Merhaba sevgili okuyucu.
Zaman zaman bizleri hafif gülümsetecek yazılar yazmayı seviyorum. Ciddi yazılar yazıp, bilgi zenginliği içinde makale ile sizlere ulaşan çok yazar var. Ben biraz, sizi duygu dünyanız üzerinden yakalamayı daha çok seviyorum. Yakın çevrem de bilir, ki duygusal zekam iyidir.
Şimdi sevgili dostlarım; Covid 19, Türkiye’ye girmeden önce ayakları yere basan sözler veriyordum. Hayatımın bu denli hızlı değişeceğini bilemediğim için; bir nebze de yakın geleceği, orta vadede akışı da kestirebildiğim için rahat rahat palanlar yapıyordum. Birçoğunu da uygulamayı, hayata geçirmeyi kafaya koymuştum.
Aman tanrım o ne! Bir baktım, bir gece Kovid girdi eve. Oturuşum değişti. Telefonum elimde, kucağımda tabletim, gözüm tv’de. Üç gün gelişmeleri takip ederken; “ vay be şimdi ben şu xx planımı yapamayacağım galiba” demeye başladım. Yahu Covid durmuyor, kriz büyüyordu. Kahretsin ki orta vadedeki planlarımı da yapamayacağımı anladım. Bir bir çöpe gidiyordu planlar. Derken, “hayat eve sığar” kampanyasıyla cup oturdum pantolonumun üstüne. Sanırım artık bu iş oyun olmaktan çıkıp kabus haline geliyordu ki, nihayet uzun vadeli planlarımı da iptal ettim. Sizde bu süreç nasıl yaşandı bilmiyorum. Bir anda kuş gibi plansız kaldım.
Sonra insanoğluna yakışır bir şekilde, yeni yaşam koşullarına ayak uydurmaya, yaşam alanımı en sevdiğim insanlar, en sevdiğim uğraşlar ve en sevdiğim şeylerle donatmaya çabaladım. Tabi bunu yaparken de, önce yapmayı isteyip de yapamadığım tüm güzel şeyleri; yapmak istediğim kişilere, yani çevremdeki sevdiklerime sözler vermeye başladım. “Aşkım, ilk fırsatta tatile çıkalım. Hatta yurt dışında tatile çıkalım… Dostum, ilk fırsatta oturalım, şu yarım kalmış projeyi konuşalım… Arkadaşlar, her gün Skype yapalım… Abi, ilk fırsatta arabaya atlayıp yol yapalım, şöyle Olimpos, Kaş, Kemer…Kızım, valla aslında ben sana daha önce çok aşıktım….” vb, vb,vb.
Hala bir şeylerin eskisi gibi olacağına dair kocaman bir inançla tırmalayıp durdum. Şimdi tek tek ayrıntısına girmeyeceğim, ama şu Covid 19 sürecinin akut döneminde amma çok söz vermişim. Dün verdiğim sözleri bir listeleyeyim dedim, fatura baya büyük çıkıyor. Olsun, her şey düzelsin de faturayı ödemeye razıyız diye düşünüyordum ki; bir yudum su daha içtim. Görünen o ki, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kısaca sevgili dostlarım; verilen sözler Covid 19 nedeniyle hükümsüzüdür.
E peki şimdi ne olacak?
Gençlik yıllarımızın olağanüstü güzel, sevdiğimiz bir sloganı vardı. Hepimizi esrik duygularla etkilemişti. “ AN’I YAŞAYACAKSIN!”… Düşünüyorum da, yarım saat sonrası için bile söz vermeye artık korkuyorum. An’ı yaşa, an’ı kaçırma. Şu ana odaklan. Dünde kalma, yarın için kaygılanma. Yarını planlama. O an ne yapmak istiyorsan onu yap!… Şimdi, kimilerini dehşete sokacak bu düşünce masanın başına geçti ve hepimizi rayına sokuyor.
O yüzden size tavsiyem, bu süreçte sözler vermekten kaçının.
An’ı yaşar mısınız bilmiyorum. Ama yaşasak da yaşamasak da, akıp gidiyor zaman. Şu sıralar kendime verdiğim tek söz ise; yazmak… daha çok yazmak.
Evde kalın, an’ı yaşayın, sağlıkla kalın.
Sevgiyle.