“Şimdi karlar yağar yüzüne dünyanın
istasyonların uykusunu yitirmiş derinliğine
şafakla yırtılan gecenin kanayan bir yerine…” Ahmet ÖZER
Gencecik bir öğretmen adayı Merve Çavdar’ın içimizi burkan haberiyle sarsıldık bu hafta…
Gençliğinin baharında 25 yaşındaki sosyal bilgiler öğretmeni atanamadığı için yaşamını sonlandırdı. Doğan Haber Ajansı’nın aktardığı bilgiye göre, sabah saatlerinde evden ‘iş bulmaya gidiyorum’ diyerek çıkan Çavdar, Güzelçamlı sahiline geldiğinde yanındaki depresyon haplarının tamamını içerek intihar etti.
Gencecik bir beden, gencecik bir öğretmen olabilme hayaliyle canına kıydı… işsizliğin yarattığı en ağır travma… Öğrendiklerinle buluşamama noktası… Çocuklarla buluşma hayali ve umutsuzluk…
Keşke bir başka yolu olsaydı öğretmenim, keşke yaşayarak buluşabilseydik umudumuzla…
Okul yönetimi, eğitim ortamı, öğrenciler, sınav sistemi gibi konuşulacak birçok sorun var aslında… Eğitim sisteminde ki eşitsizlikleri azaltarak fırsat eşitliğini yaygınlaştırmak gerekiyor fakat toplumsal eşitsizlik, bu kargaşayı daha da arttırarak, içinden çıkılması zor hale getiriyor.
Görev başındaki öğretmenlerin mesleki yaşamları da pek kolay görünmüyor…
Maddi koşulların zorlaşması ve maaşların yetersizliği
Mesleki saygınlığın kırılganlığı
Eğitim politikalarının sürekli değişmesi
Eğitim-İş’in, 26 ilde 906 öğretmenle yüz yüze görüşerek yaptığı “Öğretmenlerin Ekonomik, Mesleki ve Sosyal Durumlarına İlişkin Öğretmen Görüşleri” adlı araştırma sonuçlarına göre öğretmenler en çok geçim sıkıntısından, mesleklerine olan saygınlığın azalmasından şikayetçi. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 77’si öğretmenliğin saygın bir meslek olma özelliğini kaybettiğini belirtirken, yüzde 75’i daha çok para kazanacağı bir iş imkanı olduğunda öğretmenliği bırakmayı düşünüyor.
Araştırmaya göre, öğretmenlerin yüzde 44’ü ikiden fazla kredi kartı kullanıyor ancak yüzde 24’ü kredi kartının sadece asgari borcunu ödeyebiliyor. Öğretmenlerin yüzde 20’si esnafa, yüzde 23’ü ise şahıslara borcu olduğunu belirtirken, yüzde 36’sı ise annesinden ve babasından maddi destek alıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Strateji Belgesi’ndeki verilere göre, “eğitim ve eğitim bilimleri fakültelerinde okuyanların sayısı 228 bin 279. Fen fakülteleri, edebiyat fakülteleri, fen edebiyat fakülteleri, insan ve toplum bilimleri fakülteleri ve ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrenciler de dâhil edildiğinde öğretmen olmayı bekleyen 653 bin 899 lisans öğrencisi olduğu görülüyor. Öğretmenlik alanlarına kaynak teşkil eden diğer programlar ve pedagojik formasyon kurslarına devam eden mezun öğrenciler de dikkate alındığında öğretmen olarak atanmayı amaçlayanların sayısı bir milyonu aşıyor. Belgede, ‘’Bu durum, kontenjanların öğretmen ihtiyacıyla uyumlu olacak şekilde belirlenmesi konusunda düzenlemelerin yapılması gerektiğini açıkça göstermektedir’’ deniliyor.
Eğitim fakültesi sayısının son 15 yılda 63’ten 92’ye, öğrenci sayısının ise yaklaşık olarak 14 binden 228 bine çıktığı vurgulanan Strateji Belgesi’nde, bu nicel artışın, yeterli öğretim elemanının istihdamı, fiziki ve çeşitli akademik yetersizlik gibi nedenlerden kaynaklanan nitelik sorunu başta olmak üzere yeni sorun alanları doğurduğu ve mevcut öğretmen yetiştirme sistemiyle ilgili tartışmaları beraberinde getirdiği de belirtiliyor…
Ama ne olursa olsun yaşamalıyız. Yaşamayı öğrenmeliyiz. Yaşayabilmek için yen yeni umutlar yeni yeni hayatlar büyütmeliyiz…
“Benim kaderim de bu acı hayatın içinde yaşamak…” diye yazmış Oğuz Atay