâli, bir yandan normun yürürlükte olduğu ama uygulanmadığı, öte yandan yasa değeri olmayan kararların yasanın gücünü edindikleri bir yasa hâlini tanımlar. İstisna hâli, yasasız bir yasa gücünün sözkonusu olduğu bir yasasızlık uzamıdır. Yasanın gücü ile edimin radikal olarak ayrıldığı noktada yasanın gücü mistik bir şeydir. Yasanın mistik gücü temsîlî devlet otoritesini gösterirken, edim devrimci bir örgütün isteyebileceği şekilde belirsiz bir öge gibi salınır.

 

İktidar gücünün merkezde barındırdığı şey istisna hâlidir. Devletin iktidar gücü, dışarıda uluslararası hukuku gözardı ederek, içeride ise kalıcı bir istisna hâli yaratarak ve yine de hukuku uyguladığını belirterek bir şiddet rejimini uygulayabilir.

 

Oysa ki, aksine siyaset, Agamben’in deyişiyle şiddet ile hukuk arasındaki bağı kesen eylem olmalıdır. Ve ancak hukukun istisna hâlinde onu yaşama bağlayan düzeneğinin devre dışı bırakılmasından sonra saf bir hukuku karşımızda bulmamız mümkün.

 

***

Bugün Türkiye´de 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan anayasa değişikliğiyle uygulamaya konulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle gelinen noktada, “istisna hâli” aracılığıyla yalnızca siyasi hasımların değil, siyasi sistemle bütünleştirilemeyecekleri düşünülen kesimlerin ortadan kaldırılmasına izin veren, tüm anayasal organların tek kişinin şahsında birleştiği, nevi şahsına münhasır bir şahıs devleti rejimin yaşandığı, yasal bir iç savaş olarak yaşanmakta. Bu nedenle “istisna hâli” çağdaş siyasette demokrasi ile mutlakıyet arasında bir belirsizlik eşiğine denk düşmekte.

 

Şahıs devleti rejimi, çağdaş, demokratik, hukuk devletinde görülmeyecek biçimde, meşruiyetinin kaynağını milli irade olarak açıklamasına rağmen, milli iradeyi ve burada somutlaşan milleti yalnızca kendisine oy veren çoğunluk olarak tanımlamaktadır. Milli iradenin yanılmayacağı şeklindeki felsefi kabulden hareketle, milli iradenin seçtiği kişinin de yanılmayacağı tezini, herkesin kabul etmesi gereken mutlak bir doğru olarak görmektedir.

 

Milli iradenin doğrudan şahsında vücut bulduğunu, kendisinin yanılmaz şekilde milli iradeyi temsil ettiğini belirten şahıs iktidarının bütün eylem, söylem, uygulama ve hatta düşünceleri, milli iradenin ta kendisi kabul edilmektedir. Dolayısıyla yanılmaz, şaşmaz, mutlak doğru kabul edilmesi gereken bu iradeye toplumdaki herkesin biat etmesi, sadakat göstermesi beklenmektedir.

 

Biat etmeyen tüm kurum, kuruluş ve toplumsal kesimler, milli iradeye aykırı hareket eden hain, düşman, kökü dışarıda, dış güçlerin uşağı, “kayıt dışı siyaset” yapma gibi türlü sıfatlarla aşağılanıp, “Haddinizi bileceksiniz !” denilip, itibarsızlaştırılıp gerekirse bağımlı kılınmış yargı eliyle tasfiye edilebilmektedir.

 

***

Devletin kurumsal yapı ve birikiminin dışlanması, şahıs iktidarının bekasını sağlamak amacıyla demokratik muhalefetin alanının daraltılması, şahıs devletinin yönetim anlayışını hızla otoriter bir çizgiden daha sert, katı bir çizgiye taşımıştır. Ulusal çıkar tanımı bile parti ve lider çıkarıyla aynılaşmıştır. Yerli ve milli olmanın ölçüsü, iktidarın uygulamalarını onaylamak, itiraz etmemek, biat etmektir. Bu ortamda, yalnızca devlet ve rejim zarar görmemekte, toplumsal ahlak ve değerler de hızla aşınmaktadır.

 

Yaşadığımız “istisna hâli” süreç, devlet organlarını, kurum ve kuruluşları, toplumu ve Cumhuriyet kazanımlarını, yeniden inşası uzun zaman alacak kadar tahrip etmiştir. Bu durum, ülkemizin özgür, çağdaş, laik, hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik bir ülke olmasını amaçlayan tüm muhalif kesimlerin ortak mücadele alanı ve amacı olmalıdır. Çözülmesi gereken en acil sorunumuz, anayasada tanımlanan demokratik, laik, sosyal, hukuk devletini tüm kurum ve kurallarıyla yeniden inşa etmek, Cumhuriyetimizin kuruluş değerleri çevresinde, Büyük Önder Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini rehber alıp içeride ve dışarıda barış iklimi yaratmaktır. Unutmayalım ki dönüşüm ve ilerlemeyi sadece itiraz edenler başarır.

 

 

Pof. Dr. Garip Turunç – Bordeaux (Fransa) Üniversitesi ve İstanbul Galatasaray Üniversitesi Em. Öğt. Üy.

 

Bordeaux, Perşembe 6 Mart 2025

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER