Önceki gün, Türkiye’deki müzelerin ziyaret istatistiklerini paylaşan bir haberimiz, Antakya’nın bu konuda ne kadar geride kaldığının en net fotoğraflarından birini çekti. O yüzden bu son değişim, geride kalan hallerimizin ileriye atılmış ilk adımı olsun! Ama devamı da gelsin!
Eldeki fotoğraf karelerine bakanlar için bir hatırlatma yapalım, ki bu ‘yön’ tabelalarının son haline eklediğimiz haberin ‘nedenine’, başlangıç noktasına kısa bir dönüş yapalım. Ne demiştik bu konuda?
“Burası, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü önündeki bir yol ayrımı ve yol ayrımının tam da köşe noktasına yerleştirilmiş bir yön tabelası. Burada, Antakya özelinde ve Hatay başlığında gidilmesi tavsiye edilen 3 önemli ziyaret noktasına işaret edilmiş. Biri, Saint Pierre Kilisesi. Dünya’nın ilk mağara kilisesi. Hz. İsa ve havarilerinin kadim topraklara bıraktığı mesajın en net adresi. Yön tabelasında ‘Saint Pierre Kilisesi’ yazmışız yazmasına da, hemen altına ‘Church’ diye eklemişiz! Yani ‘Kilise’… Ama hangi ‘Kilise’, anlatmamışız! Yabancı misafirlerimizden, alttaki tek kelimelik ‘İngilizce’ kelimeyi hemen üstündeki ‘Saint Pierre Kilisesi’ ile tamamlamasını, hatta ‘leb’ demeden ‘leblebi’ kısmını anlamasını beklemişiz.
-BOZULAN DÜZELDİ!-
Habib’i Neccar Cami, Saint Pierre Kilisesi, Ulu Cami ve Hatay Arkeoloji Müzesi için Türkçe karşılıklarının İngilizce doğrularını yazanlara teşekkür edelim. Bu ‘teşekkürü’, özellikle de, Türkiye’deki Müze istatistikleri içinde yer alan ilk 10 Müze arasına giremeyen Dünya’ca ünlü Mozaik Müzemiz adına yapalım. Ama bunu yaparken de soralım, ‘Eldeki adına bu geriye gidiş niye?’ diye! Bozulanı düzelttik ama, ‘eski Roma’nın bugün hala ayaktaki şehri adına sahip olduklarımıza neden gereken ziyaretçi sayısını ekleyemiyoruz?’ diye!
-İLK 10’DA DEĞİLİZ!-
2014 senesinin Aralık ayında ‘eksik’ hali ile açılan ve aradan geçen süre içinde de hala yeni bölümlerinin ne zaman ziyarete açılacağı merak edilen Hatay Arkeoloji Müzesi’nin yer almadığı, 2016 yılı en çok ziyaret edilen ilk 10 müze ve ören yeri ziyaretçi istatistiğine biraz yakından bakalım mı?
Bakanlık paylaşımına göre ilk 10 şöyle
Konya Mevlana Müzesi-2.429.573 kişi, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi-1.463.562 kişi, İstanbul Ayasofya Müzesi-1.436.577 kişi, Denizli Hierapolis (Pamukkale) Örenyeri-974.508 kişi, İzmir Efes Örenyeri-899.021 kişi,
Nevşehir Göreme Örenyeri-509.131 kişi, Aksaray Ihlara Vadisi Örenyeri-385.904 kişi, Nevşehir Hacıbektaş Müzesi-306.292 kişi, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Harem Bölümü-291.870 kişi ve Nevşehir Derinkuyu Yeraltı Şehri-285.645 kişi.
Buradan, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne soralım ya da Müze Yönetimi’ne… Dünya’nın sayılı mozaiklerine ve tarihi birikimine sahip Hatay Arkeoloji Müzesi’nin bu ilk 10’da olmaması-olamamasının sebebi nedir? Peki, eldeki rakamlar nedir? Açıldığı günden bu yana ziyaretçi sayısının rakamsal ilerleyişi nedir? En çok da, bunun sebeplerine dair saptamalar nedir?
Müze’nin yapımından bugüne geçen süre içinde oldukça fazla tartışılan birçok başlık içinden bazıları noktasında konuşan bir turizmcinin ifadesi şöyle:
“Yapıldı, ama niye bu mimaride yapıldı gibi soruları artık geride bırakalım. Çünkü eldeki adına ‘kendimizi nasıl daha iyi bir noktaya taşırız’, asıl soru bu. Tabi yön tabelalarının değiştirilmesi de yerinde bir düzenleme olmuş. Önceki haberinizi okudum. Yetkililerin buna cevap vermiş olması önemli. Hatada diretmemek de… Gelelim müzeye!
Öncelikle, mevcudun dış görselliğine bir şeyler yapmamız gerekiyor. Çünkü dışarıdan size bakıp da ‘niye geldin’ der gibi bakan bir binaya sahibiz! Gülümsemeyen, soğuk bir binaya! Önüne eklediğimiz su değirmenini ise yanlış hesaplamalara kurban edilmiş teknik sebeplerle çalıştıramıyoruz. O yüzden de tam anlamıyla demir bir enkazla karşılıyoruz ziyaretçileri.
Tamam da niye ‘neye sahibiz’, bunu göstermiyoruz? Roma heykelleri, hatta mozaiklerden muhteşem bir görsellikle ‘hoşgeldiniz’ kısmını niye es geçiyoruz? Bence yetkililer bu kısmı da düşünsün. Çünkü sizinle konuştuğumuz o istatistikler, şu ana kadar bazı şeyleri hep yanlış yaptığımızın da bir karşılığı. Şapkayı önümüze koyup sorgulama vaktimiz geldi de geçiyor bile. Yoksa bizler o istatistikleri okumaya, ama kendimizi de o istatistikler dışında bulmaya devam ederiz. İstediğimiz bu mu? Umarım değildir…
-Tamer Tazar-