Dünya’nın en önemli müzelerinden biri olduğu sıkça vurgulansa da, ‘vurgulananla’ yapılanlar ne yazık ki birbiri ile çelişmeye devam ediyor. Bu çelişkilerimizin ana merkezinde ise Hatay Arkeoloji Müzesi’nin ‘her şeyi ile eski’ web adresi var!
Henüz tüm salonları ziyaretçilere açılmayan, ancak hazırlıklarını aralıksız olarak sürdüren Hatay Arkeoloji Müzesi’nin 2014 senesi Aralık ayından bu yana yeni binasında ‘hoş geldin’ dediği ziyaretçilerine son sürprizi, açılan ‘lahitler odası’ oldu.
-ÖVGÜ DOLU SÖZLER-
Bir ziyaretçinin, kendi “blog” sayfası üzerinden bu keyifli ana dair paylaşımı şöyle:
“Bu sayıda size dev bir eseri, Antakya Lahiti’ni anlatmak istiyorum. Şimdiye kadar hep mozaikleri anlatmış, bunların haricinde diğer eserlere yer vermemiştik. Mozaikler tabi ki devam edecek, daha bitmedi… Ama yekpare doğal taştan üretilmiş nefis bir lahit bizi bekliyorken daha fazla zaman kaybetmeye de gerek yok! Hatay Arkeoloji Müzesi’nde özel bir oda ayrılmış bu esere. İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni gezenler bilir. Orada da bir lahit vardır ki, dillere destan… Bakar, bi daha bakar, bakakalırsınız… İskender Lahiti adı verilmiş olan bu eser gerçekten Büyük İskender’e mi aittir, orası meçhuldür, ama bizim lahitimiz de en az onun kadar estetik, onun kadar çarpıcı, belki de küçük bir iddia ile ondan daha da güzeldir.”
Ancak bir başka ziyaretçinin bu keyifli ana eklediği kısa ama net bir eleştirisi var:
-BİLGİLER YANLIŞ-
1932’de başlayan kazılarla, sahip olduğu ‘dün’ başlığında başlatılan çalışmalarla ciddi bir tarihi ve kültürel birikimi ortaya çıkartılan Hatay, yeni Müze’sinde misafir ettiği ziyaretçilerinden sadece övgü dolu sözler almıyor. Gelen son eleştiri, Müze’nin Internet adresine yönelik ve paylaşılanlar da oldukça çarpıcı:
“Buraya gelmeden önce, ‘ne yapılır, nereye gidilir ya da ne yenir’ gibi merak ettiğimiz şeyler için kısa bir araştırma yaptık. Aslında ne zaman bir yere gitsek bunu yapıyoruz. Bazen kitaplar dahi alıyoruz. Ama en kısa yol hiç değişmiyor! Internet… Müze’yi merak edip, web sitesine girdik. Tabi yeni müze konusunda çalışmalar kısmı bizim yabancı olduğumuz bir alan ve sadece okuduk, okuduklarımıza güvenerek de buraya geldik. Arkadaşlarla, web sitesinin bizi yönlendirdiği adres önüne geldiğimizde bizi bir inşaat çalışması karşıladı. İnşaat işçileri, makineler, bina yıkık halde… Anlamadık! Şaşkın şaşkın bakınırken de biri bize yeni müzeyi anlattı. Meğerse o da çok farklı bir yerdeymiş. Zaman kaybı önemli değil. Aynı araçla, bu defa bize verilen diğer adrese gittik. Ama üzüldüğümüz nokta, dünyaca ünlü diye tabir edilen bir Müze için halen açık ve kullanımda olan resmi bir sitenin ziyaretçilerine karşı böyle bir sürprizi yapmaya devam ediyor oluşu! Farkında olmadıklarını düşünmüyorum açıkçası. Böyle bir şey fark edilmez olur mu? Anlaşılan, kimse umursamıyor. Ama üzücü! Hem Müze adına hem de bu güzel şehir adına. Buradan bizi kaç kişi okur ya da dikkat eder bilmiyorum ama, madem güncelleme yapmayacaklar, bari siteyi kapatsınlar. Açık açık kendi ayağına sıkanların komedisi olmuş bu!”
-1932’DEN BUGÜNE-
Kazı çalışmaları 1932 yılında başlayan Hatay’da, 1933-1938 yılları arasında Amik Ovası’nda, Cüdeyde, Dehep, Çatalhöyük ve Tainat’ta Chicago Üniversitesi, Chicago Oriental Institute tarafından kazı çalışmaları yapılmış, 1936 yılında ise bu defa British Museum adına Sir Leonard Wolley Samandağı El-Mina Mevkii’nde, 1937’den 1948 senesine kadar da, aralıklarla, Açana Höyüğü’nde hafriyat ve kazı çalışmaları yürütülmüştür. 1932-1939 yıllarında Princeton Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalarla Müze’nin bugünkü esas zenginliğini oluşturan mozaikler ortaya çıkartılmıştır. Bu zenginlikler, merkezi Antakya’da olmak üzere Harbiye, Narlıca, Güzelburç, Samandağ ve çevresinde yapılan kazılar sonucu çıkartılan ve koleksiyonu tamamlayan mozaiklerdir.
Antakya’da yürütülen 1932-1939 yılı kazı çalışmalarında, çoğu Roma dönemine tarihlendirilen mimari ve diğer buluntular kentin zenginliğini ve ihtişamını da ortaya sermiştir. The Committee for the Excavation and its Vicinity adlı komitenin yaptığı kazı çalışmaları ise başta Antakya ve Harbiye olmak üzere Samandağ’da Seleuceia Pieria da sürdürülmüş, kazılarda ortaya çıkan zengin mozaik eser koleksiyonu bugün dünyanın yaklaşık 20 müzesine ve özel koleksiyonlara dağılmıştır.
-TANITIM!-
Kazılarda çıkan eserlerin tek yerde toplanması için başlayan çalışmanın ardından 1939 yılında tamamlanan ve 23 Temmuz 1948 yılında, Hatay’ın Anavatana katılışının 10. yılında ziyaretçilere açılan Hatay Arkeoloji Müzesi, bugün artık yeni ve daha büyük bir binada hizmet veriyor. Ancak, 28 Aralık 2014 tarihinde kapılarını aralayan bir Müze’nin, aradan geçen yaklaşık 4 sene gibi uzun bir zaman dilimi içinde nasıl olup da Bakanlık destekli ‘resmi’ sitesini güncellemediği, güncelleyemediği merak konusu! -Tamer Yazar-