Vakıflıköy’ün Gençleri

Başarılarının sırrını anlatıyor Vakıflıköy, gençleri için çok şey ifade ediyor etmesine de…Buna dair en net anlamı Anuş Kısadur paylaştı bizlerle…“Vakıflıköy, benim için köklerimizi ifade ediyor. Atamız, dedemiz, mamamız, babamız demek Vakıflı.Öte yandan yavaş yavaş bitmeyi, tek başına kalıp mücadele etmenin, kültüre sahip çıkmanın ne demek olduğunu da ifade ediyor.” Vakıflıköy çoğunlukla yaşlılarıyla bilinir. Bir kahvesi […]

Başarılarının sırrını anlatıyor

Vakıflıköy, gençleri için çok şey ifade ediyor etmesine de…Buna dair en net anlamı Anuş Kısadur paylaştı bizlerle…“Vakıflıköy, benim için köklerimizi ifade ediyor. Atamız, dedemiz, mamamız, babamız demek Vakıflı.Öte yandan yavaş yavaş bitmeyi, tek başına kalıp mücadele etmenin, kültüre sahip çıkmanın ne demek olduğunu da ifade ediyor.”

Vakıflıköy çoğunlukla yaşlılarıyla bilinir. Bir kahvesi vardır ve kahvede dedeler pinaki oynar. Ne zaman ziyarete gelecek olsanız bu manzarayla karşılaşırsınız.
Oysaki bu köy sadece dedelerden oluşmayan, yaşayan ve devamlılığı için direnen bir köy aslında. Köyün kadınlarını belki kilisede görürsünüz, belki Antebyan Konağı önünde. Yoğun iş temposundan bunalmış, iğne oyası el işini alıp sohbete gelmiştir muhtemelen. Buradaki varlıkları bir iki saati geçmez. Çünkü yapacak çok işleri vardır. Arı gibi çalışır bu köyün kadınları. Her meyveden reçel, likör yaparlar. Mevsimine göre yoğunlaşır işleri. Nar ekşileri, zeytinler, zeytinyağları, kurutulacak otları onları bekler çünkü. Bahçelerinde işçileri vardır ayrıca. İşçiye yemek, çay kahve hazırlar, hem de evlerinin işini yaparlar. İşte bu yüzden bu kadınları çok sık ortalarda göremeyebilirsiniz. Ve tabii bir de gençleri vardır bu köyün. Son zamanlarda nüfusu çoğaltan minik bebekleri de. Son üç dört yıl içerisinde hızla artan düğünler, köyün yok olma tehlikesi taşıyan varlığı için umut kaynağı oldu.
-İSTİKBAL KAYGISI-
Vakıflıköy’ün bugüne yansıyan hikayesine imza atan isim, haberi AGOS için kaleme alan Lora Baytar oldu. Baytar’ın da ifade ettiği gibi, birbiri ardına doğan çocuklar, “Bu çocukların geleceği nasıl olacak?” sorusunu getirse de akıllara, köyün emanet edileceği kişileri de işaret ediyor aslında. Çünkü Vakıflı’nın gençleri, çoğunlukla okumak istedikleri bölümleri kazanıyor. Köyün havasından mı suyundan mı bilmem ama, bu köyün gençleri zeki oluyor. Yeni bir şey değil aslında. Bu köyü azaltan da okuma sevdası olmuş zaten. Okuyan, köyde kalmayıp başka şehirlere ya da başka ülkelere karışınca, köyün nüfusu da azalmaya mahkum olmuş. Hem de öyle basit bölümler değil okudukları… Doktoru da var köyün (Almanya’da yaşayan Vahriç Kartun, İstanbul’da Dr Ani Kadıyan), diş hekimi de (Tatyos Babek), mimarı da (Maral Kısadur), inşaat mühendisi de (Ayk Kadıyan)…
Bu yıl Nıver Kehyeoğlu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. Geçtiğimiz yıl kardeşi Boğos Kehyeoğlu Ege Üniversitesi Ziraat Mühendisliği’ni, ondan önceki yıl da ablaları Suna Kehyeoğlu yine Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü kazanmıştı. Neredeyse mezun olacak.
Aren Kuş, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Diş Hekimliği bölümü 2. sınıf öğrencisi. Eliza Kartun Mimar Sinan Üniversitesi Sanat Tarihi 3. Sınıfında okuyor. Panos Çapar, Mustafa Kemal Üniversitesi Veterinerlik Bölümü’nde 3. sınıfta okuyor. Kardeşi Levon Çapar ise bu yıl üniversiteyi kazananlardan biri ve Mustafa Kemal Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı bölümünde okuyacak.
Anjel Kısadur, hemşirelik mezunu ve köyüne geri dönüp Samandağ’da bir hastanede çalışmaya başladı bile. Şimdi kızkardeşi Anuş Kısadur, 9 Eylül Üniversitesi Anaokulu Öğretmenliği okuyor.
Aram Manca yine Mustafa Kemal Üniversitesi Turizm ve Otelcilik, Garo Bebek Elektrik-Elektronik bölümü öğrencileri. Dikran Zurnacı Burdur da grafik eğitimi görüyor. Arman Manca, Ankara Üniversitesi Enerji Mühendisliği Bölümü’nden mezun olmak üzere. Husik Emlikyan ise muhasebe okuyor. Suriyeli çocuklara eğitim hakkı verilmesiyle birlikte, Suriye’deki savaşla evini yurdunu terk etmek zorunda kalan Hagop Garipyan da bu yıl yüksek öğrenim hakkını kazandı. İstanbul yolcusu olan Hagop, Yeniyüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyacak.
Gençlerle buluşup konuşmak istedim, ancak çoğunlukla okullarına dönmüşlerdi. Gerek kayıt işleri gerekse yurt/ev ve benzeri yerleşme hazırlıkları sebebiyle erkenden göçtüler kışı geçirecekleri memleketlerine… Kalanlarla köyde buluştuk, bu köy onlar için ne ifade ediyor, merak ediyordum. Ve tabi gelecekte kendilerini nerede gördüklerini de… Başarı çizgisi gittikçe yükselen bu köyün gençleri neden başarılı olduklarını da gayet iyi biliyorlar aslında.
-Anuş Kısadur- ‘Kendime ait bir kreşim olsun istiyorum’…
“Vakıflıköy, benim için köklerimizi ifade ediyor. Atamız, dedemiz, mamamız, babamız demek Vakıflı. Öte yandan yavaş yavaş bitmeyi, tek başına kalıp mücadele etmenin, kültüre sahip çıkmanın ne demek olduğunu da ifade ediyor.
Kendimi o kadar buraya ait hissediyorum ki, başka bir şehirde yaşayınca, oraya ait olamama hali bile oldu bende. Zamanla adapte oluyorsunuz, ama ait olmak çok zor. İzmir 9 Eylül Üniversitesi Anaokulu Öğretmenliği Bölümü’nde okuyorum. İzmir, benim için okumak için gittiğim güzel bir şehir. Okul bittiğinde geri dönmek isterim, ama bu karar tamamen iş şartlarına bağlı. Buralarda istediğim şartlara uygun iş bulursam, kesinlikle köyüme dönmek isterim.
İlkokuldan bu yana burada okudum, ilk kez üniversite ile beraber uzun süreli köyden kopuş yaşadım. Lisede Hay Okulu’nda okumayı orada doğmuş olsam isterdim, ama sadece Ermenice öğrenmek için buradan, ailemden ve köklerimden kopup gitmek istemedim.
İstanbul’daki Ermeni kültüründen çok farklı bir kültür var burada. Belki Arap kültüründen etkilenmiş ama, biz buradaki Ermeni kültürünü sonuna kadar yaşıyoruz. Buradaki Ermeni varlığını devam ettiren de biz gençleriz. Surp Asdvadzadzin bayramlarında yaşadığım coşkuyu çok az etkinlikte yaşayabilirim.
Gelecekte meslek itibariyle devlet bünyesine alınmak öncelikli hedefim. Bir anaokulunda öğretmen olacağım. Muhtemelen hayallerim arasında kendime ait bir kreşe sahip olmak da var, ama ne kadarını gerçekleştirebilirim bilemiyorum.”
-Panos Çapar- ‘Turizm köyün geleneksel yapısına zarar veriyor’…
“Mustafa Kemal Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde okuyorum. Sınava parasız eğitim yetmediği için dershane desteğiyle hazırlandım, ilk sene yeterli puanı alamadım, daha iyisini yapabileceğimi düşündüm, ama ikinci yıl çok daha iyisini yapamadım ve Mustafa Kemal Üniversitesi’ni tercih ettim. Çünkü köyümden fazla uzak kalmayı istemiyordum. Şimdi mutluyum kazandığım bölümden. Olmak istediğim yerde, olmak istediğim bölümde okuyorum. Benim ‘şehir’ değil, ‘eğitim kalitesi’ tercihim vardı. Ankara’da okumak istiyordum, ama puan tutturamadım. Gelecekte kendimi klinik veterineri olarak görüyorum. Devlet memurluğu, sahanın verdiği tecrübeyi vermez. Sahada karşına çıkmayan hastalık yoktur. İlerde mesleğim izin vermese de burada kalırım.
Gelecekte Vakıflı’nın nüfusunun artacağını, ama köyün niteliğini kaybedeceğini düşünüyorum. Turizme yönelik yatırımlar köyün geleneksel yapısına zarar veriyor.
Köydeki gençler İstanbul’dakilere göre daha başarılı. İstanbul’da okuyanlar Ermeni okullarına yönlendiriliyor. Ben, milliyetçi duygularımı tatmin etmek için eğitim hayatımı riske sokmazdım. Ermeni okulunda rahat okuyorlar, çevreleri rahat, baskı altında kalmıyorlar.”
-Suna Kehyeoğlu- ‘Klinik açabilirsem köyümde yaşamak istiyorum’…
“Vakıflıköy, büyük büyük dedelerimizden bize kalan ve sahip çıkmamız gereken bir köy. Kendimi buraya ait hissediyorum. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisiyim. Gelecekte klinik psikolojisi alanında yüksek lisans yapmış çok başarılı bir psikolog olarak görüyorum kendimi. Klinik açabilirsem köyümde yaşamayı istiyorum. Tecrübe kazanabilmek için özel ya da devlette çalışmak isterim ama klinik açabilirsem burada açmak isterim.
Bu köydeki gençlerin bir hedefi var… Buradaki her gencin, sınava girdiği zaman aklında bir mesleği vardır. Mesela ben 9. sınıftan beri psikoloji okumak istiyordum ve şimdi istediğim yerdeyim. Ege Üniversitesi benim için tesadüftü. İstanbul’da okumak istiyordum, ama puan artışları yüzünden 2. tercihimi kazandım. Köyün geleceği, köyün gençlerine bağlı. Biz, mesleğimizi burada yapar dışarı çıkmazsak bu köyün bir geleceği var.”
-Nıver Kehyeoğlu- ‘Vakıflı’dan uzakta hayal kurmadım’…
“Ortaöğreniminden sonra Antakya’nın puanı en yüksek okullarından Selim Nevzat Şahin Lisesi’ni birincilikle bitirdim. Bu yıl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandım. Vakıflı’dan uzakta hiçbir hayal kurmadım. Ermeni kültürünü ve Vakıflı Ermenicesini köyün ortamında öğrendim. Hiçbir zaman İstanbul’da okumayı düşünmedim. İstanbul’da Ermeni okulunda okumak gibi bir hayalim olmadı. Tıp’ta hangi alanda uzman olacağıma henüz karar vermedim. Cerrah olma fikrim var, ama bugünlerde cildiye biraz daha ağır basıyor.”
-Lori Kartun- ‘Azim başarıyı getiriyor’…
“Yıldız Teknik Üniversitesi Molüküler Biyoloji ve Genetik Bölümü mezunuyum. 4 Yılımı İstanbul’da geçirdim, ama huzuru buraya gelince buluyorum. Ama maalesef mesleğimi yapabilmek için burası dar bir alan. Türkiye’de kalmayı çok düşünmüyorum. Birkaç yıl çalışıp İngilizcemi geliştirip, mesleki tecrübe edindikten sonra yurtdışında master yapmak istiyorum. Ermeni okullarında okumayı hep istedim, ancak annemin ve babamın Ermeni okulunda okumak için yaşadıkları zorluklardan dolayı bundan hep geri durdum. Burada Anadolu Lisesinde okudum, ama eğitim iyi değildi. Tabii eğitimin kalitesi biraz da kişiye bağlı. Köydeki gençlerin başarısını ‘azim’ kelimesi özetler. Çünkü önümüzde başka bir yol yok. Çiftçilik ölmüş durumda. Kendi yolumuzu çizmek zorundayız. Bunun yolu da okumaktan geçiyor. Köyün geleceğini çok iyi görmüyorum. Çünkü azalıyoruz. Sanki çaresiz bir çıkmaz sokak gibi.”
-Anjel Kısadur- ‘Köyü Kınalıada’ya benzetiyorum’…
Köy, benim için çocukluğum… Mamam, babam, ailem, her şeyim. Burada doğdum, burada büyüdüm ve bütün güzel yıllarım burada geçti. İstanbul Medipol Üniversitesi Hemşirelik Bölümü’nden mezun olup, geri döndüm. Vakıflı’ya yakın bir özel hastanede hemşire olarak çalışıyorum. İstanbul’da 4 yıl boyunca teyzemlerle yaşadım. İstanbul benim için çok keyifliydi, özlediğim ve aradığım bir ortamdı. Tercih listemde birinci önceliğim İstanbul’du. Başka bir yerde okumak istemiyordum. Üniversite giriş sınavı süreci çok stresli bir süreçti benim için. Çok gergin ve sağlığımı etkileyecek kadar stresli günlerdi. Hedefimde sağlıkla ilgili bir yerlerde okumak vardı ve hemşire oldum.
Beni buraya geri getiren aile duygusu oldu. İstanbul’da her şey çok güzeldi, ama hep ‘evdekiler ne yapıyor?’, ‘ben burada yaşarsam hayatım nasıl olur?’ diye düşünüyordum. Kazanacağım maaş orada da burada da belliydi. Buraya gelmek benim hayat standardımı yükseltecekti. Öyle de yaptım… ‘Nasıl olsa çalışıyorum, iznim var, gider gezerim’ diye düşünerek geldim, ama bir senedir çalışıyorum. Hiç geri gitmedim. Çünkü vakit bulamadım.
İstanbul’dan buraya bakmak çok değişik bir duygu. Buradaki küçücük bir etkinlik, bir aile yemeği benim için büyük bir olaydı. Orada da aile hayatının içindeydim, ama burada bir bayram kaçırsam çok üzülüyordum. Bir Zadig Bayramı’nda köye gelememiştim. O günü kendimi odama kapayıp, Vakıflı’da ailemin neler yaptığını düşünerek geçirdim. Sonra burada olmanın daha doğru olduğuna karar verdim. Uzaktan bakınca, ilerisi için burası daha doğruydu.
Başarılı olmak zorunda kaldık. Bence herkes gerçekçi olmak zorunda. İstanbul’da olsam belki okumazdım ve başka iş peşine düşebilirdim. Belki çok seçenek var orada, ama burada ben ya okuyacağım ve bir maaşı olan bir iş edineceğim ya da evde koca bekleyeceğim. Yapabileceğim başka bir seçenek yok belki de…
Benim geleceğim burada. Akademik olarak ilerlemeyi düşünüyorum, ama Adana veya Mersin gibi yakın üniversitelerde eğitimime devam etmeyi düşünüyorum.
Vakıflı’yı Kınalıada’ya benzetiyorum. Gelecekte yazlıkçı yeri olacak gibi görünüyor. Yurtdışında yaşayan köylüler fanatik bir şekilde buralılar. Kimse ‘gidim unutayım’ kafasında değil. Herkesin aklında bir ev yaptırarak emekliliğini köyde geçirme fikri var.”
-Tamer Yazar-

Exit mobile version