ÜST İNSAN

Öğretisinin özü “Kendine yapılmasını istemediğin şeyleri başkalarına yapma” sözüne dayanan, tarihin en önemli ve en bilinen filozoflarından Konfüçyüs, döneminin siyasetçilerine şu öğütte bulunmuştu: “Siyaset doğru olmaktır. Siz doğru olursanız kim doğru olmamaya cesaret edebilir ki?” MÖ 551-479 yılları arasında Çin’de yaşayan Konfüçyüs, soylu bir aileden geliyordu. Üç yaşında babasını kaybedince, yoksulluk içinde büyüdü. Altı yaşında […]

Öğretisinin özü “Kendine yapılmasını istemediğin şeyleri başkalarına yapma” sözüne dayanan, tarihin en önemli ve en bilinen filozoflarından Konfüçyüs, döneminin siyasetçilerine şu öğütte bulunmuştu:

“Siyaset doğru olmaktır. Siz doğru olursanız kim doğru olmamaya cesaret edebilir ki?”

MÖ 551-479 yılları arasında Çin’de yaşayan Konfüçyüs, soylu bir aileden geliyordu. Üç yaşında babasını kaybedince, yoksulluk içinde büyüdü. Altı yaşında annesinden okuma yazmayı öğrendi, dokuz yaşında okula gitti, on üç yaşına geldiğinde bilge olan dedesinden özel eğitim aldı. Birçok sıradan işte çalışmak zorunda kaldı. Öğrenmeye merakı, eğitimi ve bilgisiyle küçük yaşlarda çevresinin hayranlığını kazandı. Bir okul açarak öğrenci yetiştirmeye başladığında henüz on dokuz yaşındaydı.

Yaşadığı dönemde Çin tam bir kargaşa içindeydi. Ülkenin birliği bozulmuş, imparator etkinliğini yitirmiş, çok sayıda şehir-devlet veya beylik ortaya çıkmıştı. Beylikler Çin’i kontrol etmek için birbirleriyle savaşıyor, halktan vergi topluyor, onları zorla çalıştırıyor, diledikleri gibi baskı altında tutuyorlardı. Ülkede kıtlık ve sefalet büyük boyutlara ulaşmıştı. Bu duruma köklü bir çözüm bulunması gerektiğine inanan Konfüçyüs, kimsenin kazanamadığı bir savaş sürerken, hükümdarların değil, halkın mutluluğunu amaç edinecek bir yönetim reformunu savunmaya başladı. Ona göre vergiler indirilmeli, ağır cezalar hafifletilmeli, savaşlara son verilmeliydi.

Konfüçyüs’ün başlıca hedefi, geniş yetkileri olan saygın bir devlet görevine gelerek düşüncelerini gerçekleştirebilmekti. Ama doğduğu ve yaşadığı Lu eyaletinin hükümdarları onu görmezden, önerilerini duymazdan geliyordu. Ancak elli yaşından sonra dileği gerçekleştiyse de bu defa ona gerçek bir yetki verilmemişti. Öfkeyle görevinden istifa eden filozof, kendisine sadık öğrencileriyle ülkenin her tarafını dolaşarak dersler vermeye, görüşlerini yaymaya, devlet yönetimini kendisine emanet edecek bir hükümdar aramaya başladı. Ona göre sorunlar barışçıl yöntemlerle çözülmeli, zaman kaybetmeden büyük bir toplumsal uzlaşmaya varılmalıydı. Yoksulluk ve cahilliği ortadan kaldırmanın yolu ancak ahlâklı ve yetenekli kişilerin yönetime gelmesiyle olanaklıydı. Önerilerini dikkate alan bir hükümdar çıkmayınca on üç yıl sonra Lu’ya döndü ve yaşamının sonuna değin burada öğretmenliği sürdürdü.

Konfüçyüs eski bilgelerin öğretilerini, şiir, müzik, tarihi belge ve antik metinleri derleyerek yeni nesillere aktarıyordu. Dersleri, genellikle kültür, toplumda yaşamanın pratikleri, sadakat ve dürüstlük üzerineydi:

“Eğer erdemi seviyor ve öğrenmeyi sevmiyorsan kolayca kandırılırsın. Eğer akıllı olduğunu göstermek istiyor ve öğrenmeyi sevmiyorsan, bu kusur ahlaksızlığa ve temelsiz olmaya yol açar. Dürüstlüğü seviyor ama öğrenmeyi sevmiyorsan, başkaları seni kolayca kullanır ve kendine zarar verirsin. Samimiyeti seviyor ancak öğrenmeyi sevmiyorsan, bu kusur iğneleyici konuşmana ve kalp kırmana neden olur. Cesareti seviyor ama öğrenmeyi sevmiyorsan, başın beladan kurtulmaz ve felakete sürüklenirsin. Kendinden emin olmayı seviyor ama öğrenmeyi sevmiyorsan, bu kusur seni umursamazlığa götürür.”

Umudu, yetiştirdiği öğrencilerin gelecekte yönetimde yer alarak daha iyi bir dünya kurmalarıydı. Öğretisi dogmatik ya da otoriter değil, devrimciydi. Ahlak öğretisinin temelini “İnsan Sevgisi” üzerine kurmuştu. Ona göre insan sevgisine özveri, yardımseverlik ve hoşgörü yoluyla ulaşılabilirdi. Ağırbaşlılık, cömertlik, samimiyet, doğruluk ve nezaketi her şeye uygulayabilmek yeteneğine “mükemmel erdem” adını verdi. Halkı, mutlu olabilmeleri için eğitime tabi tutmak gerektiğini savundu. “Üst İnsan” kavramını yönetici veya soylu sınıftan gelen anlamından çıkarıp karakter açısından tanımlayarak, doğruluk, insanlık, erdem ve ahlaklı olmakla ilgili hale getirdi:

“Üst İnsan iyilik ve doğruluğa ulaşmaya çalışır, Küçük İnsan ise zenginlik ve menfaate.”

“Üst İnsan sadece doğruluğu, Küçük İnsan sadece çıkarını düşünür.”

“Üst İnsan diğerleriyle birlik olur; Küçük İnsan dolap çevirir.”

“Üst İnsan, ağırbaşlı değilse ona saygı duyulmaz; öğrendikleri sağlam değildir. Sadakat ve güvenilirlik; bu iki ahlak kuralı temeldir. Kendine uygun olmayan kişilerle dostluk kurma. Hata yaptığında düzeltmekten korkma.”

“Üst İnsan yaptığı işlerde doğruluğu prensip edinir ve adaba göre devam eder; konuşması mütevazıdır ve samimi bir tavırla konuşmasını bitirir. İşte bu gerçek Üst İnsan’dır!”

Döneminin siyasetçileriyle yıldızı barışmayan Konfüçyüs, düşünceleriyle dünyayı etkiledi. Filozof ve öğretmen olarak insanlık tarihine büyük katkısı oldu. Öğretilerinin toplandığı Konuşmalar adlı yapıtı Çin düşüncesinin en temel metinlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

 

 

 

 

 

Exit mobile version