30 Kasım 2006 Perşembe günü, Çukurova Üniversitesi’nde, saat 10.00’da “Dünya Felsefe Günü Etkinlikleri” başladı, 2 Aralık Cumartesi günü saat 14.00’te Antakya’da, Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Salonu’nda devam etti.
2 Aralık 2006 Cumartesi günü, Çukurova Üniversitesi, Türkiye Felsefe Kurumu ve Türkiye Yazarlar Sendikası Hatay il Temsilciliği tarafından, Ahmet İnam, Adnan Gümüş, Betül Çotuksoken, Enver Ercan, Mustafa Günay, Salih Bolat, Uluğ Nutku ve Çetin Yiğenoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı “Felsefe- Edebiyat İlişkileri” adlı bir etkinlik organize edilmiştir. Böyle bir etkinlik sanırım Antakya’da bir ilkti.
İlk olmasına rağmen etkinliğe ilgi olağanüstüydü. Salonda izdiham yaşandı. Yüzlerce felsefe dostu da salonda yer bulamadığı için söylene söylene binadan ayrıldı.
Bir felsefe toplantısına gösterilen ilgi bizi cesaretlendirdi ve toplantıları en az ayda bir düzenli olarak tekrarlama kararına götürdü. Ve 2006 yılından bugüne kadar onlarca felsefe toplantısı gerçekleştirdik.
Felsefe, insanların nedense küçümsedikleri ama bir türlü vaz geçmedikleri yaşamsal bir şey. Filozoflar antik çağdan itibaren dünyayı anlamaya, açıklamaya çalışmışlardır.
Uygarlıkların beşiği Antakya, aynı zamanda felsefenin de ortaya çıkıp geliştiği ve yayıldığı kadim bir kent.
Antik çağda felsefe bakımından en önemli kentlerden biri de hiç kuşkusuz Antakya’dır.
Antakya Akademisi, ülkemizdeki birkaç Felsefe okulundan biriydi ve en önemlilerindendi. Felsefe toplantılarımıza gösterilen büyük ilgi, Antakya Akademisi’ni günümüzde yaşatma düşüncesine götürdü ve 2009 yılından bu yana toplantılarımızı akademi bünyesinde gerçekleştiriyoruz.
Sezonun ilk toplantısını 26 Ekim 2019 Cumartesi günü, saat 16.00’da Hatay Tabip Odası’nda gerçekleştirdik.
İlk dersi Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Haluk Erdem sundu.
İlk ders: “Felsefe’nin Doğduğu Topraklar: Anadolu”
Sayın Haluk Erdem Hocam, yalın, akıcı ve herkesin anlayabileceği bir anlatımla sunumunu yaptı. Sunumdan sonra kafalardaki soru işaretleri giderilmiş oldu.
“Güneşin doğduğu yer” anlamındaki “anatol”, J. Latacz’a göre, “Avrupa kültürünün en güçlü köklerinin sürdüğü yerdir”; “Batı Uygarlığının doğduğu yeri” çağrıştırır.
Kısaca felsefenin de mitolojinin de çıkış noktası Anadolu’dur.
Geçtiğimiz günlerde Fahri Işık’ın, “Uygarlık Anadolu’dan Doğdu” yapıtı çıktı. Sayın Haluk Erdem hocam da yapıta göndermede bulundu.
Bence her aydının başvuru kitabı olmalı.
Toplantıdan sonra Urfa, Göbeklitepe’ye gitme olanağı bulduk.
“İnsanlık tarihinin sıfır noktası” ve “medeniyetin doğduğu yer” olarak adlandırılan bu tarihi alanı daha yakından tanımaya ve tarihin gizemli kapılarını aralamaya çalışalım lütfen.
Soteria Mozaiğini de kendimize logo yaptık.
Antakya tarihine ilişkin pek çok şey söylenebilir ancak burada Antakya Felsefe Akademisi’ne bir kez daha dikkat çekmek istiyorum.
Antakya Akademisi’nin en önemli üç filozofu, 4. yüzyılda yaşamış ve bir piskopos olan John Chrysostom (soyadı “altın-ağızlı” anlamına gelen) ile Libaniyos ve Apollinarius’tur.
“Kilikya bölgesinin felsefe okullarıyla anılan önemli kentlerinin başında Tarsus ve Antakya gelmektedir. Tarsus’un felsefe okullarına ve yetiştirdiği filozofların varlığı M.Ö. 3 yüzyıla kadar uzandığı bilinmektedir. Bu anlamda Antik çağda Antakya gibi tarihi önemli bir kentte Roma döneminde eğitim veren okullar ve felsefe okulları vardı. Bunlara dair somut bilgilere sahip değiliz. Antakya’da felsefe okullarının varlığına ise, somut olarak daha çok M.S.’ki yüzyıllarda rastlanmaktadır. Daha doğuda ise Eddesa (Urfa) Okulu vardı.” (Uğur Pişmanlık)
Antik Çağ’da Antakya en önemli filozoflardan biri Libanius’tur. İlk eğitimini antakya’da almış olan “Libanius’un hitap ettiği kentler, Atina, İstanbul, Antakya idi. Libanius, M.S. 314 yılında senatör ailesinin çocuğu olarak Antakya’da doğdu. Daha sonra öğrenimini devam ettirmek için M.S. 336 yılında Atina’ya gitti. Burada öğrenimini tamamladıktan sonra İstanbul’da öğretmenlik mesleğine başladı ve bir süre burda öğretmenlik yaptıktan sonra doğduğu şehir olan Antakya’ya M.S. 354 yılında yerleşti. Libanius, aileisinin seçkin sınıftan olmasının etkisiyle Antakya’da pagan düşüncesine sahip en önemli kişiydi. Libanius, Antakya’da Grek-Roma eğitim sistemine dayalı bir okul kurdu.
Toplumsal yaşamın ileriye doğru değişip dönüşmesinde ve daha güzel bir dünya yaratılmasında felsefenin ve felsefe adına çabaların yol göstericiliği önem kazanmaktadır. (Uğur Pişmanlık’ın yazısından yararlanılmıştır)