Eğitimsiz, umutsuz, işsiz, ucuz işgücü!
Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız: “Üniversiteye giriş baraj puanını tümden kaldırarak, tarihsel ve bilimsel anlam ve yapısıyla, çağdaş güncel donanımı ve işleviyle, bu topraklarda, kavramsal ve kurumsal olarak üniversiteleri de ortadan kaldırmış oldular!”
Yaşar Kemal’in, “Ben, üç şeyle övünmesini isterim, Türkiye’nin… Atatürk’ün getirdiği kendine dönüş ve bağımsızlık politikası, Hakkı Tonguç’un getirdiği demokratik eğitim ve Nazım Hikmet’in getirdiği insancıl ulusal şiir” ifadesinde duran, Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız, bugün yaşananların, bunun tam tersi bir tabloyu ortaya koyduğunu söyledi.
-HAKİM ANLAYIŞ!-
Bu üç varoluşsal yaşamsal alanının sistematik olarak tahrif edildiğini, parçalandığını, bilim ve eğitimi din ve inanç üzerinden algılayan düşünsel, toplumsal, ideolojik, siyasal bir anlayışın hakim olduğunu söyleyen Balkız, şöyle devam etti:
“Eğitim sisteminin, geçmişte ve günümüzde var olmuş yapısal ve işlevsel sorunlarını belli tarihsel dönemlere mal ederek, o dönemlerin anlayış ve kişilerini yargılama yöntemi olarak kullanma bir yana, kendileri de yirmi yıldır;
-Kindar ve dindar nesiller yetiştirme hassasiyetleri ve öncelikleriyle, ilköğretimi 4+4+4 şeklinde bölenler,
-Eğitimin nesnel, bilimsel çoğulcu, laik ve çağdaş değerlere dayalı içerik ve uygulama niteliği ve sürekliliği ilkesiyle, devletin sosyo-ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırma, eğitimde olanak ve eşitliği sağlama görevini yok sayanlar,
-Akılcı, bilimsel, nesnel, laik, kamusal, karma eğitimi yok ederek, zorunlu ve zorunlu seçmeli derslerle, tüm okulları imam hatiplere dönüştürenler,
-Eğitimi, Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptıkları sayısız protokollerle, okulları bütünüyle tarikat ve cemaatlere açarak, bir anlamda tarikatlara devredenler,
-Kamusal eğitim veren okullara ayrılan eğitim bütçesini yok denecek düzeye indirip, özel okulları en büyük payı vererek destekleyenler,
-Eğitim Fakültelerini her ilçede açıp, kontenjanları sürekli arttırarak, diplomalı, işsiz, atama bekleyen binlerce öğretmeni ise umutsuz kitlelere dönüştürenler olarak, bu ülkenin evlatlarına en büyük hassasiyeti bu şekilde göstermiş oldular!
Bu ‘hassasiyetle’, ülkede üniversite sorununu da ‘kökünden’ çözdüler! Sınav sorularının çalınması, sınav sisteminde ölçme değerlendirme adaletini kaldıran soru ağırlıklarını, soru sayısını ve puan hesaplamalarını değiştirme yetmemiş olacak ki, üniversiteye giriş baraj puanını tümden kaldırdılar!
Böylece üniversite; tarihsel ve bilimsel anlam ve yapısıyla, çağdaş güncel donanımı ve işleviyle, bu topraklarda, kavramsal ve kurumsal olarak ortadan kaldırılmış oldu!
-Artık üniversite diye bir ‘sorunumuz’dan;
-Bilimsel düşünce, bilimsel metot, bilimsel ve akademik özgürlük gibi yaşamsal önceliklerimiz ve kaygılarımızdan;
-İdari, mali özerklik gibi yapısal, işlevsel gerekliliklerimizden, liyakat gibi toplumsal geleceğimiz için varoluşsal önemde bir örgütlenme ilkemizden topluca kurtulmuş olduk!
Bilim yapma düzeyimiz, Üstün Dökmen Hocamızın ‘Din ve Bilim’ yazısında belirttiği gibi; ‘Görecelilik nasiptir, Kuantum kısmettir, turnusol kağıdının renk değiştirmesi fıtratında vardır’ düzeyine yükseltilmiş oldu! Zaten bu durum bizim değil, olsa olsa Einstein’in sorunu, Sevgili Ülkem. Geleceğin artık, üniversite diplomalı, ama eğitimsiz, umutsuz, işsiz, ucuz işgücü olmak dışında seçeneği olmayan bir gençliğin ellerinde yükselecek.”
Tamer Yazar