Unutulan Başlıklar-1 İstanbul Sözleşmesi

Geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, kısa adı “İstanbul Sözleşmesi” olan “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” adlı metin feshedildi. Türkiye, bu sözleşmeye 2011 yılında imza attı ve Sözleşme İstanbul’da imzalandığı için metnin adı kısaca “İstanbul Sözleşmesi” olarak addedildi. Sözleşme, 2014’te yürürlüğe girmiş, 2019 itibariyle de 34 devlet […]

Geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, kısa adı “İstanbul Sözleşmesi” olan “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” adlı metin feshedildi. Türkiye, bu sözleşmeye 2011 yılında imza attı ve Sözleşme İstanbul’da imzalandığı için metnin adı kısaca “İstanbul Sözleşmesi” olarak addedildi. Sözleşme, 2014’te yürürlüğe girmiş, 2019 itibariyle de 34 devlet ve Avrupa Birliği’nce onaylanmıştı.

Çıkış Gerekçesi Nedir?
İstanbul Sözleşmesi, bir süredir kamuoyunca tartışılmaktadır. Kimilerince, bu düzenleme son derece zararlı ve gereksiz, kimilerince de kadına karşı şiddetle mücadele konusunda büyük önem taşıyan bir düzenleme olarak tanımlanıyordu. Kanaatim, şüphesiz ki bu metnin çok önemli bir yasal düzenleme olduğuydu.

Her şeyden önce kadına karşı ve aile içi şiddet, ülkemizin kanayan bir yarası. Bu konuda oluşan hassasiyet gün geçtikçe artmasına rağmen, maalesef bu konuda ülkemiz istenen seviyede değil. Hala kadına karşı ve ev içi şiddet devam etmekte, kadının işgücüne katılım oranı düşük seviyelerdedir. Bu da direkt olarak sosyal ve kültürel dokumuza, ekonomik verilere ve daha birçok başlığa sirayet ediyor. Çözüm çok basit… Kadınları güçlendirmek ve toplumsal cinsiyet eşitliği sağlamak. Bu sağlanırsa, ekonomik büyüme ve her alandaki gelişim artıyor, toplumun refah düzeyi yükseliyor. Fakat zihniyet değişikliği gerçekleşmeden ve gerekli yasal düzenlemeler de oluşmadan, bunu sağlamak mümkün olmuyor.

Bugüne kadar, mevcut siyasi iktidarca neden sözleşmenin feshedildiği noktasında somut, bilimsel ve tatmin edici bir açıklama duymadığımı ifade edebilirim. Tabii sözleşmeyi devam ettirmek ya da sözleşmeden ayrılmak, yetkili organlarımızın takdirindedir. Fakat konuya objektif ve bilimsel yaklaşmak gereklidir.

Çıkış Usulü Hukuki midir?
Bu sözleşme, 24/11/2011’de TBMM’ce (6251 sayılı Kanun ile) uygun görülmüştür ve ardından yasalaştırılmıştır. Yani yasalaştırılma süreci, Meclis tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu sebepten ötürü, Meclis tarafından yasalaşan bir düzenleme, yine aynı yolla, yani Meclis kararınca ilga edilebilirdi. Yasama organının yasalaştırdığı bir metni yürütme organının ilga etmesi, kanaatimizce hukuki değildir.

Konunun bu yönü de hukukçularca tartışılmıştır. Fakat mevcut siyasi kutuplaşma o denli yüksek ki, maalesef sürecin teknik hukuk yönünün doğru işletilip işletilmediği yurttaşların dikkatini çekmemiştir. Sözleşmeyi sürdürmek ya da sürdürmemek, tabii bir takdir ve tercih meselesidir. Fakat tercihler uygulanırken, hukuk kurallarının ve teamüllerin dışına çıkılması, ülkemizdeki “hukukun üstünlüğü” algısına zarar vermektedir.

Kısacası, sürecin hukuka uygun işletilip işletilmediği, yeteri kadar tartışılmasa da, son derece önemlidir. Ayrıca böylesi önemli bir kararın bir gece kararnamesi ile yurttaşlara iletilmesi doğru olmamıştır. Böylesi önemli bir karar alınmadan önce kamuoyunda tartışılmaya açılmalı, getirileri götürüleri objektif olarak irdelenip, buna göre bir karar alınmalı idi.

İstanbul Sözleşmesi’nde Neler Yer Alıyordu?
İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan birkaç maddeye kısaca değinmek gerekir.

“Bu sözleşmenin maksatları şunlardır:
Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak…

Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla, kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak…”

Bu maddeler dışında, “farkındalığın artırılması, eğitim, koruma ve destek, telefon yardım hatları, zorla yapılan evlilikler” gibi başlıklar yer almakta idi.

Bu başlıklar ve maddeler, ne gibi bir rahatsızlık oluşturdu, anlamlandırmak zordur.

Süreç, maalesef yine bir partizanlığa dönüştü. Kimileri bu karara karşı çıktı, kimileri destekledi. Fakat gün sonunda, bu sürecin bize ne gibi bir kazanımı yahut kaybı oldu, değerlendirmesi yapılmadı, ki bunun sonuçlarını da zaman gösterecektir.

Ama her şekilde, konu… UNUTULAN BAŞLIKLAR’dan biri olarak tozlu raflara kaldırıldı.

bekir.atahan@atahanhukuk.com

Exit mobile version